Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasin Süresi Yorumu

Haluk Nurbaki

En Eski Yasin Süresi Yorumu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Yasin Süresi Yorumu sözleri ve alıntılarını, en eski Yasin Süresi Yorumu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Efendimiz bir hadisinde: "Benim Kur'an'da 7 ismim var: Ahmed, Muhammed, Tâhâ, Yâsin, Abdullah, Müddessir, Müzemmil" buyurmuşlardır.
Sayfa 8 - Damla YayıneviKitabı okudu
Yâsîn Sûresi, 10. Ayet Yorumu
"Onlar için inzar etsen de bir, etmesen de aynıdır. Onlar iman etmezler. " Demek ki boynuna gurur kelepçesi geçirilenler için, evrenin her yanını aydınlatan İnzar-i Muhammedî (S.A.S.) bir hayat getirmiyor. Çünkü onları Allah tecrit ve tenkil etmiştir, onların gerçeği görme ihtimalleri hiç yoktur. Gönül kapısı kapalı olanları Allah, Yâsinde, boyunlarına gurur kelepçesi geçmiş olarak tarif etmekte, onları uyarmak için efendimizin yorulmamasını bildirmektedir. Şüphesiz böylelerinin durumu her devirde aynıdır. Tıp bilimine göre gurur, aşağılık kompleksinden kurtulmak için şuur altının (Nefsin) icad ettiği vahim bir yanlışlıktır. Mükemmel olan insanda gururun zerresi yoktur. Halbuki çok özürlü olanlar, akılsız gururlarının esiridirler. (Boyun kelepçesi), onun için onlara gerçekleri bilimsel olarak anlatmak mümkün değildir. Âyetin enfüsî manasına gelince: "Habibim, onlar elestte de belî (evet) demeyen sapık, nefslerdir. Onlar iman et­mezler, boşuna yorulma, onlara inzar (uyarı) fayda vermez.
Sayfa 17 - Damla YayıneviKitabı okudu
Reklam
Kelime-i şehadette "Şahidim ki Allah'dan başka ilâh yoktur, Şahidim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir." kalıbı fevkalâde ilginçdir. Biz Allah'ın varlığına ve Efendimizin peygamberliğine, görmüş gibi inandığımızı bildiriyoruz. Halbuki iman, gayba imandır Gayb demek, gerçek olduğu halde geçici olarak göremediğiıniz hikmettir. Bir şeyi gaybettik demek, yüzde yüz var olan bir şeyden bir süre uzaklaşmak demektir. İman, kalbe yönelik olduğu için gayb, kalp için açıktır. Biz kalben iman ederken Allah'ın varlığını göremeyiz, ama onu yaşıyor gibi hissederiz. Bu iman, aklın gaybe imanıdır.
Sayfa 19 - Damla YayıneviKitabı okudu
1- İman, gaybadır (gözümüzden bir süre kaybolan mutlak gerçeğedir.) 2- İman, kalbde duyulan bir haşyet duygusudur; onda sevgiyle karışık bir ürperme hazzı vardır. 3- İman, Rahman esmasının gönülde yarattığı zorunlu bir ateştir. Kalbi temiz olan, evrenlerin yücesi Efendimizin inzarı demek olan bu ceryanla hemen hayat bulur; iman eder. 4- Gönüllerde azizürrahimin hikmeti olan Kur'an, haşyet uyandırmıyorsa o kalp hastadır. Gururla sakattır; hayat bulmaz. Âyetin son bölümüne gelince; "Onlara hem mağfiret ve hem bir ecr-i kerim müjdele." Demek ki Efendimizin inzar sırrı, tebliğ ve uyarı hikmeti, yanlız gönülleredir. Ve gönüllere sonsuz bir mağfiret, ebedî bir ikram müjdesidir. Bir çokları ilâhi tebliği ve inzarı korkutmak olarak yorumlamaya kalkışmıştır. Halbuki âyetin bu cümlesi yanlış yorumları yasaklar. Allah, Efendimize "Sen yalnız gönlü açık olanları inzar et ve onlara Allah'ın şefkat, merhamet ve afv demek olan mağfiretini müjdele, bir de onlara sonu gelmez ilâhi ikramları müjdele" emri ile, inzarın bir müjde olduğunu bildirmektedir. Muhterem okuyucularım, tekrar ifade ediyorum: İslâmiyet, efendimizin bir müjde çağrısıdır; ilâhi ikramları, sonsuz mağfireti gönüllere müjdelenen bir çağrıdır. Onu başka türlü anlayanlara veyl.
Sayfa 21 - Damla YayıneviKitabı okudu
Çağımızda theizm çok yaygındır... Theizm: Belli ölçülerde bir Allah kavramına inanıp, dinlere tümden karşı çıkma kavramıdır. Theistlere göre Allah, evrenleri yaratıp fizik ve biyolojik yasalarla başbaşa bırakmıştır. Bu nedenle günah, ya da Allah'ın koyduğu bir yasa yoktur; herkes dümenini döndürür, güçlünün sömürmesi muhakkaktır. Eski Yunan ve Roma, hep bu çılgın inancın temsilcisi olmuştur.
Sayfa 29 - Damla YayıneviKitabı okudu
Bazı şaşkınların dünya medeniyetinin ilk temsilcileri sandıkları bu iki toplum, gerçekte inanç dünyasının yüz karasıdır. Burada inançsızların Allah'dan bahsederken "Rahman" sıfatını kullanmaları, âyetin en mânidar hikmetlerinden biridir. Allah'dan Rahman diye bahsetmeleri, üç önemli ip ucu veriyor: a) Romalı putperestler, Rahman'ı tanımaz; bu onlara Yahudilerin akıl vermesidir. b) Rahman sıfatı, evrene genel olarak denge ve güç veren sıfattır. İnkarcılar demek istiyor ki "O Rahman'dır; evreni bir nizama bağlamıştır, Peygamber göndermez." c) Rahman'ın bir özelliği de merhamet olduğuna göre; hesap sormaz. Dikkat ederseniz çağımız theistleri de bu görüşleri aynen ifade ederler. Theistlerin Peygamberlere inanmamakta direnmelerinin de üç nedeni vardır: 1. Kıskançlık. 2. Hesap verme korkusu. 3. Gurur. Bu yorumu, inkarcıların "Onlar da bizim gibi beşer" demelerinden çıkarıyoruz.
Sayfa 30 - Damla YayıneviKitabı okudu
Reklam
Dine uğursuzluk isnad etme, Marksist felsefenin temelidir. Bu olaydan 200 yıl sonra bir doktrin "Din afyondur" diye yola çıktı ve bunu dahiyane icadı sandı. Halbuki böylesine ilkel görüşü ve görüşün tatbikini 14 asır önce Yâsin'in 18'inci âyeti sırrı içinde görüyoruz. Üstelik bu sloganı, o zaman Roma'nın zenginleri fakirleri sömürmek, aldatmak için atıyordu. Nedir theistlerin dine uğursuzluk isnadı? 1. Sıradan uğursuzluk ithamları; kıtlık, zelzele vs... 2. Dünya hevesi azalttığı gerekçesiyle dini gelişmeye karşı görme. 3. Dini inançları kuvvetli olan kimsenin dünya hayatından uzak kalacağını sanma. 4. Toplumların dini inançla reaksionlarını kaybedeceği, uyuşacağını iddia etme. Elbette dini tüm gerekçeleriyle bilenler için bu isnatlar gülünçtür. Ancak çağımızda moda haline gelen bazı sloganları cevaplamak istiyorum. a) Din afyon değildir; aksine halk kitlelerini bilinçlendirerek sömürüye karşı bir direnç oluşturur. Tarihte bunun örnekleri pek çoktur: 1. Roma sömürü düzenini Hristiyanlık yıkmıştır. 2. Bizans, İran, Arap sömürü düzenini İslâmiyet yıkmıştır.
Sayfa 31 - Damla YayıneviKitabı okudu
Siz çevrenizdeki zavallıları sömürürseniz, bunu âdet haline getirirseniz; elbette günün birinde sizi de sömürürler. Ahlâksızlığı meşrulaştırırsanız; günün birinde siz de şerrin oyuncağı olursunuz.
Sayfa 34 - Damla YayıneviKitabı okudu
Din, sizi inanç gücüyle ruhen sağlıklı kılar. Ondan uzaklaşırsanız; stresler içinde kıvranırsınız.
Sayfa 34 - Damla YayıneviKitabı okudu
Dinden uzak kaldıkça, Rahman sıfatının hikmeti, sizden merhamet ceryanını uzaklaştırır ve işte uğursuzluk dediğiniz şey o zaman ortaya çıkmış olur.
Sayfa 34 - Damla YayıneviKitabı okudu
Reklam
İsraf, bir nimetin değerlendirilemeyip boşa harcanmasıdır. Şöyle ki: a) Sağlığınız bir nimettir. Onu abdest alarak, ibadet ederek , kötü şeylerden (alkol, domuz eti v.s.) alıkoyarak; yani israf etmeyerek değerlendirebilirsiniz. b) Zaman bir nimettir, onu çılgın arzular uğrunda boşa harcarsanız sonra başarısızlığınızın uğursuzluğunu; gerçekleri size anlatan dinde mi göreceksiniz? c) Burada önemli bir hitap da dini afyon sayanlaradır. Onlar tüm millî gelirlerini silah üreterek israf eder, sonra çıkmaza girerler ve suçu toplumun din kavramına yüklemeye çalışırlar. d) Ahlâk-ı Muhammedî, nefsin çirkin ve çılgın arzularına israfı yasak ederek; millî geliri azamiye çıkarır. Özellikle günümüzde ekonomik çıkmazın, dolayısıyla toplumdaki uğursuz felaketlerin en mühim nedeni israfdır. Bizim, toplumumuzdaki israfı kaldırarak; bolluğa, refaha erişeceğimiz aşikar değil midir? Herkesin herkesi tenkit ederek doktriner felaketlerden medet umduğu günümüzde, âyetin bu mucize dolu hikmetini nasıl göz ardı edebiliriz.
Sayfa 35 - Damla YayıneviKitabı okudu
Ayet 22: "Ben, beni yaratana niçin kulluk etmeyeyim. Siz de döndürülüp O'na götürüleceksiniz." Bu ifade ki insanlık düstürudur. Akıl, yaradana kulluk etmeyi bildirir. Gönülse, hep O'na döndürülüp götürülece­ğimizi sezer. İnsan bu iki nimeti; akıl ve gönlü kendi evhamına kaptırarak heder etmezse daima bir Habib-i Neccar'dır. Âyet 23: Habib-i Neccar, şimdi tekrar aklın şahitliğine müracaat ediyor: "Ey inanmayanlar, inanır gördüğünüz Rahman size bir kader vermişse (zor bir kader) sizin güvendiğiniz dünyalık hiç bir güç fayda vermez. Dünyada zahirde var sandığınız para, mevki, sağlık hiçbir kaderi çevirmeye muktedir değildir."
Sayfa 38 - Damla YayıneviKitabı okudu
Şu hayat badiresinde binbir müşkül ve keder vardır. Bunlardan sıyrılmak için Rabbimden başka, O'nun rahman sırrından başka ne güvence olabilir. Örneklendirirsek: a) Çevreden gelen mikrop, işin, kimyasal maddelerin zehirinden bizi koruyan akıl almaz bir biyoloji sistemine sahibiz. Buradaki bir aksaklıkta beni Rahman'dan başka hangi güç normal hayata kavuşturabilir. b) Uzayda mevcut binlerce öldürücü ışından, bir dev meteorun arza çarpmasından bizi Rahman'dan başka hangi güç kurtarabilir? c) Bedensel hayatımızda binlerce kompitüre bağlı biyolojik dengemizi, Rahman'dan başka hangi güç dengede tutabilir? Ey insanlar! Zahiri mânâda var saydığınız para, teknik imkanlar tümüyle, Rahman'ın kaderinde selâmet varsa vasıta olur. Aksi takdirde hiçbir şey sizi çıkmazlardan kurtaramaz. Bütün bu gerçeklere rağmen hâlâ inanmıyor, Rahman'ın emirlerine uymuyorsanız cidden dalâldasınız. Dalâl: Yanılgıda kalmak, dürbüne tersinden bakmaktır. Fatiha'nın son âyetinde bildirilen Dâllin sınıfı aklı, kısır ve cılız mantık penceresine mahkûm edip gerçekleri görememe demektir. Dalâl'in zıddı hidâyete erişmektir. Her ikisinde de sermaye akıldır. Ancak onu nefsinin oyuncağı eden, delâlde kalır; hayvanları birbirine benzetip evrim masalına saplanır kalır. Aklı gönül emrine veren, Sûre-i Yûsuf'da anlatıldığı gibi, gelecek kıtlıkları önceden sezip zengin olur; bu bir hidâyettir.
Sayfa 38 - Damla YayıneviKitabı okudu
Âyet 26: "Haydi gir cennetime denince: Ne olurdu kav­mim bilseydi, dedi. " Bu âyette mânânın büyük sırrı gizlidir. Habib-i Neccar iman eder etmez mânâ perdesi açıldı ve linç olmadan cennete intikal etti. Bu yüzden linç olayını hissetmedi. Hatta cennetten seyretti ve "Ne olurdu kavmim bilseydi" dedi. Bu âyetten anlıyoruz ki, şehidler kıyameti beklemeden otomatik olarak cennete intikal eder. Eğer nefs, gönlün emrine girmişse, ölüm anında o da otomatik olarak cennete intikal eder. Ancak nefsin gönle râm olması sanıldığı gibi kolay değildir. Bunun bir miyarı vardır ki, bir kimse Fahr-i kâinat efendimizi kendinden, evlatlarından sevgilisinden ve tüm dünya ilgilerinden fazla seviyorsa, onun nefsi gönlün emrindedir. Habib-i Neccar cennete intikal edince, gerçeği tümüyle görünce bir kez daha önemli bir yasayı açıklıyor: "İnkâr cahilliktir. Zira "kavmim bir bilseydi" demek, bir anlamda bilmiyor; cahiller demektir. Enfüsi mânâda bu âyetteki bir hikmet: Habib-i Neccar'ın gönlüne yansıyan imanında efendimizi bulmasıdır. Çünkü ümmetini düşünmek ancak Muhammedî bir ceryana nasiptir.
Sayfa 41 - Damla YayıneviKitabı okudu
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.