Kıbrıs Adası için Akdeniz'in (özellikle Doğu Akdeniz) kalbidir dense yeridir. Coğrafi ve stratejik konumu sebebiyle ada hem askerî, hem ticarî anlamda önemli bir istasyon. Bu yüzden olmalı ki üçüncü İslam halifesi Hazret-i Osman (r.a.) devrinde (649) pek çok sahabinin de aralarında bulunduğu bir gönüllüler ordusu adanın fethine girişmişlerdi. Gaziler arasında kabri Kıbrıs Larnaka'da bulunan Efendimiz'in akrabalarından Ümmü Harâm nâm-ı diğer Hala Sultan da vardı.
Kıbrıs'ta İslam hâkimiyeti maalesef uzun sürmedi; ada Bizanslılarca yeniden ele geçirildi. Sonraki dönemde muhtelif devletlerin egemen olduğu ada nihayet 1489'da Venedikliler tarafından alındı. Osmanlı hâkimiyetinin Anadolu'dan Rumeli'ye geçişi; güney ve kuzey, doğu ve batı istikametinde genişlemeyi hedefleyen Osmanlılar için "cihan hâkimiyeti mefkuresi" yalnız karalara hasredilmiş bir ideal değildi. 15. yüzyılda denizlerin de fethine girişen ve 16. yüzyıla gelindiğinde Haremeyn'in de hâkim ve hâdimi olan Osmanlılar için, Rodos ve Ege adalarından sonra Kıbrıs'ın da zaptı hem ticarî, hem askerî ve hem de dinî kaygılarla açıklanabilecek bir zaruret halini almıştı. Nitekim Sultan İkinci Selim bu zarureti giderdi ve ada, birkaç yüz gemiden müteşekkil bir donanmayla ve 50 bin şehit verilerek, kale kale fethedildi (Ağustos 1571).
Bu ay, Kıbrıs'ın Osmanlı açısından önemini, fethe giden süreci ve fethin ardından bugüne dek adada değişen dengeleri konuştuk, Prof. Dr. İdris Bostan'la. Ayrıca Prof. Dr. Ara Altun Osmanlıların adeta bir vakıf cennetine çevirdiği Kıbrıs'ta Osmanlı-Türk mimarisini anlattı; daha da önemlisi, yıllar önce hazırladığı adadaki eserleri gösterir haritayı poster şeklinde YEDİKITA okurları için yeniden düzenledi. Prof. Dr. Fethi Gedikli, Osmanlıların çevre konusunda gösterdiği hassasiyeti muhtelif kaynak ve arşiv belgeleriyle gözler önüne serdi. Prof. Dr. Salim Aydüz, İslam Medeniyetinde Takvimler başlıklı yazısında Müslümanların gün, ay ve yıl gibi her bir zaman dilimini ne derece önemsediklerini, hazırladıkları takvimlerin de bu algının bir parçası olduğu gerçeğini dile getirdi. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan harita ve sair vesikalar yardımıyla 100 yıl önce Topçu Kışlası etrafında yaşanan gelişmeler aktarıldı.
