Üç Ekoloji - Sayı 3 (Yaz-Güz 2004)

Üç Ekoloji

En Eski Üç Ekoloji - Sayı 3 (Yaz-Güz 2004) Sözleri ve Alıntıları

En Eski Üç Ekoloji - Sayı 3 (Yaz-Güz 2004) sözleri ve alıntılarını, en eski Üç Ekoloji - Sayı 3 (Yaz-Güz 2004) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gazeteler aynı nüshalarında hem düzenli olarak korkunç iklimsel uyarılarda bulunuyorlar, hem de durmaksızın Rio'da hafta sonu tatillerinin reklamını yapıyorlar. İnsanlar, benim arkadaşım ve ailem de dahil olmak üzere, ciddi endişelerini belirtebiliyor, sonra aynı hızla bunu kafalarından çıkararak, yeni bir araba alabiliyor, klimayı açabiliyor, ya da tatil için dünyanın diğer ucuna uçabiliyorlar.
Stanley Cohen ''States of Denial, Knowing About Atrocities and Suffering''(İnkarın Halleri, Zulmü ve Acı Çekmeyi Tanımak) adlı harikulade kitabında, belli bir düzeydeki farkındalığın inkarının bilgiye doymuş toplumlarda olağan bir durum olduğunu söyler. ''İnsanların gerçeği kabul etmeye itilmesi değil gerçeklikten çekilip çıkartılması gereklidir'' der. Cohen'in tanımına göre inkar, temel bir paradoks içerir -bir şeyi inkar edebilmek için belli bir düzeyde onun varlığını ve ahlaki sonuçlarını kabul etmek gereklidir. Bu da Cohen'e göre eşzamanlı bir 'bilme ve bilmeme' durumudur.
Reklam
İkinci olarak sorumluluğumuzu dağıtmaktayız. Cohen, şiddet içeren suçların kalabalık bir caddede hiç kimse tarafından müdahale edilmediği için işlenebilmesine yol açan 'pasif seyirci etkisi'nden uzun uzun bahsetmektedir. Bireyler bir başkasının müdahale etmesini bekleyerek kişisel sorumluluklarını grubun kolektif sorumluluğu içine dahil etmektedirler. Seyirci etkisinin önemli sonuçlarından birisi, ortamdaki kişi sayısı arttıkça herhangi bir bireyin tek başına müdahale etme gücüne sahip olduğu duygusunun azalmasıdır. Savaş ve baskı zamanlarında bir toplumun bütünü bile aciz bırakılabiliyor. İklim değişikliği ile ilgili olarak biz hem seyirciyi hem de suçlu, bu da yalnızca inkarımızı güçlendirebilecek bir iç çatışmadır.
İnsanlar çevresel felaketleri ya çok büyük tehditler olarak algılayıp bedeli ne olursa olsun önlenmesini isterler, ya da göz ardı edilmesi gereken bir propaganda malzemesi olarak görürler. Bir felaket karşısında ölçülü bir tepki vermek insanın güçlü bir özelliği değildir. Birçok faktör çevresel tehditlere karşı yukardaki gibi bir ya hep ya hiç tepkisi yaratsa da bunların en önemlilerinden biri insanların inançların içinde tutarlılık arama eğilimde olmasıdır. İnsanlar yeni edindikleri bilgiyi varolan görüş ve inanç yapısının görece sabit ve değişime karşı dirençli olmasını sağlar. Bu görünüşte rasyonel bir eğilim olmasına rağmen, sosyal psikologların önyargılara saplanma diye adlandırdıkları durumda olduğu gibi önsezilere aykırı bazı sonuçlara yol açar.
Bugün her şeyin hızla oluşup bozulduğu, değişimin süratlendiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bunun sonucu olarak da gelmesi beklenen bir gelecek yok. Geçmiş ise çoktan tüketilmiş olanı temsil ettiğinden, herhangi bir anlam ifade etmiyor. Dolayısıyla postmodern toplumlar bir ''sonsuz şimdi'' içinde yaşıyorlar.
TV zaten atomlaşma yaşayan, yabancılaşan insanları bu konuda daha da şiddetlenen bir tutumla giderek her şeye karşı kayıtsız kılıp, olayları sadece izlemekle yetinir hale sokuyor.
Reklam