Anormal psikolojinin olağandışı gelişmesinin bir yansıması olan Sybil Dorsett olayı, normal'e bakışımızı da etkileyen bir gerçektir. Bu yalnızca insan davranışlarını saptayan bilinçaltı dünyasının tehlikeli güçlerinin yepyeni bir incelenişi olmayıp, yıkıcı aile ilişkilerinin dinamiğine; tutucu din çevrelerinin sakatlayıcı etkilerine, bir kadının kendi ailesindeki erkeklerle kurmaya çalıştığı özdeşleşmeye ve kendi gerçeklerini yadsımaya yeni bir bakış açısı sunmaktadır. Sybil'in öyküsü, neler yapılması gerektiğini saptama açısından da, çocukların yetiştirilişini ve bakımını irdeleyen bir derstir. Yine bu konu bizi şu soruların cevabına yöneltmiştir: Olgunluk nedir? Bütün bir insan olmak ne demektir?
Tıp açısından bu öykü, akıl hastalarının kalıtım ve çevre terimleri içinde ortaya çıkışını; halk dilinde çok ya da farklı kişiliklere maledilen şizofreniyle Sybil'in pek az rastlanan hastalığı Grande Hysterie arasındaki ayrılığı ortaya serme amacı da güdmektedir.
Otobüsün arka bölümündeki bir pencere yanına çöktü. Otobüsün, onu götüreceği her yere gitmeye istekliydi; nereye olursa olsun; her yere; dışarıdaki dünyaya; sonu olmayan dünyaya; herhangi bir yere.
Holün altın kaplamalı tavanında şu sözler yazılıydı:"Sadakat, Adalet, Gurur, Kardeş Sevgisi... Bu nitelikler sevgimizi ve anılarımızı dile getirecek levhalara kazılır. Kardeşlerimizin hatasınıysa kuma yazarız."
"Sadakat, Adalet, Gurur, Kardeş Sevgisi... Bu nitelikler sevgimizi ve anılarımızı dile getirecek levhalara kazılır. Kardeşlerimizin hatalarınıysa kuma yazarız."
“ Sadakat, Adalet, Gurur, Kardeş Sevgisi...
Bu nitelikler sevgimizi ve anılarımızı dile getirecek levhalara kazılır. Kardeşlerimizin hatalarınıysa kuma yazarız.”