Zamanın Behrinde Ramazan Hikayeleri Sözleri ve Alıntıları
Zamanın Behrinde Ramazan Hikayeleri sözleri ve alıntılarını, Zamanın Behrinde Ramazan Hikayeleri kitap alıntılarını, Zamanın Behrinde Ramazan Hikayeleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Çocukluğumdaki iftarlar, evde bir köşede kendi kendine açılan çiçeklerden yayılan kokuların, ömrümüzü tükettiğimiz odaya ağırdan ağıra sinmesi gibi bir şeydi.”
"Nerden bakarsak bakalım birbirimizle konuşma zeminini her zamankinden daha çok kaybetmiştik. Bağırarak konuşuyorduk, kavga eder gibi muhabbet ediyorduk, kolay küsüyor, zor barışıyorduk. Kolay kazanmadığımız dostlukları bir çırpıda yok edip siliyorduk. İnsanlık hâlimizde ciddi hasarlar, aşınma ve yaralar vardı. Bunları onarmak tabii ki elimizdeydi. Bizim her şeyden önce gönülden kurulan bağların yaratacağı bir hazza çok ihtiyacımız vardı. Konuşmak zorundaydık. En yakınımızdakilerden en uzaktakilere kadar herkesle konuşmamız lazımdı. Sesimizin rengi, tınısı yeniden ayarlanabilirdi. Sevdiklerimizi, onlara olan sevgimizi aslâ sahteliklere kaçmadan açıkça söylememiz gerekecekti. Bizden sevildigini duymak isteyen kim bilir ne kadar da çok dostumuz vardı. Bizim de bunları duymaya ihtiyacımız yok muydu?"
Bir retorik inşa edecektim. Kavgasız, başkalarını hep hain kendimi hep kahraman saymaksızın, başkalarını hep zalim kendimi hep mazlum bilmeksizin yeni bir dil kuracaktım.
"Biliyordum ağıtlarımız bile başkalarına erişmiyor, acılarımızın dili insanın en ortak duyarlılıklarına ulaşmıyordu. Çok kaybeden, çok yıpranan bir toplum olmuştuk."
"Bizim evde seccade de tespih de Kur'an da hep aynı yerde ve açıkta olurdu.
Hanemizin temel dekoratif malzemeleri değillerdi ama evimizde onlar olmadan ne bereket olurdu ne tat ne de tuz.
Zor günler yaşadığımızda din, evin gizli bir ajandası olmazdı. Doğrusu babam bu muhataralı günleri başımıza birer musibet olarak getirenlere karşı da bize nefret aşılamamıştı. Çektiğimiz dinimizden, imanımızdan değildi ona göre. Çektiğimiz şu ya da bu şekilde geçmemiz gereken bir imtihandı, verirsek ne âlâydı!
Karnemiz temiz olurdu."
"Biz orucu böyle öğrenmiştik. Dindi, imandı, örftü, kültürdü ve en önemlisi de Sırat Köprüsü'nden geçerken kullanacağımız bir berattı, vesikaydı. Öyle bir tutunmaydı oruç, kim vazgeçerdi?"