Kitabın başına oturmamla bitirmem bir oldu. Sadece ve açık dili sayesinde zorluk çekilmeden okunacak kısacık bir kitap. Sanki bir şey eksikti kitapta. Rus edebiyatından bahsediyoruz ama sürekli “Allah korusun, hamdü senalar olsun, Allah sizi başımızdan eksik etmesin” vs. vs. Ne zamandan beri Ruslar böyle konuşmaya başladı, yakalayamadım. Sürekli bu tarz cümleler olunca benim ister istemez komiğime gitti. 17 yaşında olan Pyotr Andreyich haylaz bir delikanlı olduğu için babası tarafından askerlik eğitimi almak için gönderilir. Yanında ise sadık uşağı Savelyiç vardır. Gittikleri yerde Yüzbaşının kızı Marya’ı gören Pyotr önce ona karşı bir şeyler hissetmezken git gide kalbine söz geçirememeye başlar. Başından beri Pyotr’in fevri hareketleri, haylazlıkları kitapta beni çok güldürdü. Kendini büyük bir adam olarak görüyor ona göre hareket ediyor ve uşağına da aynı derece de eziyet ediyor. Daha sonra bunlardan pişman olup kendi içinde yaptığı münakaşaları okumak çok güzeldi. Fakat ben beni çok etkileyecek bir aşk hikayesi okumayı beklerken bu beklentim çöpe gitti. Aşk kısmı sanki biraz olmamış. Sanırım yukarıda da dediğim gibi eksik kısımlar işte buradaydı. Karakterlerin hepsini sevdim, giderek büyümeleri ve aldığı kararların doğruluklarını severek ve ufaktan biraz gururlanarak okudum. Boş zamanınızda okuyabileceğiniz, bir oturuşta biten güzel bir kitap. Aynı zamanda Pugavoç isyanını da anlatıyor. Bu yönden çok başarılı. Yazarın hayatını çok kısa okuduktan sonra bu kitapta kendinden çok fazla şeyler buldum.