Dünyada hep bir eksiklik olarak yaşadıkları için, hayatlarını çizgilere ve yollara kaptıran iki adamdan birisinin kızı, diğerinin karısı oldum. İkisi de, kızılamayacak kadar küçük, bağışlanamayacak kadar büyüktüler.
Eğer bir mecnun çileden çıkmış, asabileşmiş, ağza alınmayacak sözler söylemeye başlamışsa, bir yerde birileri insanlığın kumaşını yırtıyordur da ondandır.
“Görünen hayatların pek çoğunun bir başkası tarafından görülmeyecek kadar kalın bir astarı vardır. İnsanlar balçıklarını tıpkı bir zırh gibi kullanıyorlardı. Bir zırh gibi kullanıyorlar başkalarından sakladıkları ne varsa o zırhın içine doluşturuyorlardı. O zırh tıka basa dolunca bir genişliğe ihtiyaç duyuyor ellerini çoğunlukla bu vakitte açıyorlar gökyüzüne. Herkes içinde bir başka dünya, başka bir arzu, başka bir kişi taşıdığı için, hayat; gerçek yüzü özenle saklanmış zekice bir oyuna dönüşüyordu.”