Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yaşadığım Gibi

Ahmet Hamdi Tanpınar

Yaşadığım Gibi Gönderileri

Yaşadığım Gibi kitaplarını, Yaşadığım Gibi sözleri ve alıntılarını, Yaşadığım Gibi yazarlarını, Yaşadığım Gibi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Elbette atomdan silah yapıldığı bir devirde aşkın okundan bahsedilemezdi.
Sayfa 336
Yıkmak, yapmak için olsa dahi daima zararlıdır ve hakikî yapıcılık, ilâve etmektir.
Sayfa 229 - Dergâh YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Her mimarî eseri millî hayatın bir koruyucusudur. Bu koruyucu tanrıları kaybede ede cemiyet bir gün devam fikrini kaybeder. Bir asırlardır, düşman bir âlemin ortasında, yangın ve ateş içinde milliyetimize kurtarıcı bir tılsım gibi sarılmış olarak yaşadık. O duygu sayesinde varız. Ne zaman ki milliyetimizi bıraktık, o anda başımıza felâketler yağdı.
Sayfa 228 - Dergâh YayınlarıKitabı okuyor
Hayır, Türk İstanbul’u kurtarmak lâzım. Bu belki biraz masraflı ve külfetli olur. Fakat sağlam bir programla çarçabuk yapılabilir.
Sayfa 219 - Dergâh YayınlarıKitabı okuyor
“Birden haykırdı hür Anadolu Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!”
Sayfa 207 - Dergâh YayınlarıKitabı okuyor
Yaşamak, etrafımızdaki şeylerin şuuruna erdikçe bir dua olur.
Sayfa 195 - Dergâh YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Zaten bakmasını bilen göz için karanlık, karanlık değildir. O ışığın cevheridir. Şâir, beyhûde yere: Neler gördü bu şeb bîdâr olanlar! diye haykırmıyor.
Sayfa 170 - Dergâh YayınlarıKitabı okuyor
Fatih, İstanbul’u bir nisan sabahı muhasara etti ve bir mayıs sabahı şehre girdi. Bu demektir ki, fetih ordusu şehri kuşatırken bizim olan Boğaz vâdilerinde, Çamlıca tepelerinde, Rami, Davutpaşa kırlarında erik ve badem ağaçları çiçek açmıştı. Otağtepe’de, Fatih’in çadırının etrafı, şüphesiz bir ipek halı gibi bahar çimenleri ve kır çiçekleriyle döşeli idi ve Fatih beyaz atının üstünde bir burçtan öbürüne koşarken Haliç sularında, Marmara’da, tıpkı bizim gibi İstanbul baharının değişen renklerini görüyordu. Yine bu demektir ki, fetih ordusunun ilk top sesleri arasında kumruların aşk daveti işitiliyor, son hücum tekbîrlerine bülbül sesleri dem tutuyordu.
Sayfa 159Kitabı okudu
1923 yıllarında Erzurum Lisesi’nde hoca idim. Mektebimizde Fransızca ders veren Abdülhakim Bey adında Mısırlı bir hoca vardı. Çok çabuk dost olmuştuk. Fransızcayı, İngilizceyi iyi biliyor, biraz yağlı, fazla tecvidli olmasına rağmen Türkçeyi de mükemmel şekilde konuşuyordu. Fransız gramerini iki ayda öğretmek için hususî bir metod bile icad etmişti. Bu cinsten icad sahiplerinin çoğu gibi, o da garip bir adamdı. Sene sonunda imtihanlarda çocukların hakikaten Fransız gramerini çok iyi bildiklerini gördük. Yalnız bir şey eksikti. Fransızca bilmiyorlardı. Tek başına metodun kâfi olmadığını ve her icadın icad sayılamıyacağını ilk önce o imtihanda öğrendim.
Bir gün Ankara Palas’ta, benden yaşlı ve çok zeki tanınmış bir münevverimizle konuşuyordum. Elimde bir Kafka vardı. Kitabı aldı, elinde evirip çevirdikten sonra yüzünü buruşturdu. Benim gibi zeki bir gencin —zekâmı bilmem ama, o zaman hakikaten bana genç denebilirdi — böyle mülevves şeyleri, bu cinsten dejenere muharrirleri okumasını hiç doğru bulmadığını, fakat kabahatin bizde olmadığını, asıl kabahatin bu gibi kitapları memlekete serbestçe sokan hükümette olduğunu söyledi. Hayretimden donup kalmıştım. Bir lâhzada 1923 inkilâbından seksen sene evveline, Abdülhamid Han'ın kitaba ve gazeteye sansür koyduğu devre dönüvermiştik. Kendisine düşüncemi söyleyince masasını bana bırakıp gitti. Hayatta övünebileceğim tek zaferim belki budur, yani kitaptan korkan, düşünceye had çekmek isteyen bu adamı yanımdan kaçırtmamdır.
Reklam
neyiz? nereye gidiyoruz? işte her gun içimizde kilitlenen sual.
zaten bakmasını bilen göz için karanlık, karanlık değildir. o ışığın cevheridir.
ömrün büyük ve dağdağalı gecesini bir aşkın yıldızlı uykusu yapanlar, bir ebediyet bahçesi olan bir ölümde uyanırlar.
benim için en büyük sanatkârlar , kendi mütevazı ve isimsiz ömürlerinde aşkın cennetini yaratmak suretiyle ölümü iradelerine muti edenlerdir. biz her açılan bahar gülünde onların ruhunu koklar, her şafakta onların rüyasının yenileştiğini seyrederiz.
hiç ihtiyar kadınların, ömürleride bir kere sevmiş olmanın gururuyla gözlerinin nasıl parladığına dikkat ettiniz mi? bütün bir harabî içinde gülen bu yıldızların acayip ışığını bir defa için olsun yaşayanlar, ıstıraplarının tesellisini bulurlar; ve o zaman kendi içimizdeki ateşin, ruha bir kere geçtikten sonra ebediyet boyunca sönmeyeceğini anlarlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.