Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihin Cinsiyeti

Fatmagül Berktay

Öne Çıkan Tarihin Cinsiyeti Gönderileri

Öne Çıkan Tarihin Cinsiyeti kitaplarını, öne çıkan Tarihin Cinsiyeti sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tarihin Cinsiyeti yazarlarını, öne çıkan Tarihin Cinsiyeti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendi doğumundan önce olayları bilmeyen, sürekli çocuk kalmaya mahkumdur. (Cicero)
Uluslararası insan haklarının evrensel niteliğini reddeden ve radikal farklılık konusunu vurgulayanlara karşı, kadınlara yönelik şiddet, ayrımcı aile gelenekleri, kadınların üreme haklarının kısıtlanması, cinsel tercih ve yönelim nedeniyle uygulanan baskı gibi kültürel baskıların evrensel olduğunu ve bunların ataerkil baskı ve tahakkümün sürekli ve kapsayıcı niteliğini ortaya koyduğunu hatırlatmak gerekir.
Sayfa 67 - Metis Yayınları
Reklam
Cicero
"Kendi doğumundan önce olayları bilmeyen, sürekli çocuk kalmaya mahkumdur."
Hindistan'da, Çin'de ve başka yerlerde dişi fetüsün doğumdan önce öldürülmesi, yeni doğan kız çocuklarının katledilmesi ve kötü beslenmesi, şu anda yer yüzünde kol gezen kadına yönelik şiddetin soykırım boyutlarına vardığını ortaya koyuyor. Harvard Üniversitesi'nde ekonomi dersleri veren Nobel ödüllü Hintli profesör Amartya Sen, belirli bölgelerdeki kadın ve erkek oranlarına ilişkin istatistikleri karşılaştırarak, dünyada 80 ila 100 milyon kadının kayıp olduğunu, özellikle Asya'da bu kadar sayıda kadının daha varolması gerekirken varolmadığını belgelemektedir. Bu kadınlar, kadınların insan hakları hareketinin "kayıp"ları, "desaparecidos"ları sayılmaz mı, ve bu 100 milyon kadının katlinden hükümetlerin sorumlu tutulması gerekmez mi?
Sonuç olarak, evrensel insan hakları nerede başlar? Eve yakın, küçük yerlerde - öylesine yakın ve küçük yerlerde ki, dünya haritalarında görünmeleri mümkün olmaz. Oysa, onlar bireyin dünyasıdır: İçinde yaşadı­ğı mahalle, gittiği okul, çalıştığı fabrika, ofis ya da çiftlik. Ve tek tek her erkek, kadın ya da çocuk, ayrım gözetilmeksizin, adalet, fırsat ve onur eşitliğini böyle yerlerde arar. Bu hakların böyle yerlerde bir anlamı yoksa, başka yerlerde pek az anlamı olur. ELEANOR ROOSEVELT (BM, New York, 27 Mart 1 958)
Sayfa 35 - Metis yayınlarıKitabı okudu
"Toplumun değişmez öğelerinden biri, kadınlar ve erkekler tarafından oluşturulmuş olmasıdır. Kadınlar, erkeklerle birlikte, içinde yaşadıkları toplumun örgütlenmesini ve işleyişini, topluluğun çıkarını gözetecek biçimde, belirleme hakkına sahip olmalıdırlar. İnsan haklarının korunmasına yönelik başlıca uluslararası belgelerde ve birçok Avrupa ülkesinin anayasalarında insan varlığının eşit değerinden ve onurundan söz edilse bile, çeşitli yapılarda ve süreçlerde devam eden kadınların (aileden başlayıp bütün bir karar alma mekanizmasına yayılan) de facto eşitsizliği durumu, çoğulcu demokrasinin gerçek anlamda kurulmasını engellemektedir. Kadınların ve erkeklerin toplumun işleyişinde eşit sorumluluk üstlenmeleri, gerçek demokrasinin ve daha adil bir topluma ulaşmanın ön koşulu olarak kabul edilmelidir."
Sayfa 69 - Metis Yayınları
Reklam
feminist tarih yazımında;
Teori için ortak bir deneyim zemini gerektiği, başkalarını "bilmek" ve yorumlayabilmek için kişinin kendisini "bilmesi" ve yorumlaması gerektiği anlamına gelir.
uluslararası hukuk, kadın haklarının insan hakları olduğunu açıkça kabul ediyor.
Haha. Zor.
İhtiyacımız olan toplum, hem eşitliği hem de farklılığı kucaklayabilen bir toplumdur.
Ataerkil sistem ve sistemin temelini oluşturan aile ve mülkiyet yapısının merkezinde ise kadın bedenine ve davranışına ilişkin denetim kaygısı yer alıyor. Üstelik bu kaygı, dinsel ve dindışı söylemlerin de ortak noktası. Her halükârda kadının görünümünün ve tavrının cemaatin/topluluğun "gerçek" kimliğiyle uyum içinde olması, onu “doğru” biçimde yansıtması bekleniyor.
638 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.