To Have or To Be?

Erich Fromm

To Have or To Be? Gönderileri

To Have or To Be? kitaplarını, To Have or To Be? sözleri ve alıntılarını, To Have or To Be? yazarlarını, To Have or To Be? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sahip olduğum şeysem ve sahip olduğumu kaybedersem o zaman ben kimim?
Açgözlülüğü ve kıskançlığı ortadan kaldırmaya karşı ileri sürülen, bunların insanın doğasından geldiği ve bir varoluş gerekliliği olduğu yolundaki iddialar giderek değerlerini yitirmektedir. Çünkü artık anlaşılmıştır ki, açgözlü ve kıskanç oluş, kurtlar arasında daha iyi bir kurt olmak yolundaki sosyal baskı sonucunda böylesine abartılı bir hal almaktadır. Toplumsal hava ve ortak değer yargıları değişecek olursa, bencillikten sencilliğe geçiş de öylesine kolay olacaktır.
Reklam
Günümüzün popüler teknokratik yaklaşımı, zamanımızı çalışma ve eğlenme ile geçirmemizin pek de kötü bir şey olmadığını ve sonuçta varılacak teknokratik faşizmin de öyle korkulası bir özellik taşımadığını yaymaya çalışmaktadır. Ama bu bir hayaldir yalnızca. Teknokratik faşizm, sonuçta insanlığı mutlaka bir felakete sürükleyecektir. İnsancıllıktan uzaklaşmış olan insan öylesine çılgına dönecektir ki, canlı bir toplumu ayakta tutma yeteneği bile kalmayacaktır kendisinde. Hatta hem kendinin hem de diğer insanların sonunu getirecek olan nükleer ve biyolojik silahları kullanmaktan bile çekinmeyecektir.
Gerçek bir demokrasiden söz edebilmek için, halkın her konuda gerekli, yeterli ve tarafsız bilgiyle donatılması zorunludur. Kamuoyundan bazı şeyleri gizlemek ya da kamu yararı ve ülkenin çıkarları açısından, kimi gerçekleri saklamak gibi alışkanlıkların önü alınmalıdır. Ancak iş bununla bitmemektedir. Bir de haberlerin ve bilgilerin çarpıtılarak sunuluşu vardır. Bu, yalnızca sokaktaki normal vatandaş için değil, birçok parlamenter, hükümet insanı, general ve ekonomi yöneticisi için de geçerli olan bir sorundur. Hükümetin çeşitli organlarının ürettiği ve haberleşme araçları ile yayılan bazı gerçekdışı olgular, toplumdaki çoğu kişinin, hatta yetkililerin bile eksik, dahası yanlış bilgi almasına, böylelikle de yetersiz, bazen de yanlış düşünmelerine yol açmaktadır. Ne yazık ki, yetkili kişilerin çoğunda çıkarcı bir zekâ vardır. Ayrıca, yüzeyde etkili olan güçlerin arkasındaki, onları yönlendiren asıl güçleri göremedikleri için de, gelecekteki gelişmeleri hiç hesaplayamazlar. Tek yapabildikleri, kendi açgözlülüklerini ve sahtekârlıklarını "Watergate" ve "Lockheed" olaylarında gördüğümüz gibi, gizlemeye çalışmaktan ibarettir. Ama dünyayı bir felakete iten ve acilen çözülmesi gereken sorunlar öylesine çok ve öylesine karmaşıktır ki, namuslu ve zeki bürokratlar bile, tek başlarına bu işin üstesinden gelemezler.
Belki bizden yüzyıllarca sonra gelecek olan tarihçiler, yirminci yüzyılın en önemli devrimini, kadınların özgürleşme hareketine girişmeleri ve erkek egemenliğinin yıkılmaya başlaması olarak değerlendireceklerdir. Ama bu konuda acele edilmemelidir. Kadınların bu rollerini yeni kavradıklarını ve erkeklerin de öyle kolay kolay pes etmeyeceklerini unutmamak gerekir. Erkeklerin kadınlara karşı tutumları (cinsel ilişki de dahil olmak üzere) onlara olan üstünlükleri temeline dayanmaktadır. Ama artık kadınlarla beraberken, erkeğin üstünlüğü mitine inanmaktan vazgeçmiş gibi görünüyorlar. Çoğu erkek kendini rahatsız ve korku dolu hissetmeye başlamıştır bile.
Çünkü doğal kaynakları tüketmek, doğayı kirletip, zehirlemek ve hatta bir atom savaşı için silahlanmak gibi konular, günümüz insanının ne denli bencil ve sorumsuzca davrandığının birer kanıtıdır. Çocuklarımıza ve onların çocuklarına böyle harap olmuş bir dünya bırakmaktan hiç çekinmeyecekmişiz gibi davranıyoruz. Eğer büyük bir değişimi gerçekleştiremezsek, insanlık bilmelidir ki, zengin ve fakir uluslar arasında büyük bir çatışma kaçınılmaz olacaktır.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.