Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar

Fuad Köprülü

Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar Gönderileri

Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar kitaplarını, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar sözleri ve alıntılarını, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar yazarlarını, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sen hakikat serveri ben bir kemine kul senin Hizmete geldim kabul et ben kulum Hân'ım meded
Reklam
383 syf.
8/10 puan verdi
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar – Ord. Prof. Dr. Mehmet Fuad Köprülü
Kitap, anlatacağı mesele olan ilk mutasavvıfları yani Ahmet Yesevi ve Yunus Emre’yi, okuyucu çok daha iyi anlasın diye, öncesinde bir dünyanın içine sokuyor. Bu dünya edebiyatın tarihsel dünyası. Ahmet Yesevi’yi ve Yunus Emre’yi anlayabilmemiz için (her yönüyle) bilinmesi gereken temel konuları anlatıyor. Bu yönüyle anlatımı iyi buldum. Görünen o ki Ahmet Yesevi Türk mutasavvıfı olarak kültürümüzün temel taşlarından biri. Yunus Emre de onun Anadolu’daki sesi.
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar
Türk Edebiyatında İlk MutasavvıflarFuad Köprülü · Akçağ Yayınları · 2013220 okunma
"Türkler, İslâmiyet’in birçok unsurlarını doğrudan doğruya Araplardan değil, Acemler vâsıtasıyle aldılar. İslâm medeniyeti Türklere, İran kültürünün merkezi olan Horasan yolu ile Mâverâünnehr’den geçerek geliyordu. Mâverâü’nnehr’in birçok büyük merkezleri bile mânen 'Türk' olmaktan ziyade 'İrani' idi."
Sayfa 19
"Esasen İran medeniyeti, daha Türkleri kendine çekmeden önce, İslâmiyet üzerinde büyük tesirler yapmıştı. Abbâsîler, saltanat telâkkisi ve devlet teşkilâtı bakımından Hulefâ-i Râşidin’in eserine değil Sâsânî hükümdârlarının zihniyetlerine bağlı idiler."
Sayfa 19
Reklam
Ahmed Yesevi
Hazreti peygamberin gazalarından birinde her nasılsa ashab-ı kiram aç kalarak onun huzuruna geldiler ve biraz yiyecek istirham ettiler. Hz. Peygamber'in duası üzerine Cebrail cennetten bir tabak hurma getirdi fakat o hurmalardan biri yere düştü. Cebrail dedi ki: Bu hurma sizin ümmetinizden Ahmed Yesevi adlı birinin kısmetidir. Peygamber
San'atta esas şahsiyettir, en kuvvetli şahsiyetler ise, en samimî olanlardır. Demek oluyor ki Yûnus’un kendi san'atkârlığından habersiz olması, onu büyük bir san'atkâr sayabilmemize hiçbir zaman engel değildir.
Bursa'nın en eski semtlerinde olup da bu kokuyu almamak mümkün değil
Han, bu havâdise pek memnun oldu : “ Üç gündür burnuma erenler kokusu geliyordu. Demek memleketimizde bir er peyda oldu!” dedi ve işi tahkik için Abdullah Sadr adlı birini gönderdi.
Gözümüzde canlandırmaya çalışınca biraz komik gibi ama usûl böyleymiş
“ Yesevîye tarîkatında her mülâkatta selâm verilirken sol elin arkası yere konularak, sağ eli kendi sırtında çenber yapmak âdettir. Derviş, sol ayağını yere koyar, sol yüzünü de yere koyarak, sağ ayağım kurbanlık koyun gibi ökçeden uzatır. Tazarru' ve inkisâr ile pîr’in huzûrunda yüz teessürle kusûrunu söyler. Nihâyet Tekbîr ile pîr yetişir ki, onun kurbanlık koyun sûret ve hey’etini \ öl (ölmeden önce ölmek)keyfiyetine eriştirir; nasıl ki şerî'at-i mutahhare’de büyükten küçüğe selâm sünnettir, yoksa bunun aksi değil. . Eğer Hazret-i pîr, onun kusûrunu söylemezse, cevap olarak kurban Tekbîr’ini tevfîr ederler. Dervişin, pîrin Tekbîr’i edâ ni'metine teşekkür olarak, yine kusurlarının afvını edâ ederken vasıflandırıldığı tarzda, sol eliyle çekilip gitmesi lâzımdır; eğer elinde birşey varsa, niyâz ederek arzeder; eğer hazır birşey yoksa niyâz etmesi kâfidir. Bâtın yolunu feth için kusurlarının afvını dilemesi ve bu sûretle, ıktidâ ettiğinin karşısında niyâz etmesi kurb-i yetini anlamak için Risâle-i Kuşayrîye'ye bakınız. 'Avârifü'l-Ma'ârif'te ve Faslü'l-Hitab'ta da bu hususta pek uzun tafsilât vardır. Ayrıca Gazâlî’ye ve daha başka mutasavvıfların eserlerine de bakılabilir. Büyük mutasavvıflara göre, dervişin fakr hırkası'nı giyebilmesi için en az kırk yıl şeyhine sıdk ve hulûs üzre hizmet etmesi lâzımdır.
Reklam
Yunus Emre, menkıbevî anlatılara göre nasıl büyük bir divan şairi olmuştur?
«O civar karyelerinden [köylerinden] birinde Yunus isminde, rençberlikle geçinir, çok fakir bir adam vardı. Bir sene kıtlık oldu ve Yunus’un fakirliği büsbütün arttı. Nihayet, birçok keramet ve inayetlerini duyduğu Hacı Bektaş Veli’ye gelip yardım istemek fikrine düştü. Sığırının üstüne bir miktar alıç koyup dergâha geldi. Pirin ayağına yüz
“Esasen Ahmed Yesevi büyük bir tarikat kurucusu ve şairlik kabiliyetinden çok mahrum şeriatçi bir âlim olduğu halde; Yunus onun aksine ilahi bir şair ve tasavvufu ruhunun ihtiyacı olarak kucaklamış sade bir dervişti. Birinin ağırbaşlı, donuk ve kuru edası, diğerinin sade ve ümmiyane samimilik tavrı bundandır.”
Sayfa 479
“Bektaş Veli daha çocukken birçok kerametler gösterdi: Bir gün Lokman-ı Perende onun yanına girdiği zaman, odayı nur ile dolu görüp şaşırdı, etrafına bakındı; Bektaş'ın sağında ve solunda iki nurani zat vardı ve Bektaş'a Kuran okutuyorlardı. Lokman girer girmez hemen onlar kayboldular. Lokman, çocuğa "Bunlar kimdir?" diye sordu. Birinin Hazreti Peygamber, diğerinin de Hazreti Ali olduğunu anladı.”
Sayfa 106
“Bizim kanaatimize göre, Ahmed Yesevî zuhur ettiği zaman, Türk âlemi epey uzun bir zamandan beri -herhalde IV. asırdan beri- tasavvuf fikirlerine alışmış, mutasavvıfların menkibe ve kerametleri yalnız şehirlerde değil, göçebe Türkler arasında bile az çok yayılmıştı. İlahiler ve şiirler okuyan, Allah rızası için halka birçok iyilikte bulunan, onlara cennet ve saadet yollarını gösteren dervişleri, Türkler -eskiden dinî bir kutsiyet verdikleri- ozanlara benzeterek hararetle kabul ediyor ve dediklerine inanıyorlardı. Bu suretle eski ozanların yerini, "ata" veya "bab" unvanlı birtakım dervişler almıştı: Hazreti Peygamber'in sahabelerinden olarak gösterilen Arslan Baba; menkibeye göre İslam dinini anlama maksadıyla Türkistan'dan Ceziretü'l-Arap'a gelmiş ve Hazreti Ebû Bekir ile görüşerek İslamiyeti kabul eylemiş olan ozanlar piri meşhur Korkud Ata ve Çoban Ața işte bunlardan kalmış birer hatırayı yaşatıyordu.”
Sayfa 67
560 syf.
8/10 puan verdi
Türkistanlı Ahmet Yesevî ile Anadolulu Yunus Emre gibi iki ölümsüz Türk tasavvuf adamının hayatlarını anlatırken, bir yandan da onların yaşadığı dönemlere dair tarih, edebiyat, siyaset, kültür ve dil alanındaki tüm gelişmeleri ve bilgileri okurlarına aktarmayı başaran Fuad Köprülü'nün kullandığı uçsuz bucaksız malzeme ve bilimsel yöntem göz kamaştıracak bir berraklığa sahiptir. Pek çok eleştirmen tarafından Köprülü'nün başyapıtı olarak kabul edilen Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar tasavvuf alanıyla ilgilenmek isteyen herkes için büyük bir kaynak ve yol gösterici olma özelliğini asla kaybetmemiştir ve kaybetmeyecektir. (Tanıtım Bülteninden)
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar
Türk Edebiyatında İlk MutasavvıflarFuad Köprülü · Akçağ Yayınları · 2013220 okunma
221 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.