Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren - Mevlana Mücadelesi

Mikail Bayram

En Yeni Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren - Mevlana Mücadelesi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren - Mevlana Mücadelesi sözleri ve alıntılarını, en yeni Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren - Mevlana Mücadelesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Anti Feminist Bir Düşünür Olarak Mevlana
Mevlâna Celâlü'd-din, anti feminist bir zihniyete sahiptir. Onun bu yönü üzerinde hiç durulmamış veya fark edilmemiştir. Bu zihniyet ona hocası Şems-i Tebrizî'den gelmektedir. Çünkü Şems-i Tebrizi'nin daha aşırı bir anti feminist olduğu görülmektedir. Ahmed Eflakî'nin anlattığına göre, bir gün Şems-i Tebrizî iffetli hanımları övdü ve sonra: "Bu iyi meziyetlerine rağmen bir kadına arştan daha yüksek bir makam verilse, o bu makamda iken yerde kalkmış bir alet görse deli gibi o aletin üzerine atlar. Çünkü kadınım mezhebinde ondan daha yüksek bir makam yoktur" demiştir. Mevlâna da "Mesnevi" sinde kadın cinsini konu alan onlarca hikâye anlatmakta ve bütün bu hikâyelerde kadınları tezyif ve tahkir etmektedir. Kadın tabiatında aşağı ve kötü eyilimler bulunduğunu savunmakta ve bu kötü ve aşağılık eğilimleri şairane ve mübalağalı bir üslûbla anlatmaya çalışmaktadır.
Sayfa 236
Mevlana'yı ne kadar iyi tanıyoruz?
Mevlana ve hocası Şems-i Tebrizi Moğol aleyhtarı yapanlara öfkelenmişler, Moğol zulmünü haklı göstermeye çalışmışlardır. Mevlana'nın Moğolları ve Moğol yanlısı yönetimi desteklediği Mevlana üzerinde araştırmaları ile tanınan bazı araştırıcılar tarafından da fark edilmiştir. A. Gölpınarlı, Moğolları İslamlaştırmak için böyle davrandığını öne
Sayfa 238
Reklam
Batıya göçen Bektaşi ve Ahilerin ise, Osmanlı Devleti'nin kurulmasında ve güçlenmesinde en önemli amil olduğu bilinmektedir.
Sayfa 237 - Çizgi
Moğollar Anadolu'da hükümran oldukları süre içinde plânlı bir şekilde Ahi Evren'in adını unutturmaya çalışmışlar ve bu maksatla onun eserlerini, onun lakapdaşı ve Moğolların bir numaralı adamı olan ünlü Matematikçi ve Astronom Hâce Nasirü'd-din-i Tusi'ye mal etmeye çalışmışlardır. Bu uygulamanın sonucu olarak onun Sadru'd-din-i Konevi'ye yazdığı mektupları da Hâce Nasir'e mal edilmeye çalışılmıştır. Mektuplar mütalaa edilince bu mektupların Hâce Nasir-i Tusi tarafından yazılmış olamayacağı rahatlıkla anlaşılabilmektedir.
Sayfa 68 - Çizgi
Mevlâna ve Ahi Evren Arasındaki Selçuklu Tahtı Mücadelesi
...İki kardeş arasındaki taht mücadelesinde Ahiler, II.Izz'üd-din Keykavus'u, Mevlâna ve çevresi de Moğollara sırtını dayayan IV.Rüknü'd-din Kılıç Arslan'ı destekliyorlardı.
Sayfa 56 - Çizgi
Ahi ve Türkmenlerin en büyük hamisi olan Sultan I. Alâü'd-din Keykubad, oğlu II. Giyasü'd-din Keyhüsrev'in düzenlediği suikast sonucu öldürüldü (634/1237). Bu sultan ve veziri Sa'dü'd-din Köpek, Ahi ve Türkmen çevrelere cephe aldılar.
Sayfa 53 - Çizgi
Reklam
Anadolu Selçukluları zamanıda yaşayan ve daha çok Türkmen esnaf ve san’atkâr çevrelerde şöhreti yayılan Ahi Evren diye ünlenen Ahí Nas ra'd-din ile aynı çevrenin kahramanı olan Nasreddin Hoca'nın aynı kişi oldukları lakaplarının aynı oluşundan da bellidir. Sadru'd-din Konevî Ahi Evren'e yazdığı mektuplarda Onu, Hace Nasîrü'd-din olarak anmaktadır. Bu anış biçimi halk arasında Hoca Nasreddin olarak yaygınlaşmış ve tutunmuştur.
Sayfa 275Kitabı okudu
Ahi Evren döneminin en bilge kişisidir. “Menakıb-ı Evhadü'd-din-i Kirmani" de "Danişmend-i Rumî" diye anılan kişi Ahi Evren Hace Nasırü'ddindir.
Sayfa 272Kitabı okudu
Mevlânâ Celâlü'd-din-i Rumî'nin ve dolayısıyla Mevlevîlerin, devletin ve yönetimin başında olanlara mutlak itaati ön gören ve eski İranî zihniyetten kaynaklanan Ahlak teorisine bağlılıklarından ötürü Osmanlılar Mevlevîlerin bu zihniyetinin -teb'aya otoriteye boyun eğme duygusu vereceği mülahazasiyle- faydalı olacağını düşünmüşlerdir. Bu yolla “Kul teb’a” yaratmaya çalışılmıştır. Şeyh Sa'dî bu Ahlâkî teoriyi ve zihniyeti bir Rubâi'sinde devrinin hükümdarına hitaben şöyle ifade etmektedir: “Sen, ben miskini gözettikten itibaren eserlerim güneşten daha çok ün kazanmıştır. Pek çok kusurlarım bulunmasına rağmen sultanın beğenip kabul ettiği kusurlar san'at ve hüner hükmündedir.” Şeyh Sa'di'nin “Gülistan"ının da Osman1 tarihi boyunca en çok okutulan ve okunan eser olması bu zihniyeti empoze eden bir eser olmasındandır.
Sayfa 262Kitabı okudu
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu ve yapılanmasını sağlayan fikrî dinamiklerin başında Şeyh Sadru'd-din-i Konevî (673/1275) ve talebelerinin Anadolu'da başlattıkları Ekberiyye Hareketi, Ahi Evren diye tanınan Kırşe hirli Hace Nasîrü'd-din Mahmud el-Hoyî'nin (659/1261) baş mimarı olduğu Ahilik Hareketi ve Hacı Bektaş-i Horasanî (669/1271) mektebinden yetişen Bektaşîlik Hareketi bulunmaktadır. Bu üç dinî ve fikrî hareket Orta Anadolu orijinlidir. Her üç hareketin pirleri olan Sadru'd-din Konevî, Ahi Evren Hace Nasîrü'd-din Mahmud ve Hacı Bektaş-i Veli çağdaş olup, aralarında sıkı bir dostluk, gönüldaşlık ve ülküdaşlık bulunmuştur. Zaman zaman bir araya gelip görüşmeleri olmuş ve mektuplaşmışlardır. Anadolu Selçukluları zamanında ortak bir dinî ve siyasî anlayış içinde bulunmuşlardır. Bu pirler o dönemde Anadolu'yu işgal eden Moğol iktidarı ve bu işgalci gücün hizmetinde olan yöneticilerle yani Selçuklu devlet adamları ile mücadele halinde bulunmuşlardır.
Sayfa 259Kitabı okudu
Reklam
Nuru'd-din Caca'nın Kırşehir'de gerçekleştirdiği ve Ahi Evren ile beraberindekilerin öldürülmesiyle neticelenen katliamdan sonra pek çok Ahinin batiya (uclara) kaçtıkları görülmektedir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu: Osman Gazi'nin kayın pederi Edebalı, oğlu Ahi Mahmud, yeğeni Ahi Hasan, Geyüklü Baba ve Abdal Musa da bu katliamdan kurtulup göçenlerdendir. Nitekim halk rivayetlerine göre de Ahi Evren'in ölümünden sonra da Kırşehir'de dericiliğe (Tabaklık) artık son verilmiş ve bir daha dericilik yapılamamıştır. Bu demektir ki, Cacaoğlu Nuru'd-din Kırşehir'de Ahiliğin kökünü kazımıştır.
Sayfa 253Kitabı okudu
İyi bilinen bir husustur ki, Mevlânâ zamanında Mevlevilik diye adap ve erkânı belirlenmiş bir tarikat mevcut değildi. Sadece fikri ve siyasi bir hizip idi. Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled'in şeyhliği zamanında (684 712/1285-1312) bu fikri ve siyasi hizip belirli adap ve erkânı olan düzenli bir tarikat haline getirildi. Mevlânâ'nın ilk post-nişini Hüsamü'd-din Çelebi'nin ahi kökenli olması ve Sultan Veled'in gayet yapıcı ve birleştirici tutum ve uygulaması Türkmen ve Ahi çevrelerin Mevlevîliğe ısınmalarına vesile olmuştur. Ahi Teşkilâtından gelmiş olmalarından ötürü Teşkilat fikrine sahip olan bu Ahilerin Sultan Veled ve çevresindekilerin safına katılmaları ve zamanla bu çevrede nüfuz sahibi olmaları (Ahi Ahmed Şah gibi), Mevlânâ ve çevresindekilerin başlattığı fikri ve siyasi hareketin bir teşkilata dönüşmesi sonucunu doğurdu. Türk düşünce ve zevkinin Mevlevilik üzerindeki etkisi zamanla daha da derinleşerek Mevlânâ ve çevresindekilerle Türkmen çevreler arasındaki mücadele ve kırgınlıkların kısmen de olsa azaldığı veya hafiflediği görülmektedir.
Sayfa 252Kitabı okudu
Hulagu Han, 1258 de Abbasî Halifeliğini ortadan kaldırdıktan sonra Abbasîlerin Anadolu'daki bu tasarrufları da kendiliğinden ortadan kalkmış oldu. Hulagu Han. Bunun yerine Mevlânâ'yı "Şeyhü'ş-şuyûhi'r-Rum" olarak görevlendirmiştir. Mevlânâ'ya (Rumi) veya Şeyh-i Rum(Pir-i Rum) denmesinin sebebi de budur. Anadolu'daki bütün şeyhlerin ve Ahilerin O'na bağlanmaları mecburiyeti getirildi. Bundan dolayı Moğollar sürekli olarak tahsisat kabilinden Mevlânâ'ya külliyetli mikdarda para veriyorlardı. Ahmed Eflaki, Hacı Bektaş ile Mevlânâ arasındaki muhalefeti, Hacı Bektaş'ın Mevlânâ'yı kıskanması şeklinde izah etmeğe çalışırken de bu gerçeği ifade eylemiştir.
Sayfa 246Kitabı okudu
Bütün ülkede Ahilerin ve Türkmenlerin ellerinde bulunan iş yerleri, medrese ve zaviyeleri ellerinden alınıp Mevlânâ'ya ve Mevlânâ'ya yakın kişilere ve Kalenderî dervişlere verilmesine karar alındı ve uygulamaya geçildi?" Bu çevrelerin ellerinde bulunan vakıfları da müsadere edilmekteydi. Osmanlılar zamanında bu müsadere edilen evkaftan bazılarının sahiplerine iade edildiği görülmektedir. İşte bu uygulamalar sırasında Kırşehir'de Ahi Evren Hace Nasirü'din ile yakınları direnişe geçtiler. Mevlânâ 'nın müridi Nuru'd-din Caca, Kırşehir’deki bu isyanları bastırmaya memur edildi. Cacaoğlu Nuru'd-din, Kırşehir'deki bu ayaklanmayı bastırdı ve burada bulunan Ahileri kâmilen kılıçtan geçirdi, Ahi Evren Hace Nasirü'd-din ile Mevlânâ'nın oğlu Alâü'd-din Çelebi de burada şehit düştüler(1261). Bu sirada Ahi Evren 90 küsur yaşında bulunuyordu.
Sayfa 244Kitabı okudu
Mevlânâ'nın ölümünden sonra da Mevlevîlerin Moğollarla iyi ilişkileri ve Türkmen ve Ahi çevrelere karşı düşmanca tutumları devam etmiştir. Ancak Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled'in Ahi ve Türkmen çevrelerle yapıcı, uzlaştırıcı ve barışçı bir tutum içinde bulunduğu görülmektedir. O Ahi ve Türkmenleri, Mevlevîlerle bir ocakta bir araya getirmeye çalışıyordu.
Sayfa 240Kitabı okudu
356 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.