İlk göç edenler, sınırlı eğitim ve dil engelleriyle mücadele ederek Almanya’ya adım atmışlardır. Yabancı bir toprakta, farklı bir kültürde kendilerine bir hayat inşa etme mücadelesi vermişlerdir. Kimliklerin şekillendiği, özgürlük ve baskı arasında gidip gelen zorlu bir deneyim oluşturmuştur. Ancak günümüzdeki gençler, köklerini korumaya çalışırken aynı zamanda yeni bir toplumun içinde yeşermişlerdir. Almanya’nın sınırlarında doğmuş ve büyümüş olan bu nesil, iki dünyanın renklerini taşıyan bir mozaik haline gelmiştir. Almanya’ya giden ilk “işçi” nesil dil bariyerleri, kültürel farklılıklar, entegrasyon süreci gibi problemlerle boğuşurken, Almanya’daki genç Türk göçmenler için bu problemlerin yerini çok daha farklı sorunlar almıştır.
Türk-Alman sineması, bu deneyimleri beyaz perdeye taşıyan ve toplumun göçmenlerle ilgili farkındalığını artıran önemli bir araçtır. Filmler, göçmenlerin yaşadığı zorlukları, sevinçleri ve çatışmaları anlatarak izleyicileri etkilemeyi hedeflemektedir. Bu filmler, toplumun göçmenlerle daha empatik bir bağ kurmasına ve kültürel çeşitliliği tanımasına olanak tanır.
