Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Theographia'nın Esasları

Yalçın Koç

Theographia'nın Esasları Sözleri ve Alıntıları

Theographia'nın Esasları sözleri ve alıntılarını, Theographia'nın Esasları kitap alıntılarını, Theographia'nın Esasları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Hata'lar", "fikriyat'a" mahsustur ve elbette ki düzeltilebilir.
'kimin eli kimin cebinde' paradoksuna döndü
"Kavram" olarak 'theatron" esasında düşünülen bu "dil", bu  manada, esasen bir 'theatron'dur".  "Theatron" olarak düşünülen "dir, bir "yer'dir (topos)"; "dil  arkhitektonik'i" ise, topo-graphia"; ancak, sadece "yer'ler" itibariyle ve "zaman'lar'ı kuşatan" şekilde.  "Dil'de seyr'edilen manzara", "önerme'dir". "Dil olarak sergi'de seyr'edilen manzara", "resim'dir"; "dil olarak theatron'da  seyr'edilen manzara" ise, "sahne'dir".
Reklam
Önce, "Anadolu'dan öz' lü bir kıssa" anlatalım.  Nasreddin Hoca'nın hanımı, sebze istemiş. Heybeyi sırtına  vuran Hoca, düşmüş pazarın yoluna. Mevsim yaz; hava sıcak.  Güneş tepe noktasına yaklaşmış; gölgeler kaybolmuş; pazar  ise uzakta. Yol, bir bostan ın yanından geçerken, Hoca bakmış;  etrafta kimsecikler gözükmüyor. Girmiş içeriye. Domates, biber, patlıcan, ne bulduysa heybesine doldurmuş. Tam yola  koyulmak üzereyken, bostan sahibi ortaya çıkmış: "Be adam,  bostanımda ne ararsın" diye hışımla Hoca'nın üzerine yürümüş. Hoca: "Ah arkadaş" demiş, "bizim orada kuvvetli bir yel  esti ; beni, senin bostana savurdu; buradan da savrulmayayım  diye elime gelene tutundum; ama neyi tuttuysam elimde kaldı".  Bostan sahibi gülmüş: "Peki" demiş, "buraya nasıl geldiğini  anladık; anladık da, elinde kalanlar heybende ne arıyor, bunu  anlayamadık." Hoca: "Sorma arkadaş" demiş, "ben de deminden beri bunu düşünüp dururum"
papazın *-* yemesi
"Rahip" tarafından "oku'nan oku'nun ve yaz' ı' lan yazı'nın", ''theos'a mahsus kanun" olması keyfiyeti, bu şekilde, "theos ek mekhanes" esasında, yani "istavroz" yoluyla "sahne'ye, temsil'i theos in'di're'rek" tesis edilir.
Grek-Latin-Kilise diyarı ve düş'kün'den iç'kin'e kapanma
Grek-Latin-Kilise diyarındaki "nazariyat'a dair fikriyat'ın" meseleleri, "arkhitektonik" düşüncesinin "dil'e" münhasır kılınmasından kaynaklanır; "düş'kün" fikrinin kapatılması ve "iç'kin" fikrinin esasa alınması yoluyla. (...)Tekrar edelim. Grek-Latin-Kilise diyarına mahsus fikriyatin "asli mesele'ler'i", "dil olarak theatron" esasındaki "nazariyat" itibariyle ele alınması gereken hususların, "dil'e ve düşünce'ye" münhasır kılınmasından kaynaklanır. "Felsefe mesele'ler'i'nin" ve "theos'a dair fikriyat olarak theo-logia'ya mahsus mesele'ler'in" "kaynağı", bu nokta'dır.
Sayfa 20 - Cedit Neşriyat
"Müteşekkil'i", "yak'la'şık" ile ikame etmek, esasen, 'theoria  eksik'li'ği'dir"; yani, "nazariyat eksik'li'ği.  "Nazariyafta", ''yaklaşık" olmaz. "Yaklaşık'' esasında "bir'lik''  temin edilmez; bu sebeple .
Reklam
bir fikriyat mataforası olarak mecaz
“Matafora”, bu itibarla, “sal’ma’dı’ğı bir nesne’yi al’a’bi’lir”; dikkatli olarak ifade etmek kaydıyla. “Mecaz” da, “dil arkhitektonik’i” itibariyle, bu manada bir “fikriyat matafora’sı’dır.” “Matafora” olarak bu manada “mecaz’ın” esası, “düş’kün’ün”, “aş’kın’dan düş’müş ol’ma’sı’dır”; aksi takdirde, bu manada “mecaz’a”, “nazariyat” cihetinden bir “zemin” bulamayız
Sayfa 27 - Cedit Neşriyat
Geniş manada "işaret'ler' i",  mesela "ideo-gramme' ler'i" de kuşatan şekilde "önerme'ye" ve  bu itibarla da "oku'ma'ya ve yaz'ma'ya" bağlamak isteyen için,  "dil ve mantık arkhitektonik'ler'i'ni" esasa almak zarureti vardır;  aksi takdirde, "işarer olarak "tab", "idrak edilen'e" bizatihi bağlanamaz.