Ölmek, genç yaşında sakat kalmaktan çok iyiydi. Ölen savaşçı şan şeref içinde ebedi istirahata çekilir; kolsuz bacaksız kalan kahraman savaş hasreti içinde ömrü oldukça bir cehennem azabıyla kıvranırdı.
Hayat bir hayaldi. Ancak cahiller bu rüya ile hayale dalarlar, boş yere üzülürlerdi. Gerçek "bir"di. O da "aşk" idi. Aşkı anlayan büyük gerçeğe ermiş, kâinatın, Allah'ın anlamanı, anlatmıştı.
Dağın, taşın, nehrin, gölün, oröanın özel isimleri olur muydu? Onun fikrince köylerin, kasabaların, şehirlerin isimlerine de lüzum yoktu. Hepsi "dünya" demekti.