Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Yaralı Yorumları ve İncelemeleri
Yaralı yorumları ve incelemelerini, Yaralı kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Yaralı puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
400 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın ilk sayfalarında açıkçası kitabı sevmeyecegimi düşündüm, ve ilk 30 sayfa okurken çok zorlandım nedense. Tüm bir gün boyunca elimde süründü. Ama sonrasında o kadar hızlı ilerlemeye başladı ki her şey heyecanla okumaya başladım.
Kitap gerçekten akıcı ve her sayfasında ayrı aksiyon ve merakla devam ediyor. Kitap sonunda aslında hem tahmin ettiğim hem de etmediğim şeyler oldu.
Tristen ve Sara’yı okumak keyifliydi. Yazarın kalemi çok iyi, kendini okutturuyor. Karakterlerine kötülük yazarken onları anlayabilmememizi de sağlıyor oluşu çok daha cazip kılıyor.
En büyük eleştirim, erkek karakterlerine tanrı rolü vermesi. Gerçekten absürt ve saçma geliyor okurken. Sürekli senin tanrın benim tripleri okumak rahatsız edici. O kısımlarda anlatmak istediği kişisel bir şey mi var diye düşünmedim değil.
Sonuç itibariyle okuması güzel bir kitaptı. İlk kitabı daha çok sevmiş olmama rağmen Tristen’le, Yaralı Prensle tanışmak keyifliydi.
Merhabalar,
1920 lerde monarşisinin için de karanlık yaralı bir prens… intikam hırsıyla büyümüş saraya planları doğrultusunda gelen bir kadın… İntikam mı aşk mı? Sanırım Yaralı kitabının kısaca konusu diyebiliriz…
Birinci kitaba göre yazarın kaleminin farklılığı bu kitapta hissediliyordu zira onda herşey çok çabuk olup bitiyordu ama bunda yazar biraz daha yavaş ilerleyip konuyu karekterleri sindirmemize olanak vermişti.
Karakterlere gelecek olursakta ah Tristan ah yaralı yüreğinde kocaman sevgiler taşıyan bir adamdın kesinlikle.Tristan’ı bir defa çok sevdim hele Simon ile olan bağı şahane ötesiydi …final de yaptığı şey ise tam bir krala yakışacak harika bir jestti..Kitapta kesinlikle onun duyguları her yönüyle bana geçti ama kadın karekter Sara beni o kadar etkilemedi nedense. Olay örgüsü ve ikilinin arasındaki ilişkiye gelecek olursakta yazar yavaş ilerletti ki bu güzeldi ..Sakin ve emin adımlarla ilerledi kitap ama son 100 geldiğinde de herşeyi toparlaması bır tık eksik kalmışlık hissi verdi bana biraz daha sakin giderek toparlasaydı şayet bence daha güzel olurdu. Netice olarak ufak eksiklerine rağmen seri sanırım gittikçe daha güzel olmaya başlıyor Darkromance sevip bir farklılık olarak tarihin tozlu sayfalarında gezintiye çıkmak isteyenlere öneridir diyerek yorumumu noktalıyorum.
Tristan, hep bir şekilde zorbalık görmüş, sevgiden mahrum ve tahtın ikinci varisi olarak görülen ve bu yüzden sert duruşunu yüzünde aldığı yara ile perçinlemiştir. Bütün bunlar içinde tuttu kin ve nefreti tahta çıkmak için yemin verir. Kendine ait planları tahtın sahibi abisinden hep sakınır. Bir yandan kendi gibi hor görülmüş halktan kişileri kendine yandaş edinir bir yandan bambaşka planlar kurmaya devam eder.
Fakat Tristan ufak bir ayrıntıyı gözden kaçırır. Abisinin evleneceği Leydi Sara saraya geldiğinde Tristan'nın tahin edemeyeceği duygularının ortaya çıkmasına neren olur; aşk bu ikilinin arasında tıpkı nefretle başlattıkları diyaloglarla filizlenecektir. Leydi Sara ise ölen babasının intikamına almaya ant içmiştir. Kralla hesaplaşacaktır ama önce güvenini kazanması gerektiğinin bilincindedir. Peki ama bu ikilinin arası nasıl bu kadar öfke ve nefretle başlamışken sevgiyle sonuçlanacak? Buz tutmuş bir kalbe sahip olan bir prensin, gözü kara ve intikamla yanıp tutuşan leydi; adalet çanları çalmaya başladı. Karakterler, olay görgüsü, çeviri ve yazarın akıcı kalemi bu kitabı sizin aklınızdaki unutulmazlar köşesine kolaytır. Yetişkin içerikli olduğunu söylemeden geçemem, yaşı küçük okuyucular yerine yetişkin okurların okuma zevkine göre!
#yaralı #scarred #emilymcintire #renkitap
Bu kitapta bir Tristan var arkadaşlar off diyorum. Başta bir kaşık suda boğmak isteyeceksiniz ama sonra merhametine,kalbine ve aşkına hayran olacaksınız. Ahhh benim Yaralı Prensim.
.
Tahtın ikinci varisi olan Tristan,yıllardır kral olan abisi tarafından hafife alınmış biri. Ama onun da tahtla ilgili gizliden gizliye planları vardır. Bu planlarını hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyecektir. Ta ki abisi ile evlenmek üzere saraya gelen Sara’yı görene kadar. İlk karşılaştıkları andan itibaren birbirlerinden hiç hoşlanmazlar ama karşı çıkamadıkları bir çekim de vardır aralarında. Fakat tahtla ilgili planları olan tek kişi Tristan değildir. Sara,öldürülen babasının intikamını almak ve tahtı Faasa ailesinden almak için her şeyi yapmaya hazırdır. İkisinin de hesaba katmadığı tek şey aşktır.
.
Kitabı sevdim ama yarıdan sonrasını. İlk yarısı Sara ve Tristan’ın arasında geçen kavgalar,Sara’nın ve Tristan’ın planları ile geçti. Ama yarıdan sonra kitap bir coştu Allahım dedim cennete mi düştüm ben. Birbirlerine olan aşkları,birbirleri için herkese karşı gelmeleri ama bence en önemlisi tüm kötü huylarına rağmen bitmeyecek bir aşkla birbirlerine bağlanmaları. Hem erkek hem kadın karakterin bakış açısıyla anlatım vardı kitapta. Yetişkin içerik uyarısını da şuraya bırakayım. Türü sevenlere tavsiyemdir
Emıly Mcıntıre Bağlı kitabı ile yazarın kalemini sevmiştim. Yaralı kitabını merakla bekliyordum geldiği gibi okudum ve yorumum ile karşınızdayım.
Sara Faasa Kralı ile evlilik yapmak için yola çıkacaktır. Bir zamanlar bereketli toprakları ve gelişen sanayisi ile bilinen Silva eski görkeminde değildir. Sara'nın babası halkı için krallığa yardımda bulunmalarını söylemek üzere gitmiş. Fakat Saxum sarayı onu hainlik ile suçlayıp asmıştır. Bu zor zamanlarında en büyük destekleyicisi amcasıydı. Anlaşmalı evlilik sayesinde Faasa krallığından intikamını almaktır hedefi.
Prens Tristan yüzündeki yara, soğuk duruşu ile herkesin çekindiği kişiydi. Babasının ölümü onu çok üzer. Abisinin kral olmayı hak etmediğini düşünür ve gizli bir isyanın lideri olarak halkın huzura ereceğini, abisini tahttan indireceğini savunur. Fakat abisi Michel'in yeni nişanlısı Leydi Sara Beatreaux saraya geldiğinde Tristan için işler karışmaya başlar.
Kitaba başladığımda Tristan bana bi soğuk kendini beğenmiş geldi. Sara ile ilişkileri nefret ve tutku arasındaydı. Kitap ilerledikçe Tristan'ı daha iyi anlıyorsunuz. Özellikle son sayfalarda yaptıklarını hayran oldum. Yüreği çok güzel bir adamsın Prenses Tristan. Sara karakterini ayrı sevdim. Hem eğlenceli hem de gözü kara biriydi. Olayları çabuk kavrayan ve gerektiğinde acıması asla olmayan biriydi.
Yaralı, konusu, aksiyonu ve tutkusuyla çok iyiydi. Kitabın başına yazarın notu bulunmaktadır. Kesinlikle tavsiyemdir. Yetişkin içerik olduğunu belirtmek isterim.
#yaralı
“Tristan, bir şekilde beni dünyadaki en şanslı kızmışım gibi hissetiriyordu.
Sanırım, bir açıdan öyleydim de..
Çünkü kalbim, yaralı prense aitti.
Asilerin kurtarıcısına.
Gloria Terra’nın taç giyen kralına.
Beni de küllerin kraliçesi yapmıştı…”
Saray ve kraliyet temalı kitaplara karşı ayrı bir ilgim vardı her daim. Belki de tarihi geçmişi
Yaralı prens :)
never after serisi 2. kitabı ilk kitaba göre baya iyiydi ben çok sevdim
Tristan :)))) yaralı prensimizzzz
Prens Tristan Faasa’nın kaderi hiçbir zaman taht olmamıştı. Taht, her zaman abisi Michael’a aitti. Babaları öldüğünde Michael tahta oturmayı, Tristan da bunu çalmayı hedefliyordu. Gizli bir isyanın lideri olarak Tristan, abisinin hükmünü sona erdirmek için her şeyi yapacaktı. Ancak Michael’ın yeni nişanlısı Leydi Sara Beatreaux geldiğinde, Tristan kendini bambaşka bir savaşın ortasında buldu. Tacın mı yoksa tacı giyen kadının mı daha önemli olduğunu sorgulatacak türden bir savaşın… Sara’nın tek bir planı vardı. Kralla evlenip kendini tehlikeye atarak, Faasa soyunu bu dünyadan silecekti. Buna rağmen Yaralı Prens hiç beklediği gibi değildi. Tehlikeliydi. Yasaktı. Öldürmesi için gönderildiği adamlardan biriydi. Nefret ve tutku arasındaki çizgi incelirken sırlar açığa çıkmaya başladı. Sara, kime güvenebileceğini artık bilmiyordu. İntikamı ve asla âşık olmaması gereken düşmanı arasında kalmıştı.
"Ben kimsenin kraliçesi değilim. Ben o tacı yakacak olan kişiyim."
Arka kapağı okuduktan sonra bazı büyük beklentilerim vardı, çok keyifliydi ve çok hızlı okundu, ancak aradığım kıvılcımı bulamadım. Özellikle bu kitap aslında kötü adamın kızı yakaladığı hikayesini konu aldığı için. Tristan ve Sara'nın esprili şakaları ve bu kitaptaki enfes baharatlı sahneler tüm bunları telafi ediyordu. Birlikte çok ateşli olduklarını itiraf etmeliyim.
Yasak aşk ve karanlık aşk gibi kinayeleri tarihi ve kraliyet esintileriyle yeniden anlatan bir başka karanlık fantazi. Tristan, kelimenin tam anlamıyla “senin için dünyayı yakacağım”ın vücut bulmuş haliydi.
Bu serinin en sevdiğim kitabı kesinlikle üçüncü kitaptı.
Aslında yorum girmeyecektim ama daha önce hiçbir yerde görmediğim için söylemek istedim.
Kitap dönemselmiş kitabın dönemsel olduğunu bilmiyordum gerçi dönemsel mi demeliyim bilmiyorum 1910’larda geçiyor. Kitabı sevmememin nedeni hem bu çünkü 1910’larda bayağı popüler ülke için saçma sapan olayları ve hükümdarlarıyla hiç inandırıcı değildi. Bir diğer nedeni saraylı, entrikalı bir konu için kötü yazılmış olması. Bunlar nasıl ülke yönetiyor ya beni başına koysalar ben daha iyi yönetirdim diyeceğim halleri vardı saçma s*lak işler vallahi. Bir diğer nedeni de karakterleri. Kral desen kral gibi değil herkese inanan sünepenin teki, yaralı prens desen iğrenç karakterinin dışında hiçbir vasfının olmadığı gibi başlattığı isyanın aşırı cringe olması bir de o kafayla da başarılı oldu heee demek ben olsam neler eylerdim hey gidim heyy harcandım milenyumlarda. Sara içinse başta sevdim akıllı kız da dedim ama keşke demeseydim ama demişte bulundum o yüzden bir puanı da onun için verdim. Yani kadın bir karakter için güçlü başlayıp saçma gelişimiyle hayal kırıklığına uğratanlardan oldu.
Selam
Kitap az önce bitti. İlk kitaba göre olayların yavaş ilerlediğini düşünüyordum sonra bir anda noluyor lan boyutuna geldim. Daha kibar haliyle anlatmam gerekirse giriş ve gelişme kısmını çok anlamadım. Ama sonuç çok netti. Verilmek istenen mesaj da öyle.
Toplum tarafından farklılıkları sebebiyle dışlanmış insanların içlerinde yaşadıkları çatışmaların dışarıya nasıl yansıdığını net bir şekilde anlamış olduk. İnsanlar dışlandıklarında zorbalığa uğradığında katil olmalı demiyorum sadece insanları dışlarken doğacak canilerin katillere aslında toplumun sebebiyet verdiğini söylemek istiyorum