Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yol Ayrımı Gönderileri

Yol Ayrımı kitaplarını, Yol Ayrımı sözleri ve alıntılarını, Yol Ayrımı yazarlarını, Yol Ayrımı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayatı Allah'sız hale getiren, Allah'ı kale almayan gidişat varlığını en güçlü biçimiyle önce dilde gösterdi; sonra da sanatta. Yakın zaman öncesine kadar keyifle dinlenen şarkılar, türküler bir şekilde de olsa Allah'tan bahsederdi ama artık öyle değil. Eskiden şairler Ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı; Mevlam gör diyerek
Kur'anı: bir yaklaşımla ifade etmek gerekirse, önemli olan ve üzerinde durulması gereken, Allah'ın mülkü olan insanın, Allah'ın mülkünde asice, hoyratça, sorumsuzca davranma ve yaşama tasavvuru ve bu tasavvurun şekillendirdiği bir yaşama tarzının bugünün insanlığını çepeçevre kuşatmış olmasıdır.
Reklam
Kim iman yolunu ondan başkasında ararsa, Allah onu saptırır. O, Allah'ın sapasağlam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir. O, dosdoğru yoldur. O, kendisine uyulduğu zaman arzuların sapmadığı, kendisiyle konuşulduğu zaman yalan ve yanlış şeylerin söylenmediği, âlimlerin okuyup düşünmekle bitiremediği bir kitaptır. Onun olağanüstülükleri hiçbir zaman bitmez. O, cinlerin işitip de "Gerçekten biz, doğru yola ileten görülmedik oranda güzel bir Kurân dinledik de ona iman ettik" dedikleri kitaptır. Kim ondan bir haber getirirse, doğru söylemiş olur. Kim onu uygularsa, sevap alır. Kim onunla hükmederse âdil olur. Kim insanları ona davet ederse doğruya iletmiş olur"
Sayfa 275Kitabı okudu
İnsan, İslam olmak için; İslam ise insanda hayat bulmak için vardır. İnsan, varoluş amacını gerçekleştirecek imkânları İslam olarak bulur, İslam, esenlik yurdunun yegâne yolu oluşunu insanda açığa vurur. Şu ayet ise bunları ifade etmektedir: "Sen yüzünü Allah'ı birleyici olarak dine çevir, Allah'ın yaratma kanununa uygun olanına. Allah insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez" (30/30).
Sayfa 261Kitabı okudu
Elbette ki, sorunların kaynağını doğru teşhis, sorunların çözümü için önemli bir imkândır. Ancak bu imkânın da doğru şekilde işletilmesi gerektiği açıktır. Bunun için yapılması gereken ise birey ve toplumu yeniden inşa etmekten başkası değildir. Bu inşanın doğru gerçekleşmesinin bilgi ve ilkeleri Kur'an'da, bu ilkelerin nasıl işletilip somut bir adıma dönüştürüleceğinin modeli ise Hz Peygamber'in şahsında ve inşa ettiği toplumdadır. Müslümanların öncelikle yapması gereken, Kur'an'ı “ölüler kitabı" olmaktan çıkarıp "diriler kitabına" dönüştürmek; sadece sesini dinlemekle yetinmekten vazgeçip, anlamını öğrenmek ve amacını düşünmektir. Bu gerçekleşince Kur'an'ın tarihte inşa ettiği birey-toplum modelinde kendileri için örnekler bulmakta da zorlanmayacaklardır.
Sayfa 260Kitabı okudu
Müslümanlar genel manada son derece olumsuz şartlarda bulunuyorlar. Çünkü Kur'anî söylemlerini hayatlarına aktarmakta kusurlular; doğru yolu biliyorlar, ancak yanlış yolda gitmeyi tercih ediyor veya bu yanlış gidişatlarını doğrultmanın çabasını yeterli düzeyde gösteremiyorlar. Böyle olunca da Kur'an'ın çağrısı, söylemi, vaadi bir türlü hayatta karşılığını bulamıyor. Her bir ayet söz, anlam ve gaye açısından üç aşamada değerlendirilecek olursa; Müslümanlar Kur'an'ın gayesini terk etmiş bulunuyorlar. Artık, ellerindeki ilahi rehberin gayesini düşünmüyorlar. Kur'an'ı anlamaktan da büyük oranda uzaklar; İlahi kelamı anlamak gibi bir kaygıları yok. İnsanların ekseriyetinin Kur'an'la ilgilisi onu anlamadan ve düşünmeden okumaktan ibaret. Anlamadan okunan Kur'an ile hidayete ermenin, cenneti kazanmanın hayali kuruluyor. Tüm bunların sonucu olarak, Kur'an, rehber kabul edildiği söylenen ancak rehberliğine uyulmayan bir kitaba dönüşmüş ve Peygamberin "Ey Rabbim! Kavmim Kur'an'ı terk etti" (25/30) ayetindeki yakınması gerçeklik kazanmış bulunuyor.
Sayfa 259Kitabı okudu
Reklam
Kur'an bir kez vahyolunmuştur, ancak misyonunu gerçekleştirme yönündeki çağrısı sürekliliğe sahiptir. Herkes bu çağrının muhatabıdır. Onun hitaplarında herkes konumuna ve durumuna göre yerini bulur; Yüce Allah'ın kendisine hitap eden sesini duyar. Dolayısıyla, her ne zaman insanlar içine düştük- leri yanlış inançlardan ve sonu azap olan gidişatlardan kurtulup doğru inanç ve sonu esenlik olan hayat tarzını elde etmek is- terlerse Kur'an onlar için dosdoğru bir rehber, tutulabilecek en sağlam tutamak (Hablullah), doğru inanç ve hayat tarzı için sapasağlam kulp (Urvetü'l Vüskâ) oluverir. Şu ayetler ise bu özelliğin gereği olarak anlam kazanmaktadırlar: "O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir" "(Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır" "Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir”
Sayfa 258Kitabı okudu
Dünya düzeni ve adaletsizlik..
insanın eylemlerindeki gereği 'adalettir. Adaletin günlük hayattaki somut karşılıklarından birisi ise 'ölçü ve tartı da doğru olmaktır. Bu, bir başka söyleyişle, bedeniyle evrendeki sistemin zorunlu mensubu olan insanın, günlük hayatında adaletli olmaması durumunda, öncelikle kendi varlığında açığa çıkan bir denge bozulmasına tanık
Sayfa 230Kitabı okudu
Zaten, Kur'an'ı atlayan/dikkate almayan herhangi bir İslâm tanımın ve anlayışının, Hz Peygamber ile insanlığa sunulan 'din'i birebir ifade edemeyeceği, tüm müslümanlar arasında tartışılmaz bir ortak noktadır.İkinci, üçüncü dereceden referanslar değişebilir, ama birinci kaynağın Kur'an olduğu tartışma götürmez.Bu durumda Kur'an'a yönelmek bir tercih değil, zorunluluktur.
Sayfa 227Kitabı okudu
Toplumsal bir gerçeklik olan İslâm'ı yok etmenin veya yok saymanın imkansızlığı, ev cilleştirilmiş' bir İslâm inşa etme projesini devreye sokmuştur. Bu projenin temel öngörüsü, İslâm'ı hayattan uzaklaştırmak ve vicdanın derinliklerine hapsetmekti. Hep bunu başarmanın çabası yürütüldü; İslâm'ın hayattaki en küçük görünümüne bile tahammül edilemedi.
Sayfa 222Kitabı okudu
Reklam
Onlar görece güçlü olabilir ama asıl güçlü olan sadece ve sadece Allah'tır. Müslimler unutmamalıdırlar ki tarihte nice güçlüler yaşadı ve bugün çoğunun ismini dahi hatırlamıyoruz. Ama en güçlü olana, mutlak güce sahip olana bağlı olanlar hep galip geldiler ve gelmeye de devam edecekler.
Biliyoruz ki, İslâm bugün insanlığın içinde debelendiği tüm problemleri aşabilecek güç ve imkâna sahip. Kur'an, Peygamberin ve Peygamberin liderliğindeki toplumun sünneti ve Müslümanların tarihi bunun tanıkları. Ve bunlar problemleri aşmanın imkân ve araçlarını oluşturmaktalar. Fakat Müslümanlardaki zihinsel atalet bunları problemleri aşmanın engellerine dönüştürmüş durumda. Bir araya geldiğimiz zaman genellikle konuşup tartıştığımız konulara bir bakalım:
Batılının din, kitap, peygamber, namus, onur gibi değerleri yok. Onları yiyip bitireli çok oldu. Sadece bir değeri var para; bir başka söyleyişle ekonomik çıkar. Bu nedenle ekonomik çıkarının önüne kendi küçük dünyalarımızda birer set çeksek Batıya acıların en ağırını yaşatmış oluruz. Üstelik bunu yaparken başkalarının kutsallarına küfretme yasağını da çiğnememiş oluruz. Fakat bunun için tüketim köleliğimizin farkına varmamız bir paket çikolatayı bir şişe meşrubatı, bir paket deterjanı, bir elektronik aracı imanımıza tercih etmememiz gerekiyor. Batının bir kesimini protesto ederken diğer kesimine sımsıkı sarılmamamız gerekiyor.Örneğin Danimarka veya Fransa'yı protesto edip Alman, İngiliz malını tercih garipliklerine düşmememiz gerekiyor.Daha da önemlisi tüketim köleliği zincirini tamamen kırıp atmak ve bu konuda tamamıyla özgürleşmemiz gerekiyor. Artık farkına varmalıyız ki, kölelik zinciri ne kadar uzun olursa olsun, sonuçta kölelik devam ediyor ve sadece o zincirin sahiplerinin istedikleri kadar özgür olunabiliyor.
Kısa bir tanımlamayla, dünya hayatı önemlidir, ahiret hayatının niteliğini belirlediği için; ahiret hayatı önemlidir, dünya hayatını etkileyip şekillendirdiği için. İslâm'ın omurgası işte bunlardır. Bir kişi tevhid hakikatine iman ettiği, risalet ile sunulan bilgi ve modele göre inanıp hayat tarzını inşa ettiği ve bütün bunları ise bir gün hesaba çekileceği sorumluluğuyla yerine getirdiği için Müslüman olur; yani hakikate teslim olan; hakikatin ilettiği esenliğin yolunda yer alan kimse olur. Bunun ötesi aldanıştır, karanlıktır, cehalettir.
Her Müslim bilir ve bilmek zorundadır ki, inanç ve hayat tarzında hakikatin kaynağı vahiydir. Vahiy insanlık katına, son olarak, insanlığın dillerinden birisiyle Kur'an olarak inmiş ve Resûlüllah'ın şahsında yaşayan boyutuna sahip olmuştur. Bu ikisi İslâm'ın referansıdır. Doğru bir inanç ve hayat tarzının kaynağı olan mutlak bilgi için Kur'an, bu mutlak bilginin uygulamadaki yegâne modeli olarak da Resûlüllah İslâm'ın olmazsa olmaz referanslarıdır. Kur'an'ı ve Resûlüllah'ı dikkate almayan, bunları atlayan bir anlayış veya yaklaşım hiçbir şekilde İslâm olmaz, olamaz.
367 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.