Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Anılar, Gizdökümleri

Tanış Ünlüler

Cazim Gürbüz

Tanış Ünlüler Gönderileri

Tanış Ünlüler kitaplarını, Tanış Ünlüler sözleri ve alıntılarını, Tanış Ünlüler yazarlarını, Tanış Ünlüler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir gece Hulki Cevizoğlu’nu Ceviz Kabuğu Programını izliyorum, AKP Hükümeti’nin Ermenistan sınır kapısını açması gündemde yine o sıralar. Cevizoğlu, Sarp Sınır Kapısı deyip duruyor, kalkıp mail atıyorum “Sarp Sınır Kapısı, Gürcistan’la bizim aramızda. Hopa’nın azıcık ilerisi, ondan azıcık ilerisi de Batum. Gürcistan’la bir kapı daha var, o da Posof TÜRKgözü Kapısı, ondan azıcık ilerisi de Ahıska. Ermenistan’la bizim aramızda SSCB döneminde işleyen bir kapı vardı, Kars Akyaka’da Doğu Kapı. Doğu Kapı ile karşıdaki Gümrü şehri arasında demiryolu bağlantısı vardı yalnızca. Biz Karabağ işgali yüzünden burayı kapattık, şimdi buranın açılması isteniyor” diye yazıyorum. Cevizoğlu’ndan tık yok. Ertesi sabah açıyorum bizim gazeteyi, Necdet Bey de aynı yanılgıya düşmüş, o da Sarp deyip duruyor. Ona da yazdım. Bir saat sonra aradı, aslında yazmadan önce sormuş da birilerine fakat yanlış bilgi vermişler. Teşekkür ediyor. Evet, Necdet Bey farkıdır bu teşekkür…
İlk karşılaşmamızı da hatırlıyorum. Ortadoğu’da da birlikte yazmıştık ama ben o zaman ta Sarıkamışlardaydım. Görüşememiştik bir türlü. Büyük Kurultay’ın ilk yeri Cerrahpaşa Mahallesi Endican İş Merkezindeydi, 1999 yılında orada karşılaştık. Hastaneden yeni gelmişlerdi Arslan Bulut Bey’le, koluna bir pamuk yapışıktı “Hayrola?” dedim “Önemli değil, kalbim tekliyormuş, ameliyat olacakmışım”. Şaşırdığımı görünce “Öyle yorgun ve bıkkınım ki vallahi o tahtadan kalkmasam memnun olacağım, yeterince yaşadık kardeşim” dedi. “Hoca Nasreddin gibi olun Üstadım, Bayburtlu Zihni olmak yakışmıyor size.. Daha erken” dedim. “Nasıl yani?” der gibi baktı yüzüme. Bayburtlu Zihni’nin dediklerini dedim “Cihanda çok yaşadık, bilmedik bu yanda ne var; ölüm geleydi gidek, bir görek, o yanda ne var”. “İyi demiş” dedi. Arslan Bulut, yetişti imdada, Hoca Nasreddin gibi söze girdi. Hastanede hemşire soruyormuş “Kan grubunuzu biliyor musunuz?” diye Necdet Bey’e, o da “TÜRK grubu işte…” diyormuş.
Reklam
Osman Yüksel Serdengeçti’yi 1969 Milletvekili seçimlerinde radyodan heyecanla, zevkle ve yine kahkahayla dinledik. Ordu’dan adaydı, konuşmasına “Meclisin galender, gravatsız milletvekili, bağrı yanık gardaşınız sizlere hitap ediyor” diye başlıyordu ve verip veriştiriyordu. Adalet Partililer’in korkulu rüyası olmuştu. Onlar da karşı atağa geçmiş, Nurcuları devreye sokmuşlardı. “İslami Hareket ve Türkeş” diye bir kitapçığı dağıtmışlardı. (Oysa Osman Yüksel, Said Nursi için “Bahtiyar Bir İhtiyar” başlıklı yazı yazmıştı. Nurcular af kanunu kapsamına alınmayınca “nur yüzlü insanlar, siz affedin bizleri” diye seslenmişti. Nurcular için bunların hiçbir önemi yoktu, “Nurlu Demirel” diye ortalığı ayağa kaldırıyorlardı). Fakat onlar hiç olmazsa kâfir demiyorlardı Osman Yüksel’e. Şule Yüksel Şenler adlı o yılların tek “sıkmabaş” köşe yazarı, kâfir ilan etmişti onu.
Nevzat Beğ, Tekel’e tayinimi vaktinde gerçekleştirememişti, daha doğrusu benim için kimseyle kötü olmak istememişti. Mataracı’yi ikna çabaları da boşa çıkmıştı. Bu iki başarsızlığını bir nebze olsun giderebilmek için beni Erzurum’da yeni açılacak olan TSE Bölge Müdürlüğüne tayin ettirmek istedi ve beni alıp TSE Yönetim Kurul Başkanı, eski AP
Osman Yüksel Serdengeçti
1970 yılında Trabzon’da gördüm onu. Yürüyüş ve miting vardı. Konuştu Trabzon Meydanında, yine coşturdu herkesi, Biz Erzurum’dan gidenlerden bir grup, dönmedik arkadaşlarla geriye, yattık o gece Trabzon’da bir otelde. Sabah odamızın kapısı çalındı, açtık, otel görevlisi “Osman Yüksel Bey sizi aşağıya çağırıyor” dedi. Şaşırdık. “O burada mı, bizi niye çağırsın ki?” diye soracak olduk. “Bize sordu, burada ülkücülerden kim kalıyor, diye, biz de sizi söyledik, çağırın gelsinler, canım sıkılıyor, biraz sohbet edelim dedi” yanıtını aldık. Giyinip indik aşağıya, iki saat kadar sohbet ettik. O sohbetten belleğimizde taptaze kalan, Cemalettin Durmaz adlı Hoca olan bir arkadaşımızın Şule Yüksel’e dair sorduğu soruya verdiği yanıttır. Konuşma şöyle olmuştu: “Abi, siz Şule Yüksel Hanım’a, çok hücum ediyorsunuz, oysa o İslam’ı mükemmel olarak yaşayan bir Hanım…” “O mükemmelin, bende çok yakışıklı resimleri var, plajlarda çekilmiş.” “Abi, eskiden öyle olabilir, hidayete erdi kadıncağız…” “Evet, verdi verdi hidayete erdi…” Soru sahibi Hoca arkadaşımız da dâhil hepimiz koyuvermiştik kahkahaları… Bir kahkaha da meclisteki eşek konusuna koparmıştık. Bir gün TBMM’de kürsüye çıkar Serdengeçti, laf atıp dururlar, amaçları konuşturmamak, o da “Bu meclisin yarısı eşek” deyiverir. Kıyamet kopar, başkan “Sayın Serdengeçti, sözünüzü geri alın, meclise ağır hakaret ettiniz” der. Serdengeçti alır: “Evet, geri alıyorum, bu meclisin yarısı eşek değildir.”
Turan Güven
Ankara’da tastamam 26 yıl sonra yeniden karşılaşıyorum Namık Kemal Zeybek’le. Bu tür toplantılar için hizmet veren bir lokantada 100’e yakın kişiyiz. Ağırlık eski ülkücüler ve muhalif MHP’lilerde, ama farklı partilerde milletvekilliği yapmış kişiler de var. Toplantıya başkan olarak en aksakalımızı MHP eski muhasibi Mehmet Doğan’ı seçiyoruz.
Reklam
Önsöz
Kolay değildir her anıyı yazmak, hele de ünlülerle düşüp kalkmışsanız, onların olumsuz yanlarına da değinecekseniz ve bu bağlamda işe gazeteci yöntemiyle girişecekseniz…Yani Ali küser, Veli’ye ayıp olur, Hasso’nun hatırı var, demeyecekseniz… Bu kadar mı? Yok değil. Ya korkudan saklanmışları ya da kutsal sır olarak nitelenen yaşanmışlıkları, açığa
Arka Kapak
Ülkücü Hareketin iki başbuğu Alparslan Türkeş, Yılma Durak ve en başta gelen ideologlarından Nevzat Kösoğlu hakkında hiçbir yerde duyamayacağınız çarpıcı anı ve tespitler… Hak ve Eşitlik Partisi (Hepar)’nin kuruluşundan bitkisel yaşama giriş aşamasına dek olup bitenler ve Osman Pamukoğlu’na dair çok özel tespitler… Ergenekon tutuklamaları ve
Serdengeçti 1973 seçimlerine doğru, kopar gibi oldu MHP’den, Milli Selamet Partililerin çıkarmaya başladığı Milli Gazete’de yazıyordu. Herkes o partiden aday olacağını söylüyordu. Kızmıştı o sözlere “Turfanda milliyetçiler, MSP listeleri açıklandı, gördünüz mü adımı?” diye sormuştu köşesinden. O günlerde yakın akrabası Rıfat Yüksel, Erzurum’da görevliydi. Ondan da Osman Yüksel’e dair haberler alıyorduk, yeni nüktelerini ve serüvenlerini öğreniyorduk. MSP’nin amblemi anahtardı. Rıfat sormuş Serdengeçti’ye: “Abi, bu anahtarım kertlerine MSP’liler bazı İslami mesajlar yüklüyorlar, öyle midir?” Kızmış “Yahu anahtarda İslami mesaj ne arar, onlar olsa olsa benin ..arağımın kertleri olurlar” demiş. Serdengeçti, ambleminde “..arağının kertleri” bulunan o partiye geçti sonra, geçmesiyle ayrılması bir oldu. Bir kitapçık yayınladı bu geçiş ve ayrılışa dair, adı: “Hareketten Selamete, Selametten Felakete.”
Narsist Osman Paşa
Osman Paşa’nın “Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok” adlı eserini de, kendisinden izin alarak tiyatro oyunu haline getirdim. Daha önce yazdığım bir radyo oyunu ve bir senaryo ile birlikte onu da kitaplaştırdım. Sone Yayınları arasından 2009 yılında çıkan bu kitabı götürüp Paşa’ya verdim, gülümseyerek aldı, içine bakınca yüzü asıldı, dedeme dair bir radyo oyunu en başta idi, bir de Sarı Gelin senaryosu vardı kitapta, onunla ilgili olan bir yerde bunlar nasıl oluyordu? Osman Paşa’nın bu narsist ve bencil tutumuna sonraları yine tanık olacaktım. Antalya İl Başkanlığı tarafından kurulan bir tiyatro topluluğu, Mart 2010’da bu oyunu sahneye de koydu ama alavere dalavere beni oyundan bir gün önceki gece davet ettiler “Sen de geliyor musun?” diyerek. Sinirlendim, gelmiyorum, dedim.
Reklam
Roman müteahhidi Sepetçioğlu
Bir arkadaşım ANDA’nın (Ana Dağıtım A.Ş.) Doğu Anadolu temsilcisi. Yıl derseniz 1975. O yılların tüm milliyetçi yayınevlerinin kitaplarını bu şirket dağıtıp pazarlıyor. Arkadaşımın yanına uğradığımda raflardaki kitaplara da göz atardım doğal olarak. Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun birbiri ardına çıkan kitapları ise espri konusu olurdu aramızda. Kilit, Anahtar, Kapı, Konak, Çatı… “Roman müteahhidi… Kaba inşaatı daha bitiremedi” der, gülüşürdük.
Reyhanî’nin taşlama sanatı
Reyhanî’nin özellikle taşlama dalında çok güçlü ve halkı etkileyen, halkın duygularına tercüman olan şiirleri vardı. TÜRK Halk Edebiyatı tarihindeki yeri kalıcı olacaktır.
Necdet Sevinç’in Alçakgönüllülüğü
Necdet Sevinç’in edebi yanı da vardı, araştırmacılığı da. Bu araştırmacılık ona büyük bir birikim sağlamıştı. Fakat olgun başak gibi boynu eğri dururdu. Dinlerdi karşısındakini, bir eksiği varsa, itiraf ederdi, eksiğini giderene teşekkür de ederdi.
Aşık reyhani
Öncü rolü, halkı aydınlatma işlevi, özgünlük, niteliklilik ve eskiyi aşma… İşte bütün bunları sesinde, sazında ve sözünde toplayan bir doruk isimdi Âşık Yaşar Reyhani. Dahası da var, zor günlerin adamıydı.
“Duman duman Anadolum / Tüter Turan’a Turan’a”
Necdet Sevinç yâdıma gelende, tek gelmez, Mustafa Duman’la birlikte gelir. Mustafa Duman’ı Erzurumlu ülkücüler iyi tanırlar, yaşça benden küçüktür, 1978 kuşağındandır. Ben onu 1973 yılında tanıdığımda lise öğrencisiydi. Mustafa, Necdet Bey’in en az benim kadar hayranıydı ama benden bir fazlalığı vardı. O müthiş hafızasıyla, Necdet Sevinç’in 1969-1973 döneminde yazdığı yazılarının neredeyse tamamını hatmetmişti, Kur’an-ı Kerim okur gibi ezbere okurdu. Benim de, tek yazdığı şiir olarak bildiğim o şiirin de tamamını okurdu. Belleğimi yokluyorum şimdi, iki dize kalmış: “Duman duman Anadolum / Tüter Turan’a Turan’a”
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.