Biz, Türklerin kazanmasını istiyoruz, çünkü onların ekmeğini yiyoruz. Başka hiçbir memlekette sığıntıya bu kadar yardım edilmez. Bu millet, öyle söylendiği gibi, korkunç değil, bilâkis bunun kadar barışçı millet görmedim.
İngiltere’de yalancılar yaptıklarıyla övünürler, burada ise yalan söylediğinden emin olunduğu zaman alınlarına kızgın demir basılıyor. Bu kanun bizde uygulanırsa ne kadar güzel yüzün bozulduğu, ne kadar kibar sınıfına mensup kişilerin kaşlarına kadar inen perukalarla dolaşmağa mecbur kaldıkları görülür.
Zengin tüccarların çoğunun Yahudi oluşu dikkatimi çekti. Bunların nüfuzu çok kuvvetli, imtiyazları Türklerinkinden fazla. Kendi kanunlarıyla idare edilen bir cumhuriyet gibiler. Türkler atıl tabiatlı ve sanayie hevesli değiller. Buna karşılık Yahudiler birlik meydana getirdiklerinden devletin bütün ticaretini ellerine almışlar.
Bu hastalıkla ilgili bir şey anlatayım, siz de mutlaka burada bulunmak istersiniz. Bizde pek çoy yaygın ve çok zalimane olan çiçek hastalığını burada keşfettikleri bir aşı ile önlüyorlar. Bir çok kocakarının san’atları sırf bu ameliyatı yapmak. Aşılanma için en uygun zaman sıcakların sonu, sonbaharın başlangıcı. O zaman aile reisleri ailelerinde çiçek hastalığına tutulmuş kimse olup olmadığını öğreniyor ve bir kaç aile toplanıyorlar. Sayılan on beş on altıyı bulan aile toplulukları bu aşıcı kocakarılardan birini çağırıyorlar ve
ceviz kabuğu içine doldurulmuş çiçek hastalığı aşısını hangi damardan açılmasını isterlerse, o damarı büyük bir iğne ile açtıktan ve iğnenin ucu kadar aşıyı buraya koyduktan sonra yarayı bağlıyor ve üzerine bir ceviz kabuğu yapıştırıyorlar. Bütün bu ameliye sırasında en küçük bir acı hissedilmiyor. Aynı şeyi dört beş damara daha yapıyorlar.