Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sorma Bilme Dürtüsü ve Girişim Duygusu Nasıl Yok Edilir?

Orhan Öztürk

Sorma Bilme Dürtüsü ve Girişim Duygusu Nasıl Yok Edilir? Gönderileri

Sorma Bilme Dürtüsü ve Girişim Duygusu Nasıl Yok Edilir? kitaplarını, Sorma Bilme Dürtüsü ve Girişim Duygusu Nasıl Yok Edilir? sözleri ve alıntılarını, Sorma Bilme Dürtüsü ve Girişim Duygusu Nasıl Yok Edilir? yazarlarını, Sorma Bilme Dürtüsü ve Girişim Duygusu Nasıl Yok Edilir? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çocuksu eylemleri, atılmaları, soru sormaları ve cinsel ilgile­ri yüzünden sık sık terslenen, korkutulan, ceza gören çocuk­ta giderek ağır suçluluk duyguları doğuran bir üstbenlik (superego) gelişir. Bu üstbenlik kimi kişilerde ilkel, acımasız, katı olabilir. Böyle bir üstbenliği olan çocuk aşırı ürkek, ba­ğımlı ve girişim duygusundan yoksun büyüyebilir.
Erikson'ın aşamalı-oluşumsal gelişim kuramına göre, yaşamın ilk yılın­da çocuğun bağlanmış olduğu en yakın kişilerden aldığı ni­telikli bakım ve sevgi onda, kendisinin bakılmaya, sevilme­ye değer olduğu duygusu ile çevrenin de bakan, seven, de­ğer veren bir çevre olduğu duygusunun ürünü olarak ileri­de bütün başka gelişmelerin dayanağı olan temel güven duygusunun (sense of basic trust) kaynağını sağlar.
Reklam
OsmanlIlar Mısır'da dört yüz yıla yakın kalmışlar, ülkeyi yönetmişler. Mısır'daki piramitlerin nasıl bir tarihi, bunların içinde neler olduğunu sorgulayan tek bir Osmanlı çıkmış mı diye değerli Tahsin Özgüç hgcaya sor­dum; böyle bir çalışmanın Osmanlı döneminde görülmedi­ğini söyledi. Batılılar Anadolu'daki ören yerlerini geçen yüz­yıldan beri bir yandan araştırıp bir yandan soyarken, bu yer­lerin tarihini, değerini Atatürk dönemine dek hiç sorgula­mamışız. İşin en acı yanı 15., 16., 17. ve 18. yüzyıllarda Av­rupa'da neler olup bittiğini merak etmemişiz ve bu yüzden de düşünsel gelişmede insanoğlunun yaşadığı en önemli devrimleri, Yeniden Doğuşu, aydınlanma akımını yüzyıllar boyunca kaçırmışız. Bu tarihsel örneklerin yanı sıra, günlük yaşam içinde alışılagelmiş yemeğimizden değişik ne tür yiyecekler yapılabilir, çalınan sazımızdan, söylenen türkü­müzden değişik nasıl sesler çıkabilir, dağların eteklerindeki yaylalardan ötede en yükseklere, Kapadokya'daki mağara­ların derinliklerine, böceğin, bitkinin gizemli yapısına ve en önemlisi insanın düşünsel ve bilimsel gizilgücüne hiç mi hiç ilgi duymamış, bunları sorgulamamışız.
Einstein sorma-bilme dürtüsünü küçük, narin bir bitkiye benzetir; bu bitkinin "en önemli gereksinimi, uyaranlar ve özgürlüktür" der. Normal zekâ ve bilişsel yetileri olan çocuğun gelişim çevresinde, onun özgürlüğüne değer veren ve yeterli uyarıcılar sağlayan bir ortamda, doğal yapısında zaten var olan sorma-bilme eğilimi yeşerir, olgunlaşır.
Sayfa 36 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
Çocuğun yaramazlık diye bilinen sorularına, atılgan davranışlarına karşı, "tutun şunun çükünü keselim, sünnet edelim" gibi korkutmalar ve şakalar iğdişlik korkularını artırmaktadır. Bu, büyük oranda çocuğun bu dönemde henüz büyüsel, canlıcı, somut düşünceyi aşmamış olması ile ilgilidir.
Sayfa 30 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
Sünnet geleneğinin en az 15 bin yıllık bir geçmişi olduğu sanılmaktadır. Avustralya ve Polinezya yerlilerinden Güney Amerika yerlilerine kadar çok değişik toplumlarda uygulanmış ve uygulanmaktadır. İslamiyet öncesi Araplarda da bir gelenekti. Sünnet yaşı toplumdan topluma değişmektedir. Afrika, Avustralya, Polinezya yerlilerinde ergenlik çağında, Yahudilerde doğumdan sonra ilk 7 günde; Müslümanlarda erken çocukluk yaşlarından ergenlik çağına dek uzanan herhangi bir yaşta olmaktadır
Sayfa 28 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
Reklam
Dr. Gökçe Cansever (1962), çocuklara, sünnetten önce ve sünnetten birkaç hafta sonra "Bir İnsan Resmi Çiz" testini uygulamış ve sünnet olayından sonra çocuğun insan resimlerinin sünnetten önceki resimlere göre küçüldüğünü saptamış. Bu araştırmaya göre, sünnet olayının kısa süredeki etkisi ile çocuğun beden imgesi küçülmektedir, yani çocuk kendisini küçülmüş algılamaktadır.
Sayfa 27 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
:D
Burada geçmişten bir anımı anlatmak isterim. A.B.D.'de seçkin bir psikanalitik eğitim merkezinde uzmanlık sonrası eğitim programının bir parçası olarak, Erik Erikson'la birlikte kişilik gelişimi üzerinde tartışmalar yapıyorduk. Konu, çocukluğun 3-6 yaşları; klasik psikanalitik deyişle fallik dönem; Erikson'un kavramları ile girişim duygusunun temellerinin atıldığı dönem. Bu dönemde çocukların değişik kültürlerde karşılaştıkları yetiştirme biçimlerine değiniyoruz. Daha önce kişisel denetim saatlerinde birçok kez bu konular üzerinde konuştuğumuz Erikson, Türkiye'de bu yaşlardaki çocukların karşılaştıkları sünnet olayını gruba anlatmamı önerdi. Anadolu toplumunda erkek çocukların önemli bir çoğunluğunun 4-8 yaşları arasında anestezisiz sünnet edildiklerini anlattım. Aramızda bulunan İsveçli psikanalist Borje Lofgren gözlerini fal taşı gibi açarak "Şimdi anlıyorum, Avrupalıların yüzlerce yıl Türklerden neden bu denli korktuğunu" diyerek büyük bir şey keşfetmiş gibi bir yorum yapmıştı. Bu kişi klasik psikanaliz eğitimi görmüş, daha önce İsveç Psikanaliz Birliği'nin başkanlığını yapmış deneyimli bir hekimdi.
Sayfa 25 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
Çocuksu eylemleri, atılmaları, soru sormaları ve cinsel ilgileri yüzünden sık sık terslenen, korkutulan, ceza gören çocukta giderek ağır suçluluk duyguları doğuran bir üst benlik (süperego) gelişir. Bu üst benlik kimi kişilerde ilkel, acımasız, katı olabilir. Böyle bir üst benliği olan çocuk aşırı ürkek, bağımlı ve girişim duygusundan yoksun büyüyebilir. Küçük bir soruyu sormaktan, bir işe başlamaktan yalın sevişmeye dek her türlü eyleme girişmek onun için çok güç olabilir.
Sayfa 23 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
Her ne kadar çocuk daha 1 yaşından önce bile eşeysel ayrılıkları bir oranda sezinleyip, öykünme yolu ile cinsel rol benimsemesine ilişkin davranışlar gösterirse de, yaklaşık 2-3 yaşlarında eşeylik organlarındaki ayrılıkları algılayarak cinsel konulara büyük bir ilgi geliştirir. Psikanalitik kuram sorma-bilme dürtüsünün asıl bu yaşta çocuğun eşeysel organlardaki ayrımın bilincine varması ile geliştiğini açıklar.
Sayfa 18 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
Reklam
2-3 yaşlarında hızla gelişmiş olan dili, devinim dizgesi ve bilişsel yetileri (algılama, dikkat, bellek gibi) ile çocuk, açlık susuzluk gibi birincil gereksinimleri doyurulmuş olduğu anlarda, ister istemez çevrede algıladığı uyaranlar, nesneler ile, insanlarla, farklılıklarla ilgilenir, bunları tanımaya, ayırt etmeye çalışır. Çevreyi tanımağa yönelik bu ilgi giderek artar, alanını genişletir ve dört beş yaşlarında sorma-bilme dürtüsü çocuğun ruhsal yaşamında çok önemli bir itici güç olur. Artık çocuk eşeysel farklılıklardan çocuğun nereden geldiğine, oradan aya, güneşe, yıldızlara, oradan kurda, kuşa, böceğe dek bitmek bilmez soruları ile büyükleri şaşırtır, sabır ve ilgi gösteremeyenleri ise yıldırır.
Sayfa 17 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
Osmanlılar Mısır'da dört yüz yıla yakın kalmışlar, ülkeyi yönetmişler. Mısır'daki piramitlerin nasıl bir tarihi, bunların içinde neler olduğunu sorgulayan tek bir Osmanlı çıkmış mı diye değerli Tahsin Özgüç hocaya sordum; böyle bir çalışmanın Osmanlı döneminde görülmediğini söyledi. Batılılar Anadolu'daki ören yerlerini geçen yüzyıldan beri bir yandan araştırıp bir yandan soyarken, bu yerlerin tarihini, değerini Atatürk dönemine dek hiç sorgulamamışız. İşin en acı yanı 15., 16., 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da neler olup bittiğini merak etmemişiz ve bu yüzden de düşünsel gelişmede insanoğlunun yaşadığı en önemli devrimleri, Yeniden Doğuşu, aydınlanma akımını yüzyıllar boyunca kaçırmışız.
Sayfa 12 - türkiye bilimler akademisi yayınları, pdf
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.