Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihimizdeki Garip Olaylar

Sabri Kaliç

Sayfa Sayısına Göre Tarihimizdeki Garip Olaylar Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Tarihimizdeki Garip Olaylar sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Tarihimizdeki Garip Olaylar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fatih Sultan Mehmet tahta çıktığı zaman bir kuyrukluyıldız görülmüştü ve Papa o zaman yıldızı “ Türk ve Müslüman dostu zındık yıldız ” olarak aforoz etmişti.
Sayfa 8 - Maya KitapKitabı okudu
Osmanlı hanedanından hacca giden tek kişi Fatih Sultan Mehmet’in küçük oğlu Cem Sultan’dır.
Reklam
BAZI VEZİRLERİN LAKAPLARI
Daltaban İbrahim Paşa saraya acemi oğlan olarak geldiğinde, daima yalınayak dolaştığı için kendisine ‘Daltaban’ lakabı takılmıştır. Öküz Mehmet Paşa bir öküz nalbandının oğlu olduğu için, Zurnazen Mustafa Paşa yeniçeri ocağında zurnacı olduğu için, Cenaze (Meyyit) Hasan Paşa sadrazamlığı boyunca hep hasta olduğu için, Hain Ahmet Paşa Osmanlı ordusunu Mısır Hıdivi’ne teslim ettiği için, Kavanoz Ahmet Paşa kısa ve şişman olduğu için, Güzelce Ali Paşa çok yakışıklı ve edepli bir adam olduğu için, Mere Hüseyin Paşa Arnavut olup sürekli Arnavutça “mere” lafını kullandığı için, Tabanıyassı Mehmet Paşa koca ayaklı ve düztaban olduğu için, Boynueğri Mehmet Paşa IV. Murat’ın Bağdat Seferi’nde boynundan zehirli okla vurulduğu için, Kalaylıkoz Ahmet Paşa babası kalaycı olduğu için, Kabakulak İbrahim Paşa koca kulaklı olduğu için, Bıyıklı Ali Paşa sadrazam olana dek sakal bırakmayıp bıyıklı olduğu için, Keçiboynuzu İbrahim Hilmi Paşa çok sıska olduğu için, Mezomorto Hüseyin Paşa Venediklilerle yapılan bir savaşta çok ağır yaralandığı halde ölmediği için (İtalyanca– mezzo morto: yarı ölü), Yedisekiz Hasan Paşa okuma yazması olmadığından imzasını sadece Arap rakamları olan yedi (V) ve sekiz ( ^ ) işaretlerini çizerek attığı için, Kuyucu Murat Paşa da Celali Ayaklanması sırasındaki asileri kuyulara doldurttuğu için bu lakapla anılmışlardır…
DEVŞİRME GENÇLER
17. yüzyılın başına gelindiğinde, Osmanlı’daki devşir-me kurumunun kuralları iyice belli olmuştu: Devşirilecek gençlerin sekiz yaşından küçük ve yirmi yaşından büyük olmaması gerekirdi ve ailelerinin de Acem, Çingene, Kürt, Türk, Gürcü, Rus veya Yahudi olmaması şartı vardı. En önemli şart ise sağlam yapılı, yakışıklı ve Hristiyan olmalarıydı. Devşirme kurumu, tamamı devşirmelerden oluşan yeniçeri ocağının 1826’da ortadan kaldırılmasıyla birlikte tarihe karışmıştır.
LANETLİ 65. ORTA
Padişah Genç Osman’ı öldürenler, yeniçeri ocağının 65. ortasından idiler. İhtilâlden sonra bu orta (tabur) kaldırılmış olup, her ulufe dağıtımında sıra bu ortaya gelince, adı üç defa okunur, hiç ses verilmez ve üçüncü okunuşta yeniçeri başçavuşu: “Yoktur… ” diye seslenir, bunun üzerine ikinci avluyu doldurmuş olan yeniçeriler, hep bir ağızdan: “Yok olsun…” diye karşılık verirlerdi.
İDAMINDA BİLE ESPRİ YAPAN ŞAİR: NEF’Î
Vezir Bayram Paşa’ya yazdığı ve bir yerinde vezire “sen kadar düşmen-i devlet mi olur a hınzır (senin kadar büyük devlet düşmanı mı olur) ne turur saltanatun sahibi bilsem a köpek” (neden durur saltanatın sahibi, bilsem a köpek) diye hitap ettiği şiirinden dolayı ünlü hiciv şairi Nef’î idama mahkum olmuştur. İdamına dakikalar kala, araya birilerinin girmesi sonucu, Dârüssaâde Ağası şairin affı için aracılık yapıp sadrazama mektup yazmayı kabul eder. Nef’î ise başında durmuş, mektubu yazan zenci ağayı seyretmektedir. Az sonra bir damla siyah mürekkep kalemden düşüp beyaz kâğıda damlayınca, Nef’î çenesini tutamaz ve zenci ağaya dönerek, ölümüne sebep olan son espriyi yapar: “Efendim, teriniz damladı!” Ağa öfkelenip mektubu yırtarken, Nef’î cellâdın yağlı kemendine teslim edilir ve sarayın odunluğunda kementle boğularak cesedi denize atılır. Ölümünden sonra kendisi için söylenen beyit meşhurdur: “Gökten nazîre indi Sihâm-ı Kazâ’sına Nef’i diliyle uğradı Hakk’ın belâsına”
Reklam
" Emir Çelebi: “Bana artık ilâç gerekmez, Silâhdar gibi bir düşman zamanında ölüm, yaşamaktan hayırdır, bana bir kâse karlı buzlu şerbet verin!” demiş ve sunulan şerbeti içtikten sonra da ölmüştü."
Sayfa 63 - Maya KitapKitabı okudu
AVRUPALILARIN KAHVE İLE TANIŞMASI
1683 yılında Viyana önlerine gelen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa şehri alacağından o kadar emindi ki Viyana’yı aldıktan sonra şehirde yapacağı geçit törenini planlıyordu. Bu nedenle, bu büyük merasimde kullanılacak eşyaları Topkapı Sarayı’ndan çıkarttırmış ve yanına almıştı. Müttefik ordusunun başına Polonya Kralı Jean Sobiesky’nin geçmesiyle, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın bütün hayalleri yıkılmış oldu. Bunun üzerine her şeyini Viyana surlarının önünde bı-rakan Kara Mustafa Paşa askerleriyle beraber Belgrad’a doğru çekildi. Geride kalan ne varsa Viyana’yı kurtaran Polonya Kralı Sobiesky’nin oldu. (Bu olayın sonucu olarak, bugün Topkapı’da bile bulunmayan bazı değerli Osmanlı eserleri Polonya müzelerinde sergilenmektedir.) Bu sırada ilginç bir olay yaşandı: Hazinelerin yanında çuvallar dolusu çekilmemiş kahve bulunmaktaydı. Kahve çekirdeklerini gören Avusturyalılar gördükleri çekirdekleri başka bir şey zannederek “Türkler meğerse keçi pisliği yerlermiş” dediler ve kahve çekirdeklerini imha etmeye çalıştırlar. Daha önce Osmanlı topraklarında yaşamış bir Viyanalı’nın kahve çekirdeklerini fark etmesi ve Avusturyalılara tanelerin ne işe yaradığını anlatması sonucunda Avrupalılar kahveyle tanışmış oldular.
1683 Viyana Bozgunu'nda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın Geride Bıraktıkları:
Kahve çekirdeklerini gören Avusturyalılar gördükleri çekirdekleri başka bir şey zannederek "Türkler meğerse keçi pisliği yerlermiş" dediler ve kahve çekirdeklerini imha etmeye çalştılar. Daha önce Osmanlı topraklarında yaşamış bir Viyanalı'nın kahve çekirdeklerini fark etmesi ve Avusturyalılara tanelerin ne işe yaradığını anlatması sonucunda Avrupalılar kahveyle tanışmış oldular.
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.