Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Tiamat
İhsan Oktay AnarYüksek Puanlı Tiamat Yorumları ve İncelemeleri
Yüksek Puanlı Tiamat sözleri ve alıntılarını, yüksek puanlı Tiamat kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
710 üzerinden
Masalın içindeydim. Korkunç, heyecan verici, olası ve olmayası bir masalın içindeydim. Yine okumaktan keyif aldığım ve tekrar okumak İçin bir süre geçmesini, unutmayı ve tekrar hatırlamayı isteyeceğim bir masal. Ne oluyor, neden böyle oldu!!! diye sordum ve sonra yine yazara hayran kaldım.
Teşekkür ederim. Yine kitabı bitirdikten sonra gözlerimi kapatıp dört köşe oldum.
Ihsan Oktay Anar zaten tarzıyla ve anlatımıyla efsane bir yazar. Son kitabı Tiamat da öyle. Türk korku kitabı nasıl yazılır, işte böyle dedittirdi bana resmen. Ayrıca kitapta fazlaca bulunan denizcilik terimlerinden de zerre rahatsız olmadım aksine bu da yazarın değerini gözümde kat kat arttırdı . Demek ki yazarımız yazdığı kitap üzerine o kadar araştırma yapmış ki bir denizci kadar terimlere hakim olmuş. Bunu Moby Dick'te yaptıkları zaman alkış Tiamat'da yaptıkları zaman olmamış olaydan koptum diyenler bence bir kere daha düşünsünler . Mükemmel bir kitap. Iyi okumalar.
İnceleme yazma konusunda berbat durumdayım ama bazı kitaplar vardır duygularını yazmazsan rahat uyuyamazsın :) ihsan Oktay Anar ile üniversite yıllarımda tanıştım hani şu muhtemelen ilk duymuş olduğunuz kitabı Puslu Kıtalar Atlası ile. Heh işte ordan idmanlıyım kendisiyle :) Anar okumak kelime dağarcığınızı zorlamak demek ama okudukça akıyor oluşu, film izler gibi (ya da şöyle ifade edeyim; sanki dedelerimizin heyecanla anlattığı o hikayeleri dinlerkenki bekleyişlerimiz vardı ya, heh iste onlar gibi okudum :D )heyecanla devamını beklemenin dahi tatlı olduğu bi atmosfer yaratıyor.
Denizcilik terimlerinin sıkça kullanılmış olması Anar'ın zaten kendine has tarzını yansıtıyor. Tiamat'ta da başlangıçta okuyucuyu zorlayan bir bölüm var bu bölüm denizcilikle ilgili terimlerin işlendiği bir bölüm ancak vazgeçmeyip devam ederseniz uykunuzu kaçıracak kadar çılgınca işlenmiş o heyecan, merak, korku, yüksek tempolu bekleyişle beraber akıp giden cümleler ve tadı damağınızda bırakacak muhteşem bir hikayeyi yaşamış olacaksınız. Evet yaşatacak o kadar söylüyorum :) Aklını kaçırmışsın, bunları nasıl düşündün diye diye okuduğum muhteşem bir kitaptı. Umarım siz de severek okursunuz. Keyifli okumalar... :)
8 yıl aradan sonra nihayet gelen kitap.İhsan Oktay Anar tarzı yine hakim bu eserde de.Fantastik öğelerle bezenmiş felsefik öğeler Türk romancılığında farkını hissettiriyor.Dogunun mistik anlayisi ile batının bilimselliginin mizahi unsurlarla verilmesi okunmaya değer.Yine de benim için zirve eserin Puslu Kıtalar Atlasi olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.#bilsemokumaları #ihsanoktayanar
Anar ; 8 yıl aradan sonra farklı bir tarzda yeniden yazdı. Bu da onu seven okuyucularını hem heyecanlandırdı hem de meraklandırdı Türk edebiyatının en özel yazarlarından birisi. Kendine has lügatı ve masalsı bir anlatım üslubu olan bir yazar.
Kitabın adı oldukça dikkat çekici : Tiamat , ki ben bu kelimeyi hiç duymamıştım ve araştırınca öğrendim. Tiamat; Babil mitolojisinde okyanus tanrıçası olup ilk kaosun sorumlusu. Tatlı su tanrısı Apsu ile evlenerek, tanrılar dünyaya getiren tuzlu su tanrıçasıdır. Bu kitapta denizaltının, yani Tahtelbahir’in telsiz kodudur TİAMAT..
Bu bilgiyi edindikten sonra aslında kitabında konusuna dair bazı fikirler beliriyor İhsan Oktay Anar okuyucusunun zihninde
Gelelim kitaba; hikayemiz Tahtelbahir’de geçiyor.
Nedir Tahtelbahir? Kelime anlamı Osmanlı Türkçesinde ‘denizaltı’ demek. 1719 Yılında Osmanlı devleti tarafından yapılan bir denizaltıdır.
"Tiamat"ı Osmanlı döneminde geçen fantastik, gerilim, korku tarzında yazılmış bir kitap olarak tanımlanabilir. Kitabın yaklaşık 70-80 sayfalık kısmını okumayı başarabilirseniz, özellikle ilk 50 sayfasında bolca teknik denizcilik terimleri kullanılmış, sonrası heyecan verici bir şekilde ilerliyor.
Çok boyutlu, felsefi katmanları olan bir kitap. Eğer daha öncesinde İhsan Oktay Anar'ın düşsel dünyasının kapısını aralamadıysanız bu eser doğru bir başlangıç kitabı olmayacaktır.
"Acaba hepimiz hayal mi gördük? Cümleten çıldırdık mı? Altını demirle mi karıştırdık, meleği ifritle, Tanrı'yı şeytanla? Işığa gidelim derken karanlığa mı daldık? Cennet yerine cehennemi mi seçtik?"
“Soğuk ve karanlık dipler boş ve anlamsızdı. Kadim batıklarda ölü denizcilerin kıpır kıpır yakamozlu ruhları, yakarırcasına kolları yukarıda, yosunlar gibi akıntıda kıvrılıp kıvranarak salınıyor, zeminde çürümüş leş katmanından ölümün nabzı gibi tek tük atan kabarcıklar tıp tıp koparak yükseliyordu.”
Türk edebiyatının efsanesi, uzun bir aradan sonra Tiamat ile geri döndü. 1900’lü yılların başında bir Osmanlı denizaltısında geçen olayların tarihi ve fantastik şekilde anlatıldığı kitap yüksek temposuyla büyülüyor.
İlk 30 sayfada teknik denizcilik terimlerinin yoğunluğu nedeniyle biraz zorlansamda kitabı elimden bırakamadım. Zaten bir süre sonra olayların akışı içerisinde siz de o terimlere hakim oluyorsunuz. Bir yazarın her cümlesi mi muazzam olur, bu nasıl bir yetenektir. Tiamat tahtelbahirinde geçirdiğim saatlerde mürettabatın yanından bir an olsun ayrılamadım. Bu gözü pek denizciler, her biri şahsına münhasır özellikleriyle birer kahramandılar, o ganimet sandığı ne ümitlerle gemilerine taşıdılar.
“Bu kara sandık sanki bütün hayatı, iyiliği ve ışığı emip yok etmekteydi.”
Derin denizlerde büyülü bir hikâye…
Tiamat
Efrâsiyâb'ın Hikâyelerinde son sayfayı okuduktan sonra, aklıma ve gönlüme bir hüzün parçası düşmüştü. İhsan Oktay Anar'ın bütün kitaplarını okumuştum ve kendisini bir daha yazmayacağını söylemişti.
İhsan Oktay Anar'a duyduğum hayranlığı başka hiçbir yazara duymadım. Okuduğum bütün kitaplarında, zihnim eşsiz bir lezzeti tattı. Her kitabında farklı bir tat sunuyor ve sunduğu bu tatlar gerçek bir okurun zihnini doyurmakla kalmıyor, o zihni daha da genişletiyor.
Tiamat'da, bir tahtelbahir yani bir Osmanlı denizaltısının tayfasının başından geçenler olaylara tanıklık ediyoruz. Enkaz şekilde bulunan bir düşman gemisinden ganimet olarak alınan bir kutu, denizaltında gerilim ve korku dolu anların yaşanmasına sebep oluyor.
Kutu bütün kainatın işleyişini, hareketini, dünyanın temel direkleri olan ve birbirleriyle iç içe olan iyiliğin ve kötülüğün ilişkisini temsil ediyor. Deniz altına getirildiği ilk zamanlar üzerinde melek tasvirleri yer alırken, zamanla melekler ifrit tasvirlerine dönüşüyor. Her karanlık ardında bir ışık ve her kötülük içinde bir iyilik felsefesi kutu üzerinden işleniyor.
Eserdeki büyülü tasvirleri, fantastik unsurları ve harika mizahı okuduktan sonra yazarın o masalcı kimliğini ve büyülü kalemini ne kadar özlediğimi fark ettim.
Kitabı yazarın sevenlerine tavsiye edeceğim ama zaten hepimiz ilk çıktığı gün alıp bu özleme son verdik...
İhsan Oktay anar Tiamat
İhsan Oktay anar 1960 doğumlu felsefe mezunu emekli bir öğretim üyesi. Ben onu ilk kez Ot dergide yayınlanan yazılarıyla tanıdım 2016 yılıydı sanırım.. Şiirsel mistik ve ahengiyle kuşatan dili bambaşka bir aleme sürüklüyordu insanı. Sırasıyla Efrasiyabın hikayeleri, Puslu kıtalar atlası, suskunlar ve amat kitaplarını okudum. Herbiri kendi içinde yarattığı mistik dünyada sarhoş eden bir olay örgüsüyle örülmüş muazzam kitaplardı.
Ve yazar yazmayacağım dedikten sonra Tiamat isimli kitabıyla bize bir armağan sundu. Devleti Aliyenin denizaltısında görevli her biri dünyadan umudunu yitirmiş yaşayacağını yaşamış mürettebatın derin denizlerde bir İngiliz destroyerini ele geçirmesiyle başlıyor hikaye ganimet diye el konulan altın dolu olduğu düşünülen sandık ve içindeki gizem tahtelbahir gemisini hiç ummadığı mücadelelere sürüklüyor.
“Soğuk ve karanlık dipler boş ve anlamsızdı. Kadim batıklarda ölü denizcilerin kıpır kıpır yakamozlu ruhları yakarırcasına kolları yukarıda yosunlar gibi akıntıda kıvranarak salınıyor..” diye başlıyor kitap İhsan Oktay Anar derin denizlerde kurduğu alemde bir denizaltı mürettebatının sıra dışı bir olay karşısında tepkilerini insanların bilinçaltından çıkan karakterlerini reflekslerini o okuyanı büyüleyen diliyle anlatıyor ve eşsiz bir haz bırakıyor geride..