Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

2000'li Yıllarda Türkiye 1.Kitap

Sürekli Kriz Politikaları

Sungur Savran

Sürekli Kriz Politikaları Sözleri ve Alıntıları

Sürekli Kriz Politikaları sözleri ve alıntılarını, Sürekli Kriz Politikaları kitap alıntılarını, Sürekli Kriz Politikaları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şeyh Said (1925), Ağrı ya da Hoybun (bağımsızlık) (1930) ve Dersim (1937) ayaklanmaları gibi çoğu Kürt isyanları, sistematik olmasalar da Kürt kimliğinin ifade edilme ihtiyacının altını çizmekteydiler. Kürt milliyetçiliği, Türkiye'de Türk milliyetçiliğine birincil önem veren bir ulus-devlet oluşturmaya çalışan siyasal modernizasyon çabalarına bir tepki olarak ortaya çıktı. Türk milliyetçiliğinin varlığı, bizatihi, Kürt etnisitesinin ayırt edici özelliklerini vurgulayan bir Kürt anlatısının ya da söyleminin kurulmasının yolunu hazırladı. Başka bir ifadeyle, Türk modernleşmesiyle bağıntılandırılan "kitle siyaseti", kaynaklar, iktidar ve refah üzerinde yapılan yarışta Kürt kimliğinin oluşumunda etkili oldu.
Sayfa 115 - 1. baskı - Mart 2004
1920'ler ve 1930'lardaki çeşitli isyanlar sadece Kürt milliyetçiliğinin değil, Türk Devleti'nin Türk kimliği dışındaki herhangi bir kimliğin varlığına gösterdiği faşizmin tohumlarını da attı.
Sayfa 115 - 1. baskı - Mart 2004
Reklam
Hamidiye alayları
1891'de Sultan Abdülhamid tarafından Hamidiye Alayları'nın kurulması hem bir Kürt kimliğinin ortaya çıkışını haber verdi, hem de bu kimliğin güçlenmesinin önünde bir engel teşkil etti. Hamidiye Alayları, Ermenilerin Ruslar ve İngilizler tarafından kışkırtılan milliyetçi özlemlerini kontrol alımda tutabilmek için kurulmuşlardı. Bunlar kırsal alanlardaki Sünni Müslümanlar arasından seçilmekteydiler. Sultan Abdülhamid, Sünni Kürtleri üç gruba karşı kullanmayı düşünmüştü; baskıcı rejimi karşısında düş kırıklığına uğramış kent burjuvazisi, asi milliyetçi gayrimüslim unsurlar ve Şii Kürtler. Kırsal aşiret reisleri çeşitli aşiret gruplarını Hamidiye Alayları'nın bayrağı altında birleştirmekte başarılı olmakla kimlik oluşumuna katkıda bulunurken, aynı zamanda çeşitli dinsel mezhepler arasındaki rekabet ve dinsel husumet bir Kürt kimliğinin oluşumunun aleyhine işlemiştir.
Sayfa 113 - 1. baskı - Mart 2004
Meclis'i Devreden Çıkartma Hayali, Türk Tipi Başkanlıkla Reelde Gerçekleşti
Bu programın başarısında sınıf hareketinin ve sol örgütlerin göreli zayıflığının önemli bir payı oldu. Örgütsel deformasyon ve kadro yetersizliği ile malul sol, sınıfa öncülük edip, programa karşı çıkmayı başaramadı. Böylece yalnız kalan işçi sınıfı, ideolojik manipülasyonlar karşısında tamamen savunmasız kaldı. Sonuçta Türk-İş içindeki sağcı ve
Sayfa 94 - 1. baskı - Mart 2004
1995 yılı, krizin doruğa çıktığı ve ekonomiden siyasal ve ideolojik alana taşındığı önemli bir dönüm noktası oldu. Bir yandan ekonominin çözüme kavuşturulamayan yapısal sorunları ve bunun beslediği sınıfsal yükseliş sürerken, öte yandan Kürt mücadelesi ve aşırı şişkinleşen fundamentalizm Türkiye burjuvazisini "yönetememe" sorunuyla yüzleşmek zorunda bıraktı. Bu durumda Türkiye egemen sınıflarının iki seçeneği vardı; ya restorasyon ya da açık faşist bir rejim. Türkiye burjuvazisi, ... ikinci şıkkı tercih etti.
Sayfa 93 - 1. baskı - Mart 2004
TKP'deki Laik Kemalist Klik Fevzi Çakmak'ı İHD Başkanı Yapmaya Çalışmıştı
Türkiye Sosyalist Hareketinin düşünsel-ideolojik planda Kemalizmden kopmaya başlaması, 1961-71 döneminin sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Türkiye'de sosyalistlerin Kemalizmi sorgulamaya başlamalarında, Sosyalist Hareket içindeki Kürt Aydınların çok önemli bir payı olmuştur.
Sayfa 180 - 1. baskı - Mart 2004
Reklam
MHP-AKP Koalisyonunda Yeniden AB'nin Söylemlerine Dönülebilinir mi?
Kürt kimliği anayasal haklarla resmi olarak tanınmadan, Kürtlerin kültürlerini anayasal haklarla korunarak ifade etmelerine imkan sağlayacak mekanizmalar kurulmadan ve onlara yerel faaliyetlerini yürütme fırsatı verilmeden Kürt sorunu militarist çözümlerle ortadan kalkmayacaktır. Bu konuda ilk önemli adımlar 3 Kasım 2002 seçimlerinde parlamento dışına itilen MHP-DSP-ANAP koalisyon hükümeti tarafından atılmıştır. Atılan adımlar, AB'nin zorlaması ile olmuştur iddiasına rağmen, Türkiye'de demokratikleşme yönünde atılmış çok önemli adımlardır.
Sayfa 119 - 1. baskı - Mart 2004
Faşizmin stratejileri olsun, iktidar blokunun bileşenleri ya da ordu olsun, sürekli orada bir yerlerde duran, sabit kendilikler olarak düşünülmemelidir. Bunlar sürekli olarak siyasal sınıf mücadeleleriyle biçimlenirler.
Sayfa 170 - 1. baskı - Mart 2004
Bugün Türkiye'deki faşizm konusunda, MHP'nin sadece küçük burjuvazinin temsilcisi bir parti olduğu, Türkiye'deki iktidar blokunun yapısı nedeniyle önünün zaten kapalı olduğu, onun Türkiye'de ceberrut devletin veya ordunun sadece basit bir uzantısı olduğu gibi düşüncelere kapılmaktan daha ölümcül ve tehlikeli hataların olamayacağını düşünüyorum. Antifaşist mücadeleyi ciddiye almayanların İtalya Komünist Partisi Genel Sekreteri Antonio Togliatti'nin 1935'te özeleştiri içeren değerlendirmesinde kendilerinden bir parça bulacaklarını umuyorum: " ... dikkatimizi yalnızca eski burjuva siyasal kuruluşlarının faşizmin ilerlemesine karşı koyuşları üstünde topladık; daha o zamanlar, bütün bu direnişlerin hemen karşı konulmaz bir 'siyasal bunalım' koşullarını yaratma noktasına dek varması gerektiğini düşündük; ve bu arada faşizmin üstünlüğünü sarsabilecek kesin öğenin ancak yığınların anti-faşist mücadelesi olabileceğini unuttuk"(s. 166).
Sayfa 170 - 1. baskı - Mart 2004
Türkiye ekonomisi, "kor ateş üzerinde dans eden kanadı kırık bir kuş" gibi ne uçabiliyordu, ne de ateş sönüyordu. Egemen sınıflar cephesinden kimse "elini ateşe sokmak" istemediğinden, yangını söndürmek için "kuşu" feda etmekten ya da ateşin üzerine kalın bir örtü örtmekten başka çare kalmamış gözüküyordu. Buna rağmen ateş kolay kolay sönecek gibi değildi. Çünkü savaş ekonomisi, yalnızca bütçe dengelerini değil, aynı zamanda toplumsal dengeleri de sarsmayı sürdürüyordu. Örneğin kendine özgü siyasallaşma dinamikleriyle yükselen Kürt mücadelesi. soruna "zor" dışı seçenekler üretemeyen düzen güçlerini ciddi bir "meşruiyet" bunalımına sürüklüyordu. Benzer biçimde 12 Eylül rejiminin bir karşıdevrim silahı olarak kullandığı din sömürüsünün namlusu da, giderek rejimin kendisine yöneliyordu. "Düşük yoğunluklu savaş" koşullarından ve uluslararası konjonktürden aldığı cesaretle siyasallaşan dinci gericilik, artık rejimden bağımsızlaşma yönünde ilerliyordu.
Sayfa 91 - 1. baskı - Mart 2004
Reklam
Türk devleti Kürt sorunu olmadığı, var olanın bir terörizm ve ekonomik gerikalmışlık sorunu olduğu konusunda ısrar etmektedir. Türk Devleti'nin Kürt milliyetçiliği karşısında resmi duruşu faşizm yönündedir. Örneğin, 1980 Anayasası Türk ulusal çıkarlarını tehlikeye düşürecek düşünceleri yasaklar. Kanun tarafından yasaklanmış herhangi bir dildeki metinlerin basım ve yayımını meneder (madde 26 ve 28). Resmen tanınmamış diller düşüncenin neşredilmesinde ve ifadesinde kullanılamazlar (özel kanun hükümleri 1926, 1967, 1983). Dinsel, ırksal, dilsel, kültürel ya da Türklük dışındaki herhangi bir ulusal kritere dayanan herhangi bir siyasal partinin kurulması yasadışıdır.
Sayfa 118 - 1. baskı - Mart 2004
Dinin siyasallaşmasında, dış etkenlerin de önemli bir payı oldu. Örneğin emperyalizmin kapitalizmle barışık bir Yeşil Kuşak yaratma projesi Türkiye'yi de içine alıyordu. Başlangıçta Siyasal İslamcı'lığın denetimden çıkma potansiyelini öngöremeyen emperyalist güçler, Türkiye'yi bu konuda önemli bir laboratuvar olarak görmekteydi. Ancak Siyasal İslam'ın zamanla tüm dünyada yükselişe geçmesi ve pek çok yerde öngörülerin aksine rejimin kontrolü dışına çıkması durumu değiştirdi. Türkiye'de de özellikle 27 Mart 1994 yerel seçimleri ile Refah Partisi'nin birinci parti olarak çıktığı 24 Aralık 1995 genel seçimleri bu açıdan belirleyici oldu. Çünkü seçim sonuçları, dinci ve muhafazakar kesimlerin yanı sıra Kürtlerin ve varoşların önemli bir bölümünün de rejime muhalif akımlara yöneldiğini açıkça ortaya koydu.
Sayfa 92 - 1. baskı - Mart 2004
MHP, paramiliter örgütlerini arkasında önemli bir güç olarak tutmaya devam etmektedir.
Sayfa 169 - 1. baskı - Mart 2004
Kürtlerin yaşadığı alanda, aynı zamanda Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler gibi diğer halkların da bulunması Kürt kimliğinin oluşmasını kösteklemiştir. Yirminci yüzyılın başına kadar Türkiye'de bir Kürt milliyetçiliğine tanık olamıyoruz.
Sayfa 113 - 1. baskı - Mart 2004
Kürt sorunu ekonomik olduğu kadar etnik bir sorundur. Dolayısıyla, terörizm sorununa indirgenemez. Etnik boyutu yok sayıp militarist çözümlere yoğunlaşmak Kürt sorununu ortadan kaldırmayacaktır. Geçmişten ders alınmalıdır. 2. Meclis'in 1924'te Lozan Anlaşmasıyla Türkiye'yi Dünya Devletleri nezdinde resmi olarak kurmasından bu yana militarist
Sayfa 120 - 1. baskı - Mart 2004
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.