İnsan sureti cem (toplanma) yeridir. O, biri zahir biri batın iki ayrı ikiliği cem eder. Batınî ikilik, suretin içinde mevcuttur ve esas itibariyle kişinin kendi hakkında sahip olduğu görüştür. Zahirî ikilik ise suretler arasında bulunur; bu, kişinin başka bir surette yansıtılmış olarak kendisi hakkında sahip olduğu görüştür.
Batınî ikilikte erkek ve kadın aynıdır. Suretin manası farklılık arz etmez: Ruh'un ve nefsin dişil ve eril ilkeleri, her ikisinde de zahirî surete bakmaksızın mevcuttur. Kabiliyet ve istidada dayanan farkları fertler arasındadır.
Zahirî ikilik erkek ve kadının fiziksel suretlerinden oluşur. Manevî yeniden bütünleşmede fiziksel suretlerin rolüne dair Rûmî şöyle der; ''Fizikî suret, büyük önemi haizdir; suretin ve özün birlikteliği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Kabuğu soyulmuş bir tohumu ekebilirsin, ama yeşermeyecektir. Kabuğuyla göm ki büyük bir ağaç olsun. Bu nokta-i nazardan beden, İlâhî meramın tahakkuku için asıl ve zorunludur." (Mesnevî)
Böylece, zıtların cemini başarmak ancak suret yoluyla olur.
Kadının sureti en yüksek özü ihtiva eder ve bu yüzden İbn Arabî şöyle der: "Kadın, dünyevî güzelliğin en yüksek biçimidir, fakat dünyevî güzellik, İlâhî Sıfatların bir tezahürü ve yansıması olmadıkça bir hiçtir."
Manevî dönüşümün başarılması, bu dişil suretin sembolik mânâsını idrak ile olur.
İbn Arabî şöyle devam eder; "Bil ki Hakk Teâlâ somut bir varlıktan bağımsız olarak müşahede edilemez ve bir insan suretinde, başka bir biçimden çok daha mükemmel olarak ve kadında da erkekte olduğundan daha mükemmel olarak tecelli eder." (Fusûs, Muhammed Fassı)