En Beğenilen Türk Dili - Sayı 286 (Temmuz 1975) Gönderileri
En Beğenilen Türk Dili - Sayı 286 (Temmuz 1975) kitaplarını, en beğenilen Türk Dili - Sayı 286 (Temmuz 1975) sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Türk Dili - Sayı 286 (Temmuz 1975) yazarlarını, en beğenilen Türk Dili - Sayı 286 (Temmuz 1975) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sanırım iki yıl önce TÜYAP Kitap Fuarı'ndan almıştım bu kitabı. TDK Yayınları tarafından basılmış. Türk Dili dergisinin Temmuz 1975 tarihli Türk Öykücülüğü Özel Sayısı'nın tıpkıbasımı.
.
Selim İleri'nin Türk Öykücülüğünün Genel Çizgileri yazısı karşılıyor bizi. Sonrasında dokuz öykücü (Gürpınar, Esendal, Seyfettin, Uşaklıgil, Karay, Güntekin, Sabahattin Ali, Abasıyanık, Orhan Kemal) üzerine farklı yazarlar tarafından yazılar yazılmış. "En Beğendikleri" bölümünde bazı yazar ve şairlere beğendikleri öykücüler sorulmuş. Sonrasında otuz iki farklı öykü yazarına "Öykü Nedir?" sorusu iletilmiş ki bu bölüm öykünün kişiden kişiye ne kadar farklı anlaşıldığını gözler önüne sermiş.
.
Son bölüm öykü örneklerine ayrılmış. Tanzimat'tan 1975'e değin belli başlı yazarlardan öykü örnekleri alınmış. Hem öykümüzün seyri ve gelişimi hem de üslup değişimlerini girmek açısından önemli bir bölüm diyebilirim.
İstiyorum ki Nükhet’in saffetini ve masumiyetini, Şevkiye’nin canlılığını ve neşesini, Süheylâ’nın olgunluğunu bir tek kadında birleşmiş bulayım; zira kendimi bölmekten usandım. İstiyorum ki tasımı üç ayrı çeşmeye tutacağıma bir tek çeşmeye tutayım da bütün susuzluklarımı birden gidereyim!
Sizin anlayacağınız, şimdi dördüncü ve asıl sevgilimi arıyorum. Her genç kıza, her kadına alıcı gözüyle bakmam bundandır. Aradığımı bulabilecek miyim?
Cahit Sıtkı TARANCI
(Cumhuriyet, 30 Temmuz 1939)
Birincisi on dört yaşında, siyah önlüklü, kısa çoraplı, kumral saçlı, iri elâ gözlü, saz benizli, ipincecik bir mektepli kızdır. Haftada iki gün, pazartesi ve perşembe akşamları, saat üç buçukta, Maçka’daki Taşlık’ta buluşuruz. Uysal ve sessiz mizacı gibi, solgun yüzüne uygun ağlamaklı sesi de gevezeliğe hiç müsait değildir. Ben de onun yanında, susmayı konuşmaya tercih ettiğim için, orta malı olmuş kelimelere emanet edemediğimiz samimi, saf ve kırışıksız hislerimizi muhabbetli bakışlarla, veciz tebessümlerle, öpücüklerle ifade etmeye alıştık:
Küçük ve bence mukaddes başını göğsüme yasladığı ve günahkâr elim kadife yumuşaklığında olan saçlarında gezindiği zaman, dünyanın döndüğünü, yaşımın yirmi sekiz olduğunu, günün birinde öleceğimi unutacak kadar kendimden geçerim. Zaten beni ona bağlayan şey de bu hasletidir: Beni realiteden uzaklaştırmak.
Kimin nesi olduğunu, Beşiktaş'ın hangi sokağında hangi numaralı evinde oturduğunu bilmiyorum. Bildiğim şey adının Nükhet olduğu ve beni sevdiğidir. On dört yaşındaki bir kız tarafından sevilmenin insanı ne kadar dinlendirdiğini bana sorun... Onun, bana aşıladığı saffet sayesindedir ki hadisata ve eşyaya her gün tazelenen bir hayretle bakabiliyorum.
Cahit Sıtkı TARANCI
..Ölümün iştah gibi insanoğlunun dişinin dibinde, gölge kadar ayaklarının ucunda olduğunu bir kere daha görüyordum.. (berber çırağının ansızın vefat eden ustasının ardından..)