Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Üç Günlük Dünya İçin

Samiha Ayverdi

Üç Günlük Dünya İçin Sözleri ve Alıntıları

Üç Günlük Dünya İçin sözleri ve alıntılarını, Üç Günlük Dünya İçin kitap alıntılarını, Üç Günlük Dünya İçin en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Neydi bu sır? Bin yıllık Anadolu Türklüğüne fütûhat yollarını açan ve onu yalnız istilâcılıkta bırakmayıp medeniyetler kurduran bu sır, cemiyeti tek fikir mihrabı önünde ve bir ibâdet şoku içinde sarhoş edercesine kendinden geçiren îlâ-yı kelimetullah aşkı yâni Allah'ın birliğini tevhid inanışını dünyaya taşımak ve yaymak aşk ve şevki idi.
Eski devirlerde kütlenin iliğine kemiğine işlemiş bir Allah'a hesap veriş anlayışı vardı ki zihinlerden örf ve âdetlere kadar sinmiş bu manevi teftiş ve kendi kendini kontrol karşısında kanunlar yaya kalır, bir karalamadan ileri gidemezdi.
Reklam
Düşünmeli ki, Cumhûriyetten bu yana, memleketimizin çeşitli müesseselerinde tahakkuk ettirilen inkılâplara rağmen maârif hayatı yüz üstü bırakılmış, hattâ başta dili, târihî ve iftiharları, enkaz haline getirilmiş, bu arada yetişen kaç neslin beli bükülmüş, kaç nesil vatan sevgisinden, dil, din ve tarih şuurundan, milli ve beşeri felsefeden, geçmişin iftiharlarından mahrum olarak, günlük hayat sahnesine atılmıştır...
Sayfa 160Kitabı okudu
Ama niçin yaşadığını bilmeden yaşamaya hayat demek mümkün müydü? Yaşamanın bir gayesi bulunduğuna inanan Sadık, hayâtın yemek içmek, zevk-u safâ ile bir hoşça vakit geçirmek demek olmadığını çok iyi biliyordu. "İşte yaşıyorum ölmedim ama bu hayattan beklenen nedir?" diye kendi kendine soracak bir zihni olgunluğa sâhip olan Sâdık bir türlü cevâbını alamadığı bu soruların karşılığını bekliyor gibi idi.
İnsan oğlunun, ahlâk-ı Muhammedi ile terbiye edilmedikçe ıslâhı ve âdil bir nizâmı gerçekleştirmesi mümkün olamaz.
Fakir düşmüş bir millet eski elbiseye rağbet etse belki hoş görülür. Fakat muhteşem bir târihten artakalmış Türk oğlunun, iman ve kültür zaafı içinde yalpalayıp yabancı değerler ithâli ne affedilir, ne hoş görülür. Zira elbise, çamaşır eskir, lâkin toplumun bağrına yerleşen bir an'aneyi söküp çıkarmak hemen hemen mümkün değildir. Şu halde milli-mânevi bir kültürün nöbet tutacağı geçit vermez bir gümrük duvarına toslayıp geri döndürmek tek çâre olsa gerek.
Reklam
Evlat denize benzer, ne içilir ne geçilir…
Sayfa 195Kitabı okudu
İslâm ruhu, Türk'ün her zerresinde buyruk yürüten öyle bir kudrete sâhiptir ki, bunu bünyenin ne siyâsi, ne içtimâi, ne de vicdâni çevresinden koparıp atmak imkânı vardır. Kültürde, maârifte, sanat ve teknikte olduğu kadar, çocuğunu emziren, yemeğini pişiren, evini silip süpüren kadının bütün tutum ve davranışında dahi, kanın damarlarında akışı gibi günlük hayâtında bile söz sâhibi olduğunu görmek mümkündür. Hülâsa Türk insanı, kadın ya da erkek, hep imânın kumanda ettiği bir hayâtı sürüp yaşar. Müslüman Türk cemiyetinde, sevgi ile sarmaş dolaş olan saygının yerini tutacak bir şey düşünülemez.
Muhteşem bir bir târihten artakalmış Türk oğlunun, iman ve kültür zaafı içinde yalpalayıp yabancı değerler ithali ne affedilir, ne hoş görülür...
Sayfa 162Kitabı okudu
Fettah Efendi: “Ben, câhil bir eskiciyim, ama kulağımda, Efendimin sözlerinden kalma, hazineler değer hikmetleri unutmuş değilim. O: “Tahammül mülkünün eri olmak isteyenlerin, sabır küpünü taşırmak yolunda gayret edenlere dikkatli davranması gerekir, Onun için her asırda onlar hâkim, biz mahküm oluruz. Tek çâre nedir, derseniz, yokluğa sarılmaktır, Ama dikkat edin ki, yokluk iddialarınızda, o insi varlıklar gizli olmasın...” derdi. Mahallenin Fettah Amcası, onun içindir ki, bakkalın acı sözlerine, ağuları bal gibi yutmak gerek demiş ve bir huzurun cennetinde yaşamanın zevki ile cümle çevresine örnek olmaktan sonuna kadar vaz geçmemiştir.
Reklam
Târihî bir hakîkat olarak bilinen gerçek, daha İstiklâl Harbi başlamadan Sultan Vahideddin'in yâverlerinden olan Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'daki mukâvemet çetelerini birleştirip düşmana karşı muntazam bir ordu teşkil etmek üzere vazifelendirip göndermesi ve kendisine her türlü yardımı vaad etmiş olmasıdır. Burada dikkate şâyan olan bir gerçek de, Padişahın Mustafa Kemal Paşa'nın eline bir ferman da verip, Türk milletini kendi adına Mustafa Kemal Paşa'nın emri altında birleşmeye davet etmiş olmasıdır. Onun için Türk milletinin el ele vermesinde, Padişahın fermânının büyük tesiri olmuştur. Sultan Vahideddin son derece vatanperver bir hükümdardı...
Şu bir gerçek ki Türk insanı, yüzyıllarca hep, Allah saygısını bir şaşmaz ölçü olarak hayâtının her safhasında tatbik ederken, birden gevşetilen daha doğrusu, itilip tekmelenen, mânevi bir terbiye ve anlayıştan mahrum edilen cemiyet içinde egosundan başka kuvvet tanımamak gibi rühi bir sefâlete düşmüştür. Bu yüzden ondan sapıklık ve şahsi çıkarlarına dört elle sarılmak gibi davranışlar beklemek pek yadırganamaz. Böylece kendisini iman adamı olarak görmek hatâsına düşen ve kendisini öyle takdim edip etrâfını aldatan sahtelerin ortaya çıkmış olması nasıl inkâr edilebilir?
Hatâsını idrak ederek telâfisi yolunu açanlar olursa, onu ukalâlık ve işgüzarlık ile suçlamadan,yanlışından dönmenin ne kadar tebcile(ululama,saygı gösterme) değdiğini kabul etmemek olur mu?
Kaşı gözü, eli ayağı ile mücessem(gözle görülür) ve müşahhas(somut) bir varlık olan insanın merhamet, şefkat, sevgi, saygı ve İman gibi gözle görülmeyen fakat inkâr da edilemeyen bir derüni ve hissi bünyesi de vardır ki maddesi ile imtizaç(uyuşma) hâlinde bulunan bu iç kuvvetlerini dış yapısından ayırmak hatâsı işlendiğinde, cemiyetlerin ve kütlelerin o iki kuvvet arasındaki ayrılığı yüzünden, içtimâi bir muvâzenesizlik ve iflâsa gitmemesi nasıl beklenebilir? *
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.