Yazarın babasını anlattığı “Uçma Sanatı” kitabından sonra, röportaj esnasında bir soru yöneltilir Altarriba’ya:
“Peki ya anneniz?”
Bu sorudan yola çıkarak yazar annesinin hikayesini yazmaya karar veriyor ve ortaya Kırık Kanat isimli bu çizgi roman çıkıyor. Arka planda 20. yüzyıl İspanya’sını, patriyarka ve diktatörlük atmosferini solurken, bir yandan da annesinin (Petra) yaşamını okuyoruz. Çolak kolunu kimseye fark ettirmeden bir ömür onunla yaşayan, ikinci planda geçen hayatıyla oradan oraya savrulurken aidiyetini arayan biri Petra. Kitap 4 bölümden oluşuyor ve her bir bölümde Petra’nın hayatındaki bir erkeğin dahil olduğu hayat bölümünü okuyoruz. Babası, patronu, kocası ve ayrılıktan sonraki sevgilisi. Babasının bakım yükünü üstlenmiş, okula gönderilmemiş, küçük yaştan itibaren yemek yapmayı öğrenmek zorunda kalmış bir kadını görüyoruz. Bunlar olurken dönemin asker ve bürokratları aracılığıyla ülkedeki siyasi iklimi de hissediyoruz. Öte yandan, birçok yerde o dönemde kadınların konumundan, cinsiyet eşitsizliğinden de dem vurulan anlar bulunmakta. Erkekler siyasetle ilgilenip büyük işler yaparken, Petra ve çevresindeki birçok kadın o evlerde hizmetli olabiliyor ancak.
Parmak bastığı konularla beni hayli tatmin eden bir çizgi roman oldu.