"...Tanrıyı doğanın yaratıcısı ve evrenin kurucusu sayan ilahiyatçılar ve filozoflar bize onu sağgörüsüz ve kötülük eder bir kılıkta gösteriyorlar. Onun iyi olduğunu söylüyorlar, çünkü ondan korkuyorlar ama kıyıcı davrandığını kabul etmek zorunda kalıyorlar. Ona insanlarda bile ender rastlanan bir kötülük kazandırıyorlar. Işte bundan ötürü, onu yeryüzünde tapılacak duruma getiriyorlar. Çünkü bizim sefil ırkımız, kendilerinde korkulacak hiçbir yan bulmadığı, doğrucu ve iyiliksever tanrılara derin bir saygı duymazdı; onların iyiliklerine karşı, bir yararı olmayacak bir minnet duygusu beslemezdi. Cehennem olmasa, Araf olmasa Tanrı da zavallı bir insan durumuna düserdi."
"...Evet, insanlar erdemi sevmek zorundadırlar; ama erdemin, insanların rahatça bir arada yaşayabilmek için uydurduğu basit bir çıkar yol olduğunu da bilmekte yarar vardır. Adına erdem dediğiniz, insanların, temelinde sürekli bir savaş, kırım, karşıt güçlerin körebe oyunu bulunan, evrensel düzene karşı giriştikleri umutsuz bir çabadan başka bir şey değildir. Bu çaba kendiliğinden çıkıyor. Bunu düşündükçe de, evrenin kudurmuş olduğuna daha çok inanmış oluyorum..."
"Ben akla âşığımdır, ama aklın yobazı da değilim." dedi. "Akıl bize yön verir ve bizi aydınlatır; ama ona tapmaya kalkarsanız gözünüzü kör eden cinayetlere sürükler."
"...Bilgisizliğin ve korkunun yarattığı o karanlık tanrlarla doğanın yaratıcısını bir tutabilir misiniz? Erdem için tek ve iyi bir Tanrıya inanmak gerekli..."