Türkiye'de Devlet Geleneği

Metin Heper

Sayfa Sayısına Göre Türkiye'de Devlet Geleneği Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Türkiye'de Devlet Geleneği sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Türkiye'de Devlet Geleneği kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hükümet-Danıştay çatışmalarına geçmişten örnek:
1960'ların sonlarında Danıştayın da hükümete karşıt bir güç oluşturmuş olduğu söylenebilir. 1965'ten 1971'e kadar bu yüksek mahkeme, memurların atamaları ile ilgili 1400 hükü­met kararnamesini iptal etmiştir. Hükümetler bu kararlardan kırkına uymuş, diğer vakalarda ise söz konusu memurlara taz­minat ödenmiştir.
Bürokratın Ölümü
Devlet ile birlikte yaşayan, kendisini bu kurumun ayrılmaz bir parçası olarak düşünüp onunla özdeşleşen, devleti bütün çocuklarına karşı merhametli ve adaletli davranan bir baba figürü gibi algılayan, bu fikrin gerçekleşmesi için gayret eden ...[Memduh] Aytür, kişiliğinde, eski bürokratik kuşağın asil şevkini temsil etmiştir. Başka yerlerde daha yüksek gelir elde edebilecekler iken, bu kuşağı işte bu şevk kamu bordrolarında tutmuştur. Kendilerini orda tutan şey onlara duyulan saygı ve toplumdaki olayların gidişatını muhtemelen daha iyiye doğru şekillendirecek bazı belgeleri imzalama 'imtiyazı' idi. Siyasetçi İnönü kendisini devlet olarak görürdü, bürokrat Aytür de öyle.
Sayfa 162 - DoğubatıKitabı okudu
Reklam
Batı'da kentliler kendi imkanları ile kapitalist sınıfa dönüşürken, Osmanlı-Türk toplumunda orta sınıflar si­yasal sistemin kolayca dışlayabileceği bir konumda kalmıştır. Daha sonraları, bu sınıflar devlet eliyle gelişen bir gruba dönüş­tüler. Bu yüzden sermaye bakımından zayıf ve dolayısıyla dev­lete bağımlı kaldılar.
Misal Avrupa 17.yy da iktisatçı yetiştiriyordu:
Osmanlı'da merkanti­lizm geleneği yoktu. O kadar ki, ikinci kuşak Tanzimatçılar arasında, "iktisadi meseleler hakkında belirgin bir bilgiye, an­layışa ya da ciddi bir alakaya sahip" üst düzey bürokratın nere­deyse hiç bulunmadığı ileri sürülebilmiştir.
Osmanlı Imparatorluğu'nun kapitalistleşememe sebebi aslında:
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bürokratik seçkinler, girişim­ci grupları desteklemekten kaçınmakla kalmayıp, aslında ka­sıtlı olarak onların gelişimlerini de kösteklemişlerdir. İsrafat kanunu (sumptuary legislation) iktisadi gücün kullanımına öyle bir kısıtlama getirmişti ki servet sahibi olmak muhakkak bu servetin istendiği gibi harcanabileceği anlamına gelmiyordu.19 Dahası, bürokratik seçkinlerin gözünde girişimci grupların saygınlığı hemen hiç yoktu. Resmi belgelerde tüccarlar için kullanılan ve erken dönemde küçültücü anlama gelmeyen bezirgan ve madrabaz gibi deyimler, sonradan "vurguncu" ve "düzenbaz" anlamlarını kazandılar. On dokuzuncu yüzyılda girişimci grupların giderek daha çok Levantenlerden -ticaret ve zanaat ile uğraşan azınlıklardan- oluşması zaten itibarı zayıf temeller üzerine kurulmuş olan bu toplumsal katmanın daha saygın bir konuma gelmesine yardımcı olmadı. On dokuzun­cu yüzyıl boyunca girişimci gruplar, özerk ekonomik gücü ve normları ve dolayısıyla siyasal gücü olan bir sınıfa dönüşemedi. Girişimci ve yapıcı olmaktan daha çok fırsatçı olarak kaldılar.
Tek parti dö­neminde, özel sektörün siyasal kararlara etki yapabilecek bir konuma gelmesine bilinçli olarak izin verilmedi. İş ve ticaret çevrelerinin, ithalat kotası, kredi, yatırım ve altyapı gibi alan­larda hükümet politikaları ve kaynaklarına olan bağımlılıkları çok partili hayata geçişten sonra da devam etti. Hükümetler bu gruplar tarafından kurulan muhtelif örgütleri yakından de­netlediler.
Reklam
39 öğeden 41 ile 39 arasındakiler gösteriliyor.