Tezkiretü'l Evliya

Feridüddin Attar

Tezkiretü'l Evliya Sözleri ve Alıntıları

Tezkiretü'l Evliya sözleri ve alıntılarını, Tezkiretü'l Evliya kitap alıntılarını, Tezkiretü'l Evliya en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hasan BasrÎ
"Sabır iki çeşittir. Biri belâ ve musibet içinde gösterilen sabır, diğeri Hak Tealâ'nın bizi nehyettiği şeylere karşı gösterilen sabır.»
Sayfa 82
Akıllı kişi, ihtiyacı kadar konuşur, fazlasını bırakır.
Sayfa 858 - Semerkand YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Naklederler ki, bir kere Hasan-ı Basrî, Malik b. Dinar ve Şakik-i Belhi (Yüce Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun), Râbia (r.a)'nın yanına vardılar. Söz sıdktan ve sadıktan açılmış, doğruluk nedir, doğru kimdir meselesi müzakere edilmeye başlanmıştı. Hasan: -Mevlâ'sından gelen darbelere sabretmeyen bir kimse davasında sadık ve samimi değildir, dedi. Râbia: -Bu sözden benlik kokusu geliyor, dedi. Bunun üzerine Şakik: -Mevlâ'sının darbına şükretmeyen davasında sadık değildir, dedi. Râbia: -Bundan daha iyi bir ibare ile ifade edilmesi lâzım, dedi. Bunun üzerine Malik b. Dinar: -Mevlâ'sından gelen darbelerden haz almayan, dostunun açtığı yaradan zevk duymayan bir kimse davasında sadık değildir, dedi. Râbia: -İfadenin bundan da güzel olması lâzımdır, deyince bu defa ona: "Şimdi konuşma sırası sende." dediler. O da, dedi ki: -Mevlâ'sını müşâhede ve muradını temâşada darbenin elemini unutmayan bir kimse davasında sadık değildir ve bunda taaccüb edilecek bir şey de yoktur. Çünkü Yûsuf (a.s.)'u müşâhedeye dalan Mısır'lı hâtunlar yedikleri darbenin elemini (bıçakla doğranan ellerin acısını) hiç duymamışlardı. Şayet bir kimse Halık'ı müşâhede halinde bu vasıf üzere bulunursa, bunda şaşılacak ne var?
Zavallı insan! Helâli hesap ve haramı azap gerektiren bir âleme razı olmuştur. -Hasan-ı Basri (radıyallahu anh)
«Kim ki, kardeşine dil ile sevgi izhar eder de gönlünde ona karşı nefret beslerse, Allah Teala ona lanet ederek (basiret gözünü) kör ve sağır kılar.»
(Sevgili'ye Muhalefet...) Abdulvahid b. Amir (Zeyd) anlatıyor: Süfyan-ı Sevri ile birlikte hasta olan Râbia'yı ziyaret etmiştim. Râbia'daki heybet sebebiyle dilimiz tutulmuş ve hiçbir şey söylememiştik. Süfyan'a: 'Bir şey söyle!' diye rica edildi. Bunun üzerine dedi ki: -Ya Râbia! Dua et de Hakk Teâlâ bu ızdırabı hafifletsin. -Ey Süfyan! Bilmez misin ki ızdırap çekmemi Hakk Teâlâ irade etmiştir. -Evet biliyorum. -Bunu bildiğine göre O'ndan, O'nun irade ettiği şeyin aksini dilememi mi emrediyorsun bana? Sevgilinin iradesine muhafelet etmek reva mıdır?. Sonra Süfyan sordu: -Ya Râbia! Arzu ettiğin şey nedir? O cevap verdi: -Ey Süfyan! Sen bir ilim adamı olarak niçin bu şekilde konuşuyorsun? Hakk'ın izzetine andolsun ki on iki yıldır canım taze hurma yemeyi arzu etmektedir. Henüz yemiş değilim ve Basra'da hadsiz ve hesapsız miktarda hurma bulunduğunu da bilirsin. Çünkü ben bir kulum, kulun arzu ile işi ne? Eğer ben irade edecek ama Allah irade etmeyecek olursa, küfür olmaz mı? -Senin hakkında konuşmak benim için mümkün değil, bari sen benim hakkımda konuş, ey Râbia! -Şayet dünyayı seven bir kişi olmasan ne iyi bir adam olurdun! -Ne yapmışım da dünyayı sevmişim? -Hadis rivayet ediyorsun. Demek isterim ki bu da (dünya sevgisinden hasıl olan maddi bir itibar ve fanî) bir mevkidir. Süfyan diyor ki: "Bu söz rikkatime dokundu ve, 'Ya Rabb! Benden râzı ol.' dedim. Bunun üzerine Râbia dedi ki: -Kendisinden râzı olmadığın bir Zat'ın senden râzı olmasını dilerken hiç utanmaz mısın?
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.