Sosyal Meseleler ve Aydınlar

Erol Güngör

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bizim daha düne kadar çocukluğumuzda, evlerimizde okunan kitaplar vardı. Bu kitapları sadece evlerimizde değil mahallenin bütün halkı arasında, kış gecelerinde okuma, yazma bilenler okurlardı ve öbürleri de dinlerlerdi. Yazıcızâde'nin eserleri Muhammediye, Ahmediye bunlardan bir kısmıdır. Biz çocukluğumuzda okurduk. Aşağı yukarı Taberi tarihini de ezber bile etmişizdir. Bunların bugün için aynı değeri taşıdığını söyleyemem. Şüphesiz ki birçokları bugünün insanı ve bugünün hayatı için gerilerde bir hatıra olarak kalmıştır. Ama onların yerinde ne vardır? Hiç bir şey yoktur. Ortada politikacıların tabiriyle yüzen-gezen bazı kitaplar var. Zaman zaman batıp çıkan fakat ne zaman bir memleketin aydın kitlesi kendi iradesiyle, muhakemesiyle, seçebileceği şekilde her türlü değerli eserle karşılaştıkça ancak onların süzülmesi sonunda bir memleketin müşterek kültürünü temin edecek ortak eserler çıkabilir.
Kitle cemiyetinin insanı büyük edebiyat eserlerini televizyon dizileri halinde görüyor. Bu insanların Dickens'i, Dostoyevski'yi, Balzac'ı okuyacak vakitleri olsa bile, göze sadece alfabe harfleri halinde hitap eden bu kitapları baştan sona sabırla, düşünce ile takip edecek bir zihin yapıları yoktur. Sosyolog P. Sorokin, 1948'de yazdığı "Çağımızın Buhranı" (The Crisis of Our Age) adlı eserde, yakın zamanda Beethoven senfonilerinin reklam programlarına fon müziği olarak kullanılacağını söylüyordu. Gerçekten, insanlık tarihinin yarı-kutsal şaheserleri bugün kalabalıklara ancak böyle hafiflikler halinde intikal edebilmektedir. Bazıları bu hale bakarak kitle cemiyetinin kültür bakımından dejenere olduğunu düşünüyorlar. Nitekim Toynbee teknolojik seviye ile kültür seviyesinin ters orantılı olduğunu iddia etmektedir. Fakat kitle cemiyetinde gördüğümüz kültür fenomeni ondan evvelki cemiyette hiç yoktu, yani vaktiyle kültürün hiç nüfuz etmediği kitleler bugün hiç değilse ona şu veya bu şekilde ulaşabilmektedir. Türkiye'nin talihsizliği henüz kitle cemiyetinin teknolojik seviyeye eriśmeden avami kültürün yayginlaśmasidir.
Reklam
Cemil Meriç millî şahsiyetin iki ana unsurdan meydana geldiğini, bunlar gidince şahsiyet ve cemiyet diye bir şeyin kalmayacağını söylüyor: dil ve din.
Geri kalmış veya az gelişmiş aydın olmanın tipik tezahürlerinden biri de, siyasi tercihlerde ortaya çıkmaktadır. Dikkat edilirse, gelişmemiş memleketlerde aydınların daha çok devletçilikten sosyalizme ve komünizme kadar giden bir istikamete yöneldikleri görülür. Bu tercih, onların ayakta kalabilmelerini temin edecek yegâne alternatiftir; zira kabiliyet ve rekabetin hüküm sürdüğü serbest mesleklerde veya hususi sektörde muvaffak olmak hemen hemen imkânsız görünmektedir. Ayrıca bu sahada muvaffak olmuş kabiliyetli insanlara karşı duyulan nefret de (ki aslında bir aşağılık duygusudur) onları hararetli bir devletçi yapar. Ancak devletin herşeye sahip olduğu bir memlekette kabiliyetsiz ve bilgisizler de iş bulabilirler, hattâ devletçiliğin kaçınılmaz bir icabi olarak, kabiliyetlilerden daha yüksek mevkilere geçebilirler. Meselâ Türkiye'de yüksek seviyede eğitim ve ihtisas görmüş elemanlara şiddetle ihtiyaç olduğu halde, yetişmiş insanların devlet sektöründe gülünç denecek kadar basit ve itibarsız işlerde kullanılmaları bu garip, tehlikeli zihniyetin bir eseridir. Buna mukabil bakanlıklarda şube müdürlüğüne kadar yükselen ve orta mektebi dahi bitirmediğini övünerek (!) söyleyenler vardır.
Diploma ve mevkiin verdiği üstünlük duygusu, bazan sathi başarılardan doğan boş gururla büsbütün tehlikeli bir hâle gelir. İşin bu safhasında asıl zararı gören bu yarı aydınlar değil, fakat cemiyettir; zira doğruluğu hiç tahkik edilmeyen malümat (bilgi degil) kırıntılarına dayanılarak verilen hükümler, geri kalmış aydınlara göre hakikatin ifadesinden başka bir şey değildir. Bunlar tatbikatta daima aksi neticeler verdiği halde hiç kimse hatâyı verilen kararlarda aramaz, ancak tatbikat mükemmel olsaydı istenen neticenin pekâlâ alınabileceği söylenir. Hakikatte tatbiki mümkün olmayan fikirlerden, yâni boş hayallerden vazgeçmek kimsenin aklına gelmez. Geri kalmış aydın, cahil halkın kendisini anlayamadığını zannederek bu boş ve geniş hayaller içinde yaşamaya devam eder, Fakat bir gün hakikatle karşılaşması mukadderdir, asıl felâket de bundan sonra başlar.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.