Ona göre dünya bir değirmendir. Bu değirmenin sepeti gaflet, unu ise halktır. Değirmenin çarkı durmaksızın döner ve halkı gaflet sepetinin içine döker.
Anadolu’nun manevi mimarlarından olan Yunus Emre, dünyayı değirmen istiaresiyle tanımlar. Ona göre dünya bir değirmendir; bu değirmenin sepeti gaflet, unu ise halktır. Değirmenin çarkı durmaksızın döner ve halkı, gaflet sepetinin içine döker. Koca şairin bu istiaresinden dünya, değirmen, değirmenci, çark, un gibi mefhumların çağrıştırdığı anlam dünyası, varlık, bilgi ve ahlak açısından zengin çalışmalar ihtiva etmekle birlikte, tarihsel açıdan şiirin yazıldığı dönemin siyasi ve sosyal durumunu da ele vermektedir.
Çıkılan yol, arayış ve buluş yoludur. Lâkin yola çıkılsa da usûl ve erkân bilmeden arayış kâmil olmadığı gibi, buluş da hakikat olmayabilir. Diğer bir ifadeyle, çıkılan yolda daima kalbe nazar edilmeli, müstakim ve muttaki olunmalı.
İnsanın doğası, zıtlıkları cem ediyor; o iyiye de kötüye de meyyal. Fakat iyilik ve kötülük sözde yani harfte ve kelimede değil, insanın niyetinde ve amelinde. Elbette sözün de kötüsü var...
Söze kötülük veren ne o harf, ne de o kelime; bizim algımız.
...insan kendi iç âleminde bir yolculuğa çıkmadan dışarıya faydalı olamıyor. Bu iç yolculuğa sufîler seyr ü sülûk derler. İç âleminde bir seyahate çıkmanın anlamı, ahlaki açıdan kavramları içselleştirmek ve olgunlaşmaktır.
İnsan, bu yeryüzü serüveninde kendi hakikatini arayacaktır. Fakat bu, dışarıda olacak bir hadise değil. Dışarıda kendi hakikatinize ilişkin aynalar bulabilirsiniz; o aynalardan yola çıkarak kendinize çeki düzen verebilirsiniz.
Hakikate giden kapı Hazreti Peygamberin kapısından geçer. O kapıya uğramayan ya da o pencereden bakmayan hiç kimse bu dünya hayatında kendini Müslümanca inşâ edemez.