Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2021 Ocak

Yedikıta - Sayı 149

Kolektif

Yedikıta - Sayı 149 Sözleri ve Alıntıları

Yedikıta - Sayı 149 sözleri ve alıntılarını, Yedikıta - Sayı 149 kitap alıntılarını, Yedikıta - Sayı 149 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hakikat deryasına dalmış insan, kenara meyleder mi?
Doğru
Bilge Büzürcmihr'e "Cömert kimdir?" diye sormuşlar. Büzürcmihr: "Cömert, altın ve gümüşü taşla aynı değerde gören kimsedir." cevabını vermiş. "Peki, cimri kimdir?" diye sorulunca da: "O da aynıdır." demiş. Yani, cömert kimsenin nazarında altının ve gümüşün kıymeti olmadığı için harcar durur. Cimrinin yanında da altın ve gümüş sürekli saklı olduğu için, kendisine faydası olmadığından taş ve çakılla aynı olur.
Reklam
Sultan Alaaddin Keykubad yüksek insani meziyetlere, İlim ve irfana sahip bir hükümdardı. Akıl ve dirayeti ile övgülere Mazhar olmuştu. Genç yaşta tahta çıkmış, 45-50 yaşlarında vefat etmişti. Yaklaşık 18 yıllık saltanatı zamanında Anadolu'da pek çok mimari eser inşa edilerek Ticaret geliştirilmiş, ülke yüksek refah seviyesine ulaşmıştır. Öyle ki kendisi moğolların dünyayı kasıp kavurduğu bir zamanda sultan-ül Alem dünyanın sultanı ünvanı ile anılırken Devri de akıllara durgunluk veren bir Çağ ve Batı Rönesansı'ndan önce Anadolu'da yeşeren bir Türk İslam medeniyeti olarak nitelendirilecekti.
Sayfa 43
Sultan Alâeddin, Konya surlarını inşa ettiği zaman, Bahâeddin Veled'i duaya vesile olsun diye davet eder. Bahâeddin Veled, surların sağlamlığını ve güzelliğini beğenir. Fakat yüz bin burcu aşıp âlemi harap eden mazlumların dua okları karşısında bir şey yapamayacağını söyledikten sonra sultana: "Allah Allah deyip cihadda bulun, adalet ve ihsan kalesini yükselt ki hayır dua askerlerini kazanasın. Zira bunlar binlerce kaleden daha mühimdir. Âlemin ve halkın emniyeti onlara bağlıdır." der.
Fotoğraf, Hafızadır
Fotoğrafçılıkla yakından alâkadar olan Sultan Abdülhamid Han ❛Her resim bir fikirdir, bir resim yüz sahifelik yazı ile ifade olunamayacak siyasî ve hissî manaları telkin eder.❜ sözüyle bütün Osmanlı coğrafyasındaki şehirlerin, binaların, devlet adamlarının ve ahalinin fotoğraflarını çektirerek âdeta memleketi avucunun içi gibi seyretmiştir. Bu vesileyle bizlere büyük bir albüm koleksiyon miras bırakmıştır.
Dimağ bilgiyle doldukça kalp de bir yol tutup mana bulmalıdır. Değilse bir garip boşluk, bir ıssız his kaplar yüreği...
Reklam
Merkezle âşinâ ol, etme muhîte rağbet Müstağrak-ı hakîkat meyl-i kenârı neyler Nâbî
Esasen Ahilik; yiğitlik, cömertlik ve kahramanlık vasıflarıyla süslenmiş Fütüvvet Teşkilatı'nın Anadolu'ya has şeklinden başkası değildi.
Sayfa 28 - yedikıtaKitabı okudu
Alâeddin Keykubad hayattayken Moğollar, Anadolu Selçuklu Devleti’nin hudutlarına müdahale edememiş, üstelik sultanın yeni fetihlerine de seyirci kalmışlardı. Nitekim vefatından sonra Selçuklu ülkesi, bin bir felâketle baş başa kalacaktır. Moğol istilası sebebiyle Türkistan'dan ve İran dolaylarından göçüp gelen nice mutasavvif, âlim, şair ve sanatkâr için Anadolu bir sığınak olmuştu. Ata topraklarından silsile yoluyla aldıkları ilim ve irfanla, onların ellerinde yoğrulan bu çorak araziler, âdeta ruh üflenmişçesine manen ve maddeten canlanmıştı. II
Selçuklunun meşhur şehirleri "Daru'l-Mülk/saltanat yurdu" Konya "Daru'l-Feth/fetih hazırlıkları yurdu" Kayseri "Daru'l-Eman/emin yer" Alaiye (Alanya) "Daru'l-Rif'a/üstünlük ve asalet beldesi" Malatya "Daru'l-Cihad/askeri üs" Aksaray "Daru'l-A'la/yüce belde" Sivas "Daru'l-Pehlivaniye/pehlivanlar şehri" Niğde "Daru'n-Nasr/yardıma mazhar şehir" Erzincan "Daru'l-Hısn/müstahkem belde" Ankara "Daru'l-İzz/izzet ve şeref şehri" Amasya "Daru'n-Nusret/yardım şehri"Tokat "Daru'l-Celal/ululuk beldesi"Bayburt
yedikıtaKitabı okudu
Reklam
Geçen zaman binlerce oyun oynar da hiçbiri istediğimiz gibi olmaz...
Muhyiddin İbn-i Arabi
1165 tarihinde Endülüs’ün Mürsiye kasabasında dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta ilim tahsiline başlamış 1194’te Tunus’a bir sene sonra Fas’a gitmiş 1201 den sonra iki yıl kadar Mekke’de kalmıştır. Hac farizasını yaptığı sırada tanıştığı arkadaşı Şeyh Mecmüddin İshâk’ın davetiyle Selçuklu başkenti Konya’ya gelir. Sonra da 1218’de Malatya’ya yerleşir bir müddet sonra arkadaşı vefat edince onun zevcesi ile evlenir. Sadreddin konevî’nin de üvey babası olur. 1240 yılında Şam’da vefat etmiştir irfan ve marifet dolu eserleri Sadreddin-i Konevî vasıtasıyla Konya’ya getirilmiştir..
Aşçının Tasarısı Sadrazamın Yemeği
Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın aşçıbaşısı bir gün devletin yönetim şekli hakkında bir tasarı hazırlayıp padişaha arz etmiş, padişah da mabeyn kâtibini yanına çağırarak şöyle söylemiş: “Bizim aşçıbaşı devlet işleriyle meşgul olmaya başlamış. Git de sadrazama söyle, gelsin bana bir hünkârbeğendi yapsın.”
Öyle ki kendisi ( Uluğ Sultan Alaeddin Keykubat), Moğolların dünyayı kasıp kavurduğu bir zamanda "sultanü'l-alem/dünyanın sultanı" unvanıyla anılırken devri de "akıllara durgunluk veren" bir çağ ve "Batı Rönesansı'ndan önce Anadolu'da yeşeren bir "Türk-İslam Medeniyeti" olarak nitelendirilecekti.
Sayfa 43 - yedikıtaKitabı okudu
Envâru’l- Âşıkîn
Envâru'l-Âşıkîn beş bâba ayrılır. Her båbın fasılları vardır. Fasıllar da meb'as adı verilen bölümlerden oluşur. Birinci bâb, mevcudatın tertip ve nizamı hakkındadır. Bu bölümde, varlıkların tertibindeki esrar, arşta ve semada bulunanlar, gök ehlinin halleri anlatılır. İlk bâb, diğer bâblara nazaran kısadır. İkinci bâb, bir nevi kısâs-ı
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.