“... Yapmacık sözlerin arasında bazen insanı hayrete düşürecek derecede dürüst bir tını hissedilir. İşte bu dikkatsizce ağızdan kaçan laflardır gerçekleri içinde barındıran...”
"Güzel duygular berbat edebi eserler ortaya çıkarır." Başka bir deyişle, bu denli kendimden geçmemin sebebi yüreğimin o denli şeytani unsurlar barındırmamasıdır.
Okurken kendimi kitabın içinde gibi hissettim. Kitabı insanlığımı yitirirken kitabıyla aynı gün okudum. Devam kitabı oldukları için öyle yapılması gerektiğini düşünmüştüm. Her ne kadar devam kitabı gibi olsalar da aralarında düşündüğüm kadar da büyük bir benzerlik yok. İçinde sizi uzun süre düşündürecek cümleler bulunuyor. Hafif ve sizi daha çok düşünmeye itecek bir kitap. Aynı zamanda bir bölümde on sayfa hikayeyse kalan bir sayfada mutlaka yazarın uzun kendi yazılarını değerlendirme yazıları var. Bu yazılar hikayenin akışını böldüğü için bazı okurların hoşuna gitmeyebilir fakat yazarla yakın hissetmek benim çok hoşuma gitti. Sürekli birinci ağızdan yazılıyor denilmemesi için kendini yeni bir karakter olarak yazıp gözlemci ağzını kullanmış. Bu karakter aynı zamanda İnsanlığımı Yitirirken'de de kendi yerine başrol olarak yazdığı karakter. Bir günde hızlıca akıp gidecek bir kitap.
dazai ile anksiyete challenge yapsaydık birbirimiz için fazlasıyla iddialı rakipler olurduk. dostoyevski esintileri fazlasıyla hissediliyor. okuyucu ile konuşması beni rahatsız etmedi ama çok dağınık, belli bir sonucu yok, kendisinin de dediği gibi sonuca gitmekte çok aceleci, hüküm vermeye meyilli; bu ironik bir şekilde çoğu şeyi sonuçsuz bırakmış. kendini açık etme isteği ile korkunun arasında süregelen bir çekişmeden doğan mizahi bir yaklaşım var. bunların yanı sırada birçok mantık hatası var, otobiyografik öğeler taşıdığı için yaşanan ufak karışıklıklar sanırım bunlar da. okurken "yeteeeeer! aşağılama artık kendini, samimi gelmiyor." diye nidalar atsam da genel olarak beğendim. bu sırada insanlığımı yitirirken'i de sipariş vermeyi ihmal etmedim.