(Tasavvufi Arayışın Dışavurumu)

Sufi

Lale Bahtiyar

En Eski Sufi Gönderileri

En Eski Sufi kitaplarını, en eski Sufi sözleri ve alıntılarını, en eski Sufi yazarlarını, en eski Sufi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mahmud Şebisterî - Gülşen-i Râz
Yokluk bir aynadır, alem aynadaki görüntü ve insan, Görüntünün gözüdür ki ayna karşısındaki onda gizlenir. Sen görüntünün gözüsün ve Allah gözün Nurudur, Onunla her şeyin görüldüğü gözü kim görmüştür? Alem bir insan olmuştur ve insan da bir alem, Bundan daha açık bir izah yoktur. Meselenin aslına iyice baktığın zaman, Gören O'dur, göz ve görünen şey de O. Hadis-i Kudsî bu manayı beyan eder, 'Benimle görür, benimle işitir' der. Mahmud Şebisterî - Gülşen-i Râz
Sayfa 21 - İz Yayıncılık, 2006Kitabı okudu
İnsan Nefsi
İnsan, şuur vasıtasıyla içindeki zıtları birleştirme imkânına sahiptir. İçteki yansıtıcı ayın dişil ilkesi nefis, içteki güneşin eril ilkesi Ruh veya Akıl ile birleştirilir. O zaman bilgiyi arayan 'arzu', bilinir hale gelir. Böylece kişi Hz. Peygamber'in hadisini idrak etmiş olur: "Nefsini bilen Rabb'ını bilir." Tasavvufun yolu, insanın içinde mevcut olan imkânların farkına varmak, onları idrak etmek ve manevî uygulamalarla onları gerçekleştirmektir. ibn Arabî şöyle der: "Kelimelerin zahirini düşüncelerinden çıkar, anlayana kadar batınını araştır." (H. Corbin, Creative Imagination...)
Sayfa 25 - İz Yayıncılık, 2006Kitabı okudu
Reklam
Nur ayeti (Nur, 35)
Nefsin bu psişik yapısı Gazalî tarafından Nur ayeti (Nur, 35) üzerine yapılan tasavvufî bir tefsirle ifade edilmiştir. Dış alemdeki hem sesi hem de ışığı toplayan bir yer olarak 'duvardaki hücre,' ayrıca bütün duyusal algıların dahilî olarak toplandığı bir yerdir. Bir odak noktası, duvardaki bir gedik, nefsin ilk dahilî yönünü (ortak duyu) temsil
Sayfa 27 - İz Yayıncılık, 2006Kitabı okudu
Zıtların Toplanması
İnsan sureti cem (toplanma) yeridir. O, biri zahir biri batın iki ayrı ikiliği cem eder. Batınî ikilik, suretin içinde mevcuttur ve esas itibariyle kişinin kendi hakkında sahip olduğu görüştür. Zahirî ikilik ise suretler arasında bulunur; bu, kişinin başka bir surette yansıtılmış olarak kendisi hakkında sahip olduğu görüştür. Batınî ikilikte erkek ve kadın aynıdır. Suretin manası farklılık arz etmez: Ruh'un ve nefsin dişil ve eril ilkeleri, her ikisinde de zahirî surete bakmaksızın mevcuttur. Kabiliyet ve istidada dayanan farkları fertler arasındadır. Zahirî ikilik erkek ve kadının fiziksel suretlerinden oluşur. Manevî yeniden bütünleşmede fiziksel suretlerin rolüne dair Rûmî şöyle der; ''Fizikî suret, büyük önemi haizdir; suretin ve özün birlikteliği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Kabuğu soyulmuş bir tohumu ekebilirsin, ama yeşermeyecektir. Kabuğuyla göm ki büyük bir ağaç olsun. Bu nokta-i nazardan beden, İlâhî meramın tahakkuku için asıl ve zorunludur." (Mesnevî) Böylece, zıtların cemini başarmak ancak suret yoluyla olur. Kadının sureti en yüksek özü ihtiva eder ve bu yüzden İbn Arabî şöyle der: "Kadın, dünyevî güzelliğin en yüksek biçimidir, fakat dünyevî güzellik, İlâhî Sıfatların bir tezahürü ve yansıması olmadıkça bir hiçtir." Manevî dönüşümün başarılması, bu dişil suretin sembolik mânâsını idrak ile olur. İbn Arabî şöyle devam eder; "Bil ki Hakk Teâlâ somut bir varlıktan bağımsız olarak müşahede edilemez ve bir insan suretinde, başka bir biçimden çok daha mükemmel olarak ve kadında da erkekte olduğundan daha mükemmel olarak tecelli eder." (Fusûs, Muhammed Fassı)
Sayfa 28 - İz Yayıncılık, 2006Kitabı okudu
Sufî şairlerin hepsi, içsel manevî olgunluğu aramada İslam geleneğine bağlıdırlar, bununla birlikte, Şeriatı takip eden fakat içsel manevî yolculuğun mümkün olduğunu kabul etmeyen zahir ehliyle kendilerini anlaşmazlık içinde bulurlar. Halkın genelini hayrette bırakacak semboller geliştirildiği için birçok şair sapık olarak görülmüştür. Aslında, Kur'an'dan aldıkları kelimeleri özel bir tarzda kullanarak ince bir noktayı ifade ediyorlardı. Görünüşte fakihlere zıt düşerken aslında eserlerinde İslam'ın Yolunu dile getiriyorlardı.
Sayfa 127 - İz Yayıncılık, 2006Kitabı okudu
Bekâ, Maşuk'un, maşukluğunu borçlu olduğu âşıklara kendini adandığını bilmektir. Bu şekilde, her âşık maşuktur ve her maşuk âşıktır. Aşk güzelliği gerektirir ve arzular; güzellik de aşkı gerektirir ve arzular. Mutlak Güzellik ve Sevgi olan Cenab-ı Hakkı O'nu sevenleri sever; ve onları sevdiği için onlar da kendilerinden hiçbir şey bırakmaz; O'nunla birdirler, çünkü gerçekte sevilen ve seven sadece O'dur. Hz. Ali'ye atfedilen bir Hadis-i Kudsi'de Allah şöyle buyuruyor: Beni Arayan Beni bulur Beni bulan Beni bilir Beni bilen Beni sever Beni seveni Ben severim Sevdiğimi öldürürüm Öldürdüğümü mutlaka ödüllendiririm Ödüllendirdiğimin Ödülü Benim.
Sayfa 103 - İz Yayıncılık, 2006Kitabı okudu
Reklam
19 öğeden 11 ile 19 arasındakiler gösteriliyor.