Hikaye, annesi Lise, babası Luis, köpeği Pepe ve eşeği Mabelle ile şehirden uzak bir yaşam süren küçük Joachim’in; üç gölde tarafından takip edilmesiyle başlıyor. Annesi ve babası gölgelerin ne amaçla geldiklerini bilseler de okuyucu olarak gerçekten ne amaçladıklarını kitabın sonuna kadar pek anlamıyoruz. Gölgelerin varlığından rahatsız olan Lise, oğlunu korumak için şehir merkezine giderek daha önce tanışıklığının olduğu Kocakarı Pique’den yardım ister. Luis, bunu yapmaması gerektiğini söyleyerek çocuğu korumak için bir yolculuğa çıkar. Oğlunu korumak için canını bile vermekten korkmayan baba, yolculuk sırasında yaşanan olaylar neticesinde kalbini bir büyücüye (barona) verir. Oğlunu korumak isteyen baba gölgelerin arasına katılarak inanılmaz bir güce kavuşur. Oğlunu avucuna alıp günlerce yürüyen baba oğlunu her ne kadar korusa da aslında onu yalnızlaştırıyordur. Luis günlerce yürür, yorgun düşer ve çocuk üç gölge ile nihayet yüzleşir.
Konu itibariyle basit olsa da, anlatılmak istenen bazen bazı şeyleri geride bırakmak gerektiğidir. Disney stüdyolarında da çalışan çizer Cyril Pedrosa, aklında ki masalsı havayı kitaba aktarmayı fazlasıyla başarmış. Ne var ki Pedrosa’nın yazarlığı çizerliği kadar iyi değil. Hikayeye hiç bir zaman dahil olamıyorsunuz.