Sayfa Sayısına Göre Üç Büyük Mustarip Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Üç Büyük Mustarip sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Üç Büyük Mustarip kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Necip Fâzıl'ın ıstırabı ilk elde daha çok fikrî ve ruhî gözükmektedir. Cemil Meriç ise "Marksistim" dediği için yirmi yıl, arkasından polis gezdiğinden şikâyetçidir. Amma bugün elli yaşını aşmış olan nesil Necip Fâzıl'ın "Müslümanım" dediği için yıllarca hapislerde yattığını hatırlar. Hem'de hapishaneye girerken toy bir delikanlı değildi, "Bir mısraı bir millete şeref veren adam" iltifatına nail olmuş ve tiyatro eserleri devlet sahnelerinde kerrât ile oynanmış bir sanatkâr iken hapse atılmıştı. Evet "Ben müslümanım" dediği için.
"Şekerim öyle bir roman yazmak istiyorum ki içinde aşk, şehvet, cinayet, ihanet, skandal hepsi bulunsun."
-"Daha kolay ne var, cicim, hayat-ı hususiyeni yaz'"
"Dünyanın her tarafında entelektüeller komünist olabilirler. Ama bunların içinde zamanla dönenler vardır. Bilhassa Rusya'yı görenler arasında. Fakat Türk sosyalistlerinin içinde bir tane dönen çıkmamıştır. Neden? Çünkü bunlar maaşlıdır."
Üç mustaribin yaşça en büyüğü Peyâmi Safa. Ya başça? Üçünü de gözümün önüne getiriyorum. Cemil Meriç'in "Bu gün gençler ne okumalı?" suâline elindeki tesbihi sallayarak "önce ben okunmalıyım" deyişini görüyorum.. Ben, ben, ben.. Necip Fâzıl ise kendisi anlatıyor, yazıların makine ile değil elle dizildiği devirlerde, bir yazısında o kadar çok "ben" demiştir ki, mürettibin yazı kasasında b, e, n harfleri kalmamıştır.. Peyâmi Safa ise biraz geriden ve derinden bakan gözlerle anlayışlı ve emin gülümsemekte.
Haçlı seferlerinin silahlısının sona erdiğini gösteren bu çöküş dünya çapında bir hâdise idi. Nitekim, bu çöküşten sonraki millî mücâdele'de kurtarılabilen yerler ve şartlar için hala ne kadar büyük bayramlar yapıldığını düşünmek çöküş ânındaki dehşeti bize daha iyi anlatabilir.
Altı asırlık bir cihan devletinin yıkılışı.. Hem de korkunç bir "hâleti nezi"den sonra.. Ve bu cihan devletinin ortada sipsivri kalan evlatları...
Yıkılan sadece bir cihan devleti değildi.. Basit bir devlet yıkılması değildi bu. Bir devletin yıkılması basit bir hâdise diye düşünülemezdi zaten amma, yıkıntısından yirmiye yakın devlet çıkmış ve bugün hâlâ mirasının paylaşılmasının kavgası bitmemiş Osmanlı Cihan Devletinin yıkılışı başka şeylerin de yıkılışı idi.
Hilafet'de yıkılmıştı..
Devlet küçülmüş, zafer kazanmasına mukabil, barış içinde daha büyük bir teslimiyete girmek zorunda kalmıştı. Milli Mücadelesine "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" a karşı çıkarak başlamış olan millet, neticede "Medenîleşmek" için her şeyi yapmaya mecbur kalmıştı.
Daha doğrusu devletle beraber, hilafetle beraber bir de "Medeniyet" yıkılmıştı. Yahut 12. asırdan beri çöktüğü ifade edilen bir medeniyetin enkazı bile toz haline gelmişti.
Bunun için Necip Fazıl "İnanmıyorum bana okutulan târihe" diyordu.. Bunun için Peyâmi Safa, medenîleşme çılgınlığı içinde bütün milli değerleri inkâr edenlere "Devrim yobazı" diyordu.
Nerede o diyar ki içinde, ceza ve hukuk mahkemeleri sayısınca iyilik, doğruluk ve güzellik çalışmakta ve üstün müeyyidelerini haykırmaktadır?
O diyar ki fertleri, hayvan ve nebat hürriyetine zıd olan insan hürriyetile hürdür. İnsan hürriyeti ki insanın, kendi eli ve iradesile hürriyetini tahdit ettiği vakit doğar ve kimseye ferdiyet, hürriyet lafını ettirmez.
Nerede o diyar ki, muhitinde idrak soyluları, paçalı tavuklar derecesinde olsun bir farika taşırlar ve mübaşir üniformasından biraz daha fazla saygı telkin ederler?
O diyar ki, çevresinde hâkimiyet, ne şunun, ne bunun, ne O'nun, ne sınıfların, ne cemiyetin, ne milletin, sadece hak ve hakikatindir... Heyhât ki bu diyar dışımızda değil içimizde ve bulmanın değil aramanın mevzuu...
(Necip Fazıl Kısakürek)