Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tarihin Cinsiyeti

Fatmagül Berktay

Tarihin Cinsiyeti Gönderileri

Tarihin Cinsiyeti kitaplarını, Tarihin Cinsiyeti sözleri ve alıntılarını, Tarihin Cinsiyeti yazarlarını, Tarihin Cinsiyeti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"...ataerkil ideoloji kadını "kendinde şey" (en soi) olarak içkinlikle (immanence), maddeyle, bedenle, doğayla; erkeği ise "kendisi için şey" (pour soi) olarak aşkınlıkla (transcendence), bilinçle, ruhla, uygarlıkla özdeşleştirerek tarif etmekte ve böylece erkeğin "özne"liğini güvence altına almaktadır."
19. ve 20. yüzyıldaki mücadeleleriyle kadınlar için eşit haklar elde edilmesinde önemli rol oynayan liberal feministler, bir yandan libe­ral teorinin güçlü ve değerli yanlarına sahip çıkarken, bir yandan da liberalizmin, bütün bireylerin toplumda aynı derecede eşit olduğunu savunan ve dolayısıyla somut toplumsal-ekonomik-cinsel eşitsizlik­lerin üzerinin örtülmesine hizmet eden "eşitsizlikçi" karakterini açı­ğa çıkarmaya çalıştılar. Liberal feminizmin esas hedefi, kadınların "kamusal" alana girmesini önleyen ve onları eve hapseden yasaları ve uygulamaları ortadan kaldırmak oldu.
Reklam
Eduardo Galeano
İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan, çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir.
İngiliz kocalar 1970 yılına dek, karılarıyla zina yaptığı sabit olan erkeklerden tazminat isteme hakkına sahiptiler; aynı hak, kadınlara tanınmamıştı. Bu nokta, yani zina karşılığında kocanın tazminat isteme hakkı, kadının kocanın mülkiyeti altında görülmesinin bir uzantısıdır. Zaten İngiltere'de kadınlar, 19. yüzyıl ortalarında bile, başka birçok yerde olduğu gibi, babalarının ve koca­larının mülkü sayılıyorlardı ve 1882'ye dek mülk edinme ve işletme hakkından yoksundular.
Liberal geleneğin en iyi temsilcilerinden biri olan John Stuart Mill, "Doğal olmayanın yalnızca alışılmış olmayan anlamına geldiği, alışılmış olan her şeyin de doğal gözüktüğü bir gerçektir. Kadınların erkeklere bağımlı olması evrensel bir gelenek olunca da, bu gelenekten herhangi bir uzaklaşmanın doğaya aykırı gibi gözük­mesinden daha doğal bir şey olamaz" derken özel/kamusal alan ay­rımının cinsiyetçi niteliğinin "doğa"ya gönderme yapılarak meşru­laştırılmasına karşı çıkmaktaydı.
18. Yy. önemli kadın düşünürü ve ilk feministlerden Mary Wollstonecraft:
Eğer modern dünya zorbalıktan arındırılacaksa yalnızca, "kralların ilahi hakları"na değil, "kocaların ilahi hakları"na da karşı çıkmak ge­rektiğini söylüyordu
Reklam
Olympe de gouges’in idamı:
''devlet adamı olmak istedi ve yasa onu, cinsiyetine yakışan erdemleri unuttuğundan dolayı cezalandırdı.''
Tarihsel olarak burjuvaziye özgü olan soyut hümanizmin in­dirgemeci mantığıyla genelleştirilen ve evrensellik iddiasını üstle­nen "insan" soyutlaması, aslında insanlığın yalnızca bir bölümünü temsil eder ve bu nedenle de onun "hakları" gerçekten evrensel de­ğil, kısmi haklardır.
Tarihsel olarak burjuvaziye özgü olan soyut hümanizmin in­dirgemeci mantığıyla genelleştirilen ve evrensellik iddiasını üstle­nen "insan" soyutlaması, aslında insanlığın yalnızca bir bölümünü temsil eder ve bu nedenle de onun "hakları" gerçekten evrensel de­ğil, kısmi haklardır.
Eduardo Galeano, The Book of Embraces ( 1989)
İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan, çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir.
Reklam
"Geçmişin geri alınması ise, yeni bir gelecek yaratılmasının ön koşuluydu."
Tarih boyunca, hem erkeklerin hem de kadınların, mensup oldukları sınıf, ırk, dinsel topluluk vb. nedeniyle tarihsel geleneğin dışına itilmeleri çok sık rastlanan bir olgu, ama hiçbir erkeğin salt cinsiyeti nedeniyle dışlandığı görülmüyor. Oysa kadınlar için durum böyle değil; onlar, aidiyetleri ne olursa olsun, sırf cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa tabi tutuluyorlar ve tarihin yazılması ve yorumlanması işleminden, daha genel olarak sembol yaratma işleminden dışlanıyorlar ve tarihin yapımına etkin olarak katılan özneler oldukları halde, kendi tarihlerini bilmekten alıkonuyorlar.
"bilim" o denli uzun bir süre "adamlar"ın elinde kalmıştır ki,bilim kadınlarının fotoğraflarının altına "bilim adamı" filanca diye yazılması hiç kimseyi hâlâ rahatsız etmemektedir!
“Her zaman meçhul askerden daha meçhul birisi vardır: Meçhul askerin karısı.”
Yaşantılarımız, geçmişte olanlar tarafından, kararla­rımız da geçmişte olduğuna inandığımız şeyler tarafından belirlenir. Ve bireyin geçmişe ilişkin duyguları kendiliğinden oluşsa bile, tarih­sel bilginin "üretilmesi" gerekir; bu durumda da, tarihsel bilgiyi ki­min kayda geçirdiği, kimin yorumladığı, kısacası kimin "ürettiği" can alıcı bir önem taşır.
629 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.