Mukaddes Hac yolculuğu, hakiki kulluğu kazanmak maksadıyla, ibadet ve meşakkatin iç içe geçtiği büyük bir heyecandır. Bu yolculukta kalplerin en hızlı çarptığı yerlerse, şüphesiz Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’dir. Kâbe-i Muazzama ve Kubbe-i Hadra, farklı milletlerden aynı coşkuyu taşıyan milyonların yöneldikleri, her adımı büyük, her dakikası kutlu bir hedeftir. Her sene dünyanın muhtelif beldelerinde yaşanan Kurban Bayramı coşkusu da mukaddes beldelerde kat kat artar. Bu vesileyle bütün okuyucularımızın Kurban Bayramını tebrik ederiz…
Bu ay, dergimizin odağında Hac yolculuğu ve bu yolculuğun iki büyük ziyaretgâhından birisi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübarek mescidi var. Peygamber Efendimiz Hicret yolculuğu sonunda Medine-i Münevvere’yi şereflendirdiğinde, devesinin ilk çöktüğü mahal mescidin arsası olarak belirlenmiş, yedi ay içinde de bugünkü mevcut binanın yüzde biri nisbetinde bir mescit inşa edilmişti.
Zamanla genişleyip, tamirat ve değişiklikler yaşayan Mescid-i Nebevî’nin asırlar sonra gördüğü en geniş çaplı değişiklikse Sultan Abdülmecid Han devrinde yapılır. Osmanlı sonrasında yapılan ilavelerin dışında, mescidin her köşesinde şu an bu tamiratın izlerini görebilirsiniz. Bu sayımızda ilk defa yayınladığımız Osmanlı arşiv belgeleri ışığında 1850-1860 yılları arasındaki bu büyük değişimi, büyük bir tazim ve hürmetle icra edilen tamirat çalışmalarını sayfalarımıza taşıdık.
Bu ay Padişah Anneleri serisinde Tarihçi-Yazar Ömer Faruk Yılmaz’ın kaleminden, padişah annelerinin üçüncüsü Nilüfer Hatun yazısını; Doç. Dr. Hamit Pehlivanlı’nın Talat Paşa üzerinden İttihatçı zihniyeti masaya yatırdığı yazısını; Prof. Dr. Ali Birinci’nin üniversiteler ve ilim hayatına dair tenkitlerini; Yrd. Doç Dr. Murat Candemir’in, yağmanın kurbanı olan Yıldız Sarayı’nın çini fabrikası yazılarını ilgiyle okuyacaksınız.
Tecrübe Konuşuyor bölümünün bu ayki misafiri, çalışma şeklinden kütüphanesine kadar kendi dünyasını Yedikıta okurlarına açan Prof. Dr. Abdülkadir Özcan…
