“ Tek başına tırmanan kişi emniyet imkanından yoksun olduğu ve olası bir düşüşte yitip gideceği için ayağını koyacağı her noktayı kazmasıyla iyice incelemek zorundadır; hatta daha da önemli ve öncelikli olarak, yürümeye elverişlilik bakımından pek çok yer daha en başından ihtimal dışı kalır. Tek cümleyle söylemek gerekirse: yalnız bir tırmanişçı
açısından buzulla mücadele, tek tek zorluklara girişmekten ziyade zorluklardan sakınmak demektir.”
sevgilisinin özlemi kapladı içini, çığ gibi büyüyen bi özlemdi bu. onun adını yüksek sesle - kayaların ve düzlüklerin üzerinden yüzlerce kilometre öteye- haykırma ihtiyacı duyuyordu, ama sonra bu teşebbüs ona çok gülünç geldi. ona duyduğu aşk dağlara duyduğu aşktan daha mı büyüktü? bu başka türlü bir aşktı. dağlara sahipti şimdi, daha doğrusu dağlar ona sahipti; her şeye muktedir güneş ışığında parıldayarak ve zifiri karanlıklarda kaskatı kesilerek onu çepeçevre sarıyorlardı.