Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
The Daylight Gate
Jeanette WintersonYüksek Puanlı The Daylight Gate Yorumları ve İncelemeleri
Yüksek Puanlı The Daylight Gate sözleri ve alıntılarını, yüksek puanlı The Daylight Gate kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
6.410 üzerinden
Cadılığı mukemmel tasvirlerle anlatan bir kitap
Uzun zamandır mistik güçler ve cadılık üzerine kurulmuş kitaplar arıyordum ve tanıdığım biri sayesinde bu kitapla tanıştım. Normalde kitap okumayi çok sevsem de zor beğenen biriyim ve eger hosuma gitmezse genelde yarida birakanlardanim. Fakat bu kitap gercekten her şeyi degistirdi. Okurken resmen elimden birakmak istemedim. Metroda ayakta zor dururken bile okumaya devam ettim. Etkileyici konusu ve karakter kadrosuyla tam anlamiyla bir basyapit. Arada hissettirilen romantizm, mitoloji, fantastik, gerilim duygularini da es gecemem. Okurken kendi teorilerinizi de uretebileceginiz hatta tartisma konusu acabileceginiz derecede harika bir kitaptı. Okumanizi kesinlikle tavsiye ederim.
#korkuyoruzamaokuyoruz grubumla Haziran ayında cadı temalı korku okuduk ben de #jeanettewinterson dan #günışığıkapısı seçtim. Her zamanki gibi bu tarz korku kitapları çok çevrilmediğinden sevilen ve bu kategoriye tam uyan büyü adlı kitabı da okuduğumdan, gerçek olaylara, cadı mahkemelerine dayanan bir kitabı okumak daha mantıklı geldi. Sonuçta
Kitabı pekala anlamak için İngiltere tarihi ile ilgili bilgi edinerek bununla okuduklarınızı birleştirebilirsiniz. 1600'lü yılların başı oluyor. Keyifli okumalar.
İngiltere kralı I. James'in 1600'lü yılların başında hem Katoliklerin hem de büyücülerin kökünü kazımaya yönelik başlattığı ve tüm ülkeyi esir alan cadı avının gerçek hikâyesini ustalıklı bir kurgu ile anlatan Winterson, ışığın tiranlığını ve cadılığın kadim bilgeliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Şeytanlaştırılan muhalefet, tüm toplumu saran paranoya, bitmek bilmeyen siyasi komplolar, din ve Tanrı adına işlenen cinayetler, sefalet...
Kadının toplumdaki yeri, dinin siyasete etkisiyle iç içe geçmiş kanlı bir hesaplaşma, İngiltere'deki cadı yargılamalarının en korkuncu...
"İşlerin o kadar ters gideceği ve zar zor hayatta kalabileceğiniz zamanlar vardır ve kendi şartlarınıza göre zar zor hayatta olmanın başkasının şartlarına göre şişkin bir yarı ömür yaşamaktan daha iyi olduğunu fark ettiğiniz zamanlar vardır."
"Ne terbiyeniz var, ne çekiciliğiniz, ne görünüşünüz bir şeye benziyor, ne aklınız ne de yeteneğiniz var ama hâlâ yaşıyorsunuz. İplik eğirip kumaş dokumaktan ve elinden gelenin en iyisini yapmaktan başka bir şey yapmadığı halde birçok kadın asıldı ve ya yakıldı. Bunu bana açıklayabilir misiniz? "
" Berwich cadı yargılamalarında kadınların çoğu yoksul ve cahildi ve kendilerinde bir güç olduğu hayalinin avuntusu içindeydiler. "
184 syf.
7/10 puan verdi
Jeanette Winterson'dan okuduğum ilk kitap ve son olmayacak.Kitap 17. yüzyıl İngiltersinde yaşanan cadılık,büyücülük ,cadı avı ve engisyon mahkemelerini oldukça çarpıcı bır dille anlatmış.Dönemin İngilteresinde yaşanan olaylar kadına bakış açısını ve cadılık kisvesi altında yaşanan insanlık dramını gözler önüne sermiş.Günümüzde cadılık kavramı mevcut olmasa da başka şekillerde insanın insana eziyetinin varlığını sürdürmeye devam ettiğini düşünmeden edemiyor insan.Kitapta yaşanan geri dönüşler zaman zaman okunmayı kesintiye uğrattı hissine kapılmama sebep olsa da sayfa sayısı az olması okumayı kolaylaştırıyor.Bazı kısımlarda fantastik olayların olduğu hissine kapılsam da aslında olaylar gerçeğin acımasız yüzünü gözler önüne seriyor.Yargılayanla yargılanın ,mazlumla zalimin sorgulandığı bir kitap.Herkese iyi okumalar dilerim.
1600lü yıllarda İngiltere’de yapılan cadı yargılamalarını konu eden bir kitap. Tarihte kayıtları tutulan ilk cadı yargılamasının kurgusallaştırılmış bir hikayesi. Kitap kısa kısa bölümler halinde yazıldığından oldukça kolay okunuyor. Simyacı kadınların nasıl cadı olarak adlandırıldığı ve bu yüzden yargılanıp öldürüldükleri kitabın ana konusu. Bunun yanında kitap boyunca kadının toplumdaki yeri, hukuk sistemi, din eleştirileri de mevcut. Ancak ben anlatımın oldukça yüzeysel kaldığını ve bu yüzden yazarın vermek istediği mesajların tam olarak içselleştirilemediğini düşünüyorum. Bunda belki biraz da karakter sayısının çokluğu ve karakterlerin hikayelerinin parça parça verilmesinin de etkisi olabilir. Buna karşın tarihsel gerçeklikler arasında yazarın kurduğu hikayenin iyi bir hayal gücünün ürünü olduğunu söylemeden de geçmemek lazım. Çok büyük beklentilere girmeden tarihi bir olayı anlatması sebebiyle okunulabilecek bir kitap.
Jeanette Winterson’ın çoğu kitabını hayranlıkla okudum. Onun hayal gücünü, anlatım tarzını farklı bulurdum. Fakat bu kitap beklentimi karşılamadı. Akıcı, bir çırpıda bitiyor fakat derinlemesine bir kitap değil daha çok çerez bir kitap diyebilirim. Bunu yazarın okuduğum diğer kitapları ile kıyaslayarak söyleyebiliyorum.
Tarihi ve Cadı Avı üzerine
İngiltere Katolik bir ülke değildir. Papa İngiltere'i aforoz etmiştir. Kral Henry boşanmış ve Kraliçe Mary idam edilmiştir. Kral Henry'nin ölümünden sonra Kral James başa geçmiş ve isyanlar başlamıştır. Bir grup, Kral James'i öldürmek için parlamento binasını patlatmaya çalışmış ve İngiltere tarihine Barut Komplosu olarak geçmiştir. Bu sırada özellikle kadınlara yönelik Cadıcılık suçlamaları çıkmaya başlamıştır. Büyücülüğü takıntı haline getiren Kral James'in gözüne girmek isteyenler, kendi politik amaçları ve sadece hoşlanmadığı kişiler için insanları Cadıcılık ile suçlamaya başlamıştır. Lancashire'daki Pendle Tepe'siden küçük bir olaydan bütün ailenin Cadıcılık ile yargınlanma sürecini okuyoruz.
Gerçek bir hikaye ve kitapta orijinal isimlerin kullanılması hoşuma gitti. Kitabı okurken internette biraz araştırma yapma isteği uyandırdı ve spoiler'ı yedim. Size tavsiyem kitabı bitirmeden araştırmayın :) O dönemde yazılan kaynaklarında kullanıldığı ve biraz da kurgu eklendiği kitap olmuş.
Kitabın sevmediğim yanı ise aşk olayı biraz beni baymış olması.. Yazarı okuduğum ikinci kitabı ve galiba bu olayları ele almayı çok seviyor.
1600'lü yıllarda İngiltere Lancashire'da geçen bir cadı avı ve bunun hukuksal olarak kayda dökülmesini anlatan bir kitap. Yargılanan cadılar, üstlerine iftira atılmış kadınlar, cahillik bir dönemin en popüler idam biçmi olan yakılarak öldürülme... Cadılar var mıydı yoksa bir hayal ürünü müydü bu ikilemi hep duyuyorsunuz kitap boyunca. Simya ile ilgilenmek ortaçağ çılgınlığında büyük cesaretken, büyü ile insanlara zarar vermek, şekil değiştirmek bunlar gerçekten olmuş ki bu dava yani Lancashire cadıları davası ilk kaydı tutulan cadı yargılaması olarak kayıtlarda var. İnsan gerçekten hayret ediyor.
Konusu oldukça enteresan gibi görünse de ne yazık ki iddiasını yerine getirmeyi başaramayan bir kitap. Çok daha vurucu ve derli toplu bir anlatımla şahane bir roman ortaya koyulabilirdi.
Roman bir zamanlar gerçekten var olan cadı avlarını anlatmak için yazılmış ancak bunu o kadar yüzeysel yapıyor ki bir noktadan sonra kitabı ciddiye alamadım. Bölümlerin her biri çok kısa ve karakter derinliği neredeyse hiç yok. Sadece isimden ibaret olan karakterleri hiçbir biçimde merak etmediğim için hikayeye kendimi veremedim.
Kitap amatörce yazılmış bir eser değil. Yazar bile isteye böyle bir anlatım stili benimsemiş belli ki. Biçim olarak bana hiç hitap etmediği için kitaptan keyif alamadım.
Yazılarına hayran olduğum ve sel yayınlarından çıkan çoğu kitabını okuduğum Jeanatte Wentwrson’un DK tarafından bir kitabının basıldığını görünce hem sevindim hem de nasıl daha önce görmedim de bu kitabı almadım diye şaşırdım. Keşke şaşırmasaydın da almasaydın Ayberk demem kitaba başladıktan bir kaç bölüm sonra gerçekleşti. Bu kadar sevemezdim galiba bir kitabı. Sevmediğim bir kitap nasıl anlatılır hiçbir fikrim yok ayrıca 🤷️
Yazar genelde dramatik olayları, gerçek anıları, anılarını hikayeleştirerek çok başarılı kitaplar yazardı. Belki de kitabı bu düşünce ile okuduğum için sevmedim.
Kitap 17.yy İngiltere’sinde yani cadılık kavramının en yoğun olduğu dönemde geçiyor ve kaba tabiri ile cadıların yaşadığı zorlukları, onların başına gelen çoğunda gerçeklik payı olan bağlantısız gibi gözüksede birleştirebileceğiniz noktaları olan kısa kısa anı tarzı hikayelerden oluşuyor.
Kitap dil açısından gayet güzeldi ve altı boş değildi araştırıldığı belliydi ancak yazardan beklediğim bu olmadığı için sevemedim kitabı. Belki ilk bu kitabını okusam sevebilirdim çünkü edebiyat ve anlatım açısından kötü bir kitap olduğunu asla söyleyemem ama yazar-kitap alakası denen bir şey var ki bu kitapla yazarını uyuşturamadım maalesef.
Küçük bir pencereden bakarsak cadıların uğradıkları zulmü normal bir insana/kadına indirgersek çarpıcı bir roman olarak görürüz ama bu anlatım ve üslup ile değil gerçekten.
Kitabı ben beğenmedim ama yazarın bu kitabı dışında Tek Meyve Portakal Değildir ve Vişnenin Cinsiyeti başta olmak üzere çoğu kitabını tavsiye ederim.