Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yaşayıp Görmek

Oktay Akbal

Yaşayıp Görmek Gönderileri

Yaşayıp Görmek kitaplarını, Yaşayıp Görmek sözleri ve alıntılarını, Yaşayıp Görmek yazarlarını, Yaşayıp Görmek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ataol Behramoğlu «kırk» yaşına girmiş. Ne çabuk? Yaşlılığı duymak, bizden sonraki kuşakların yaşlılığa doğru yürüdüklerini görmenin bir sonucu mudur?.. Bakarsınız on sekiz yirmi yaşlarındadır, sonra yıllar geçer farkına varmadan, o genç, ortayaşlı olur, gelir sizinle denkleşir, eşitleşir. Yaşlar gariptir, otuzundaki insan on sekizindekini «çocuk» görür, ama altmışındaki kırkındaki ile eşittir yaşam savaşında...
Sayfa 88
Geçen gün bir lokantanın vitrini önünde solgun bir delikanlı durmuş bakıyordu. Bir sanat yapıtının zenginliğine dalmış gibi, vitrindeki dolmalara, tatlılara..
Reklam
"Yaşam, sırtındaki paltosunu ardı sıra sürükleyen bir yolcudur. Kendi ayak izlerini silmesi için....." Aragon bir yazısında böyle der. Yaşamda tüm iz ler, varoluş belirtileri, kişilik, nitelik anımsamaları si linir gider. Geriye bir şey kalmaz. Yaşanan, yaşanmış tır; bitmiş tükenmiştir. Her insan bir yandan yaşamı. ni sürdürürken, bir yandan da hem kendisi unutur yaşadıklarını, hem de başkalarının belleğinden silinir gider.
Sayfa 80
Aristo şöyle özetlemiş: «Zorbalık kuralları şunlardır: En önemli kişileri elden geldiğince alçaltmak. İşten en iyi anlayanları devletten uzaklaştırmak. Halkın dernek kurmasını, şenlik yapmasını, okuyup öğrenmesini önlemek, ruhu yükselten ve insana güvenlik veren her şeyi engellemek, okula gitmelerini, toplanıp eğlenmelerini yasak etmek, insanlar arasındaki ilişkiler onlara güven verdiği için, yurttaşların birbiriyle düşüp kalkmasını önlemek için her çareye başvurmak gece gündüz sokaklarda devriyeler gezdirip kapıları dinletmek, herkesin mahrem hayatını açığa vurmak. İnsanlar böylece yavaş yavaş köleliğe alışırlar. Her yerde casuslar bulundurulur yapılan ve söylenen her şeyi öğrenmek için. Hieron'un Sirakuza'da yaptığı gibi toplantılar yapılan her yere curnalcı ve iftiracılar salınılır. Aristo zorbalığın ayakta kalmak için başvurduğu önlemleri sıralarken şunları da ekliyor: Yurttaşları yoksul bırakmak, savaş açmak... Değişmiyor, hedefinden şaşmıyor, yeni yöntemler aramıyor, hep aynı çizgide, hep aynı kesin kurallara çalışıyor, zorbalık!. Halkı sindirmek, önemli kişileri elden geldiğince aşağılatmak, halkı parçalamak, sindirmek, köleleştirmek... Eskiden bir «zorba» bunu tek başına yapardı, tabii yardakçıları ile... Şimdi aşırı sağcı partiler, dernekler, politikacılar toplumu tek bir zorbanın buyruğuna sokmak için aynı yolu yöntemi izliyorlar. Her şeyden önce yasaları ayaklar altına almaktır başlıca tutumları.
Sayfa 58
Şair Necip Fazıl, 1945'ten önce öldü.
Yaşça büyüktü, ama yazın sevgisiyle bizleri eşit görürdü kendisiyle... Ama çok sürmedi bu. Dergi, yavaş yavaş değişti. Bambaşka bir görünüş, bir içerik kazandı. Atatürk devrimlerini yıkıp yok etmek isteyenlerle işbirliğine kalkıştı. Hatta onların öncüsü oldu. Bizleri de etkilemeye çalıştı, ama başaramadı. 1945 güz aylarında karşımızdaki Büyük Doğu' dergisi sahibi Necip Fazıl'ın, 'şair "Necip Fazıl'dan çok daha başka bir insan olduğunu anladık, kendisiyle ilgiyi kestik. 1945'ten sonra hızla, ilkelliğe, geriliğe doğru koşarcasına ilerledi, her adımda sanattan, şiirden, kendisini seven sanatcı dostlarından koparak. Gidiş o gidiş! Kırk yıl sonra ulaştığı yer, 'genç şair Necip Fazıl'a yakışan bir yer değildi. Şair Necip Fazıl, 1945'ten önce ölmüştü. Şiiri cücelere bıraktığını söyler söylemez kendi ölümünü çağırmıştı. 78 yaşında ölen Necip Fazıl dizeleri ezberimde duran sair Necip Fazıl'a değildir. Gerçek kişiliğini, sanatını yadsımış, çıkmazlara, bataklara saplanmış, kendine kendi eliyle kıymış biri... Geriye o güzel gençlik şiirle ri kaliyor. O kadar uğraştıysa da o şiirleri büsbütün bozamadı, yok edemedi. Insanoğlu gelip geçer, onun hesabı ayrı yapılır; yazın tarihi için, bir ulusun belleği için, önemli olan yapıtlardır.
Necip Fazıl
"Verdim cüceye onun olsun şairlik Şimdi gözüm büyük sanatkarlıkta" Böyle dedi, sonra şiiri bıraktı. Belki de şiir onu bırakmıştı. Ama neydi bu «Büyük Sanatkârlık?» sonraki yıllarda kendisine «Şairliğiniz olmasa sizinle konuşmak bile gereksizdir” dediğimde; oradakilere döner Oktay beni en küçük yanımla sever, derdi. Gizliden gizliye bir sevinç duygusuyla... Şairlik cücelere bırakılmayacak önemli bir uğraştı, bunu küçümseyen kimse bir daha şiirle ilişki kuramazdı elbet. Kuramadı da.. Son güzel şiiri «Senfoni» oldu, sonra adını Çile'ye çevirdiği o uzun yapıt... «Eski esvablarım tutun elimden - Aynalar söyleyin bana ben kimim?» diye kendine, çevresine seslendiği şiir... Ardından politika bataklığına daldı, bir daha da ordan çıkamadı. Şiirde, öyküde, oyun alanında belirli bir düzeye ulaşmıştı. Ama yetmedi ona bunlar, politikada bir çığır açmak, «önder olmak istedi. Ona 'Mürşit' dediler, daha sonra da "Süper Mürşit' diye adlandırdılar. Dönüm noktası 1940'ların ilk yılları oldu. Kırk yıl geçti ardından... Boşa geçen upuzun bir zaman! Şiirde de, düzyazıda da eski düzeyini bulamadı, bir daha gerçek anlamda 'şiir yazamadı. Bambaşka çevrelerin insanı oldu. Eskiden beğenmediği, horladığı, aşağıladığı görüşlerin kişileriyle içli dışlı oldu. Onların yanında, kimi zaman başında yer aldı. Son soluğunu da, tutucu, Atatürk düşmanı, uygarlığa, çağdaşlığa ters düşenlerin saflarında verdi.
Sayfa 55
Reklam
Görece bir durum ama sen çok haklısın.
Haklılık haksızlık görece şeylerdir. Kim, kime göre haklıdır. Kim kime göre haksızdır? Yerine, zamanına, hatta esen rüzgara göre değişir bu "hak" kavramı.
Sayfa 43
Çok tehlikeli bir durum : Anladığını sanmak.. Hep 'anlıyorum, anlıyorum' denir birinin anlattıklarını dinlerken... Bilimsel konu da olsa, güncel bir sorun da olsa, kişisel bir dertleşme de olsa kimse 'an lamıyorum' demez! Hep anlıyorum, anlıyorum yanıtı verilir, alınır. Anlamak!.. Bunun için önce karşımızdakine değer vermek gerekir. Anlattıklarını dikkatle dinlemeye, işin özüne girmeye çalışmak daha sonra da... kolay değildir bu da.. Özveri ister.
Sayfa 38
Sabahattin Eyüboğlu
Din elden gidiyor diye laikliğe karşı gelenler kadar, dil elden gidiyor diye dil devrimine karşı koyanlar da halkı aldatmakta, bilerek bilmeyerek eski düzenin çıkarcı ve sömürücü kalıntılarına hizmet etmektedirler.»
Sayfa 31
Sabahattin Eyüboğlu
«En kötü kitabı yazan bile yasaklayandan daha saygılı ve daha az zararlıdır insanlığa....., «Herhangi bir kitabı oku diyenden korkma, yasak edenden kork.. «Okumadığı bir kitabı halka zararlı olacağını söyleyenden daha aşağılık bir insan olur mu? Olur: Okuduğu bir kitabın halka zararlı olacağını söyleyen.»
Sayfa 30
29 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.