Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkçenin Kurtuluş Savaşı

Tahsin Yücel

En Yeni Türkçenin Kurtuluş Savaşı Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Türkçenin Kurtuluş Savaşı sözleri ve alıntılarını, en yeni Türkçenin Kurtuluş Savaşı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ünlü bir Alman dilbilimci, Max Muller, 1861'de yayımlanan yapıtında Türkçenin açıklığını ve düzenliliğini vurguladıktan sonra, gözlemine dayanak olarak " ünlü bir doğubilimci"nin sözlerini anar: "Türkçe öyle düzenli, öyle uyumludur ki insanda bir seçkin bilginler kurulunun yaratımıymış gibi bir izlenim uyandırır. " Muller bu sözlere küçümsenmeyecek bir eleştiri de getirir: "Hiçbir kurul böylesine güzel bir dil yaratamazdı."
Reklam
Her dil insanoğlunun özgün ve özgül bir zenginliğine tanıklık eder, hepsi de yaşatılmaya ve araştırılmaya değer.
... orta öğretimde yabancı dil öğretiminin neredeyse tek bir dille: İngilizceyle sınırlandırıldığını görüyoruz. Gerçek amaç unutularak yabancı dil öğretimi ekinsel bir gereksinimden çok, toplum içinde yükselme aracı olarak değerlendirilmekte, bu tutum da birtakım siyasal ve ekonomik gerekçelerle doğrulanmak istenmekte. Ancak, en azından Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Almanca gibi önemli ekin dillerinin erişilmesi zor diller olarak kalması, yani ancak çok az sayıda bireyce öğrenilmesi dilimiz ve ekinimiz için gerçekten büyük bir eksikliktir.
Türkiye'de, özellikle şu son yıllarda, düşünür, yazar ya da ozan olmak için olabildiğince gelişmiş özel bir dil yetisiyle donanmış olmak şöyle dursun, ana dilini doğru dürüst bilmek bile gerekmiyor.
Dilsel yetiyi doğanın kişiye eksik vermiş olması (ya da dilsel bir sakatlık) ya da kişinin ekin içinde (alıcı ve/ya da verici olarak) bu yetiyi yeterince geliştirmemesi durumunda, özellikle dile bağlı olan kimi etkinlikler, diyelim ki felsefe, diyelim ki yazın, dilden bağımsız olarak, dile boşverilerek ya da çok yetersiz bir sözdizimsel ve sözlükbilimsel birikimle sürdürülebilir mi?
Reklam
... Aynı biçimde, Melih Cevdet Anday'ın yazılarında kendi yaratımı sözcük'ü kullanması dilimizin en yaygın sözcüklerinden biri olan kelime'nin yerini bu yeni öğeye bırakması için yeterli olur.
1950 yılından başlamak üzere, dil devrimi karşıtlığının gittikçe daha düzenli, gittikçe daha ezici bir baskıya dönüştüğünü de biliyoruz. Böylece, Demokrat Parti iktidarının oyladığı ilk yasalardan biri Anayasa'nın eski diline dönme yasası olur, dil devriminden yana olanlar komünist olarak nitelenir, daha sonra, 1960, 1973 ve 1979 yıllarındaki birkaç aylık soluklanma dönemleri bir yana bırakılacak olursa, tüm iktidarlar dil devrimine karşı bir tutum benimser: herkesçe benimsenmiş yeni terimlerin okullarda kullanımını yasaklayan genelgeler yayımlayan ya da okul kitaplarını yeni kuşaklarca anlaşılması olanaksız osmanlıca terimlerle doldurtan milli eğitim bakanları, kendilerinin de sık sık kullandıkları yeni sözcüklerin bile radyo ve televizyonda kullanılmasını yasaklayan TRT genel müdürleri görülür. En sonunda 1980 askeri yönetimi Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumunu kapatır. Ama tüm bu karşı çabalar hiçbir sonuç vermez: dil devrimi, iktidarlardan bağımsız olarak ve iktidarlara karşın, gelişimini hep sürdürür. Hem de öyle güçlenerek sürdürür ki neredeyse kendine yönelen baskı çabalarıyla beslendiği söylenebilir.
Dil devriminin her zaman karşıtları olmuştur, bugün de var: birtakım aydınlarımız bu devrimi her şeyden önce osmanlı ekininin yadsınması olarak görüyor, tarihsel ve ekinsel zenginliğimizin ayrılmaz parçalarını oluşturan birçok yapıtı unutuluşa gömerek geçmişle bağlarımızı kopardığını söylüyorlar. Hiç kuşkusuz, osmanlı öğretimiyle karşılaştırılması bile haksızlık olacak Cumhuriyet dönemi öğretiminin nicelik ve niteliği göz önüne alınınca, bugün bu eski yapıtları okuyup değerlendirebilecek bireylerin sayısının aynı düzeyde osmanlı uyruklarının sayısından çok daha fazla olduğu ileri sürülebilir. İçinde bulunduğumuz şu doksanlı yıllarda, altı ayda yayımlandığımız kitap sayısının osmanlı dönemlerinde yayımlanan kitap sayısından daha fazla olduğu da ileri sürülebilir.
1928'de gerçekleştirilen abece devrimi "özellikle sesliler açısından çok yetersiz olan arap yazısı"nın atılması ve "Latin abecesinden yola çıkılarak Türkçenin ses düzenine uyacak biçimde hazırlanan yeni Türk abecesi"nin benimsenmesidir.
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.