Sabahattin Ali'den sonra Türk edebiyatında en sevdiğim kişiliklerden birisi. Belki kendi dönemlerinde karşıt görüşlerin bayraktarlığını yapsalar da haddim olmadan değerlendirme yapmam gerekirse benim nazarımda hem Sabahattin Ali, hem de Nihal Atsız bu ülkenin yetiştirdiği ender edebiyatçılardandır. Keşke yolları bu şekilde kesişmeseydi diyor insan. Yolların Sonu adlı şiir kitabına gelecek olursak, daha çok ideolojik(Türkçülük) ağırlıklı şiirler var. Geri Gelen Mektup ve Mutlak Seveceksin gibi aşk şiirlerini okuyunca insan Nihal Atsız'a daha fazla aşk şiirleri yazmadığı için kızmıyor da değil. Şiir seviyorsanız, aşk şiirlerinden gına geldiyse Yolların Sonu'nu tavsiye ediyorum. Ancak ideolojik kaygılarınızı, değer yargılarınızı bir kenara bırakıp okuyacaksınız... Aksi takdirde ne Nihal Atsız'ı anlayabilirsiniz, ne de kendinizi.
Beni en çok etkileyen, içimi burkan, hayattaki yarım kalmışlık duygusunun hiçbir zaman yitemeyeceğini tokat gibi yüzüme çarpan şiiri şu oldu
"Yüz paralık kurşunla gider hayat dediğin;
Tanrı yolu uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızılelma'na varmadan öleceksin."
Bu vesileyle kendisinin ışıklar içinde uyumasını diliyor, yerinin Türk büyüklerinin yanı olmasını arzuluyorum. Kendisinin de dediği gibi: Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş; anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş? Var olsun hem kendisi, hem de eserleri.