Çağlar aşan anlatıları günümüz ve günümüz kısırdöngüleriyle harmanlayıp fırından taze çıkmış ekmek kokulu bir eser sunuyor Ekinci. Roman, okuyucu bir karmaşa ve belirsizliğin içine atıyor öncelikle; anlatıcı kim, yazar kim bu sorularla dörtnala koşmaya başlayan anlatı, ilk beş bölümle bir düzlüğe ulaşıyor. Faili meçhul yazar Asvas ve önün öldürülmesi etrafında romanın ilk katmanı, Sümer anlatılarından çıkma Utanapişti ile romanın ikinci katmanı kendini gösteriyor. Yol boyunca utangaç dokunuşlarla ilerleyen bu iki katman ancak eserin sonunda birbirini kucaklıyor. Ölümsüzlük cezasına çarptırılan Utanapişti, yüzyıllar boyunca yaşadıkları, gördükleri, tarih sahnesinde üstlendiği olaylarla aslında Doğu dünyasını ölümsüz eserleri olan Şehname, Mesnevi, Mantık'ut- Tayr, Mem û Zîn gibi eserlerin yanında yine Batı dünyasına ait Homeros, Saramago, Calvino gibi zamansız isimleri harmanlayıp kendi yaşamına mal ediyor. Okuyucuyu bu karmaşanın içinde hem edebi düzlemde hem de tarihsel düzlemde "ölümsüz" bir yolculuğa çıkarıyor yazar. Roman ilerledikçe şunu görüyoruz ki insan ne Doğudur ne Batıdır, Utanapişti ile birlikte okuyucu "dünya insanı" kavramına erişiyor. Asvas ve Utanapişti, aldıkları her nefesle biz; nihai olarak da Utanapişti'nin okuyucuyu hayrete gark eden itirafı: "Bu benim hikayem, Asvas olduğum doğrudur."