Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Eski Zanaatkar Sözleri ve Alıntıları

En Eski Zanaatkar sözleri ve alıntılarını, en eski Zanaatkar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Marangoz, laboratuvar teknisyeni ve icraatçı, bunlann üçü de zanaatkârdır çünkü kendi iyilikleri için, iyi bir iş çıkarmak üzere kendilerini adamışlardır. Yaptıklan pratik bir faaliyettir ancak onlann emeği basitçe bir başka amaç için kullanılan bir araç anlamına gelmez. Marangoz daha hızlı çalışırsa, daha fazla mobilya satabilir; teknisyen önüne çıkan sorunu şefine havale ettiği zaman onu alt edebilir; konuk icraatçı saate bakmayı akıl ederse tekrar anlaşma yapmak için şansı olabilir. Kendisini bir şeye adamadan da elbette hayatta ayakta kalabilmek mümkündür. Zanaatkâr bağlanılmış (angaje olunmuş) özgül bir insanlık durumunu temsil eder.
Zanaatkârlık tamamen yüksek derecede gelişmiş bir beceri üzerine kuruludur. Bilinen bir ölçüme göre, usta bir marangozun ya da müzisyenin ortaya çıkması için takriben on bin saatlik bir tecrübe gereklidir.
Reklam
Oysa genç Karl Marx, kendisini seküler bir Hephaistos olarak görüyordu, yazdıkları sayesinde modem zanaatkârı özgürleştirecekti. Grundrisse adlr çalrşmasında, zanaatkârlığın çerçevesini, mümkün olan en geniş kapsamlı terimlerle “biçim verici faaliyet”15 olarak çizmişti. İnsan ve toplumsal ilişkilerin, maddi şeylerin yapılması aracılığıyla geliştiğini, böylece “bireyin her bakımdan gelişiminin” mümkün hale geldiğini vurgulamıştı.16 Marx ekonomik adaletsizliğin bir çözümleyicisi olmadan önce, işçiler için bir ilham tannsıydı, işçilere, topluluğun bir parçası olan insanlar için zaten doğal olan bir şeyi, emeğin saygınlığını kazandırma sözünü veriyordu. Yaşlı Marx keskin, katı bir ideolog olarak sertleştiği zaman bile Marksizmin bu ütopik özü hayatta kaldı. Son olarak “Gotha Programı” adlı yazısında da komünizmin zanaatkârlığın ruhunu yeniden canlandıracağı görüşüne döndü.
Ne var ki onları zanaat da koruyamıyor. Günümüz küresel piyasasında, orta düzey becerikli işçiler, aynı becerilere sahip olan ancak daha düşük ücretle çalışan Hintli ya da Çinli benzerleri karşısında işlerini kaybetme ihtimalinin riski altmdalar; iş kaybı artık sadece işçi sınıfını ilgilendiren bir sorun değil. Yine, pek çok firma çalışanların becerilerini dikkate alan uzun dönemli yatırımlar yapma eğiliminde değil, daha masraflı olan eğitim süreçleriyle uğraşmak yerine halihazırda ihtiyaç duyulan yeni becerilere sahip insanları işe almayı tercih ediyor. Bu iç karartıcı tabloda başka pürüzler de var. Sosyolog Christopher Jencks, “beceriye göre kazancın” beceri merdivenlerinin üst basamaklarında güçlü, alt basamaklarında ise zayıf olduğuna işaret etmiştir.
Yine de yeni ekonominin zanaatkarların m çabalan, muzafferiyetçiliğe karşı bir önlemdir. Yeni ekonominin büyümesi, Amerika ve İngiltere’de bu işçilerin çoğunu kendi aralarında bütünleşmeye sevk etmiştir. Kendi çalışanlanna pek az sadakat gösteren şirketler, elbette bunun karşılığında da çalışanlarından pek az bağlılık görür. 2000’lerin başlarında sıkıntıya düşen internet şirketleri, bu davranışlarının sonucunda acı bir ders almıştı. Çalışanlar tehlikeye düşen şirketlerin ayakta kalması için çaba sarf etmek yerine batan gemiyi derhal terk etmeyi tercih etmişlerdi. Kuruluşlar karşısında kuşkulu olan yeni ekonomi işçileri, şirket siyasetlerine katılım bakımından iki nesil önceki teknik işçilere kıyasla daha az söz ve oy hakkına sahiptirler; bunlardan pek çoğu gönüllü örgütlenmelerin üyeleri olsa da pek az aktif katılım gösterirler.
İnsanların yeni ekonomi görevlerinde yaptıklan çalışma, beceriye bağlı, yüksek tansiyonlu ve uzun zaman alan işler olsa da bu çalışma, yine de emekten kopuk vaziyettedir: Araştırmamızda, işlerinde yaptıkları başarılı bir çalışmadan dolayı ödüllendirileceklerine inanan pek az sayıda teknisyenle karşılaştık. Modem zanaatkar böyle bir ideali, zahmetle meydana getirmiş olabilir ancak ödüllerin yapılanmasının verili durumunda, böyle bir çaba göze çarpmayacaktır.
Reklam
Sözün kısası, toplumsal açıdan bakıldığında, moral bozukluğunun pek çok yönü bulunduğunu söyleyebiliriz. Moral bozukluğu, iyi bir iş çıkarmak amacının içi boşaltıldığında ve bu amaç anlamsızlaştığında ortaya çıkabiliyor; benzer şekilde, sadece rekabet de iyi bir işi imkânsız hale getirebiliyor ve işçilerin cesaretini kırabiliyor. Kaba tabirlerle söylersek, ne korporatizm ne de kapitalizm kurumsal sorunlarda bir işe yarıyor. Japonya’nm otomobil fabrikalarındaki kolektif iletişim biçimleri ile Nokia ve Motorola gibi firmalardaki işbirliği uygulamaları, bunları kârlı hale getirmiş değildir. Ancak, yeni ekonominin diğer alanlarında, rekabet işçilerin şevkini ve cesaretini kırmıştır ve sırf iyi bir iş çıkarmak için söz konusu olan zanaatkânn meslek ahlakı da ödüllendirilmemiş ya da görülmez hale gelmiştir.
Sosyolog Alejandro Portes, çağdaş ekonomik göçmenlerin de girişimci ruhuna sahip olmaya yatkın olduklarını gözlemlemiştir, edilgen olanlar zaten evde kalmaktadır. Bu göçsel dinamizm, ortaçağ kuyumculuğu tarafından yaratılmıştı. İşte bu yüzden kuyumcular, ilk sosyolog olarak bilinen ve halen de en büyük sosyologlar arasında yer alan İbni Haldun’un da yaşadığı dönemde dikkatini çekmişti. Şimdi Yemen olarak bilinen yerde doğmuş olmasına rağmen, İbni Haldun büyük ölçüde Ispanya’daki Endülüs'te gezip dolaşmıştı; bu zamanlar bu yörede Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlardan oluşan karışık bir toplum yaşıyor­du ve bir bakıma da Müslümanların uzaktan idaresi söz konusuydu. İbni Haldun’un kapsamlı bir giriş olarak ka­leme aldığı The Muqaddimah (Mukaddime)' kitabı, kısmen zanaatçılık hakkında yakından yapılan gözlemlere dayanı­yordu. Endülüs’te İbni Haldun yerel Hıristiyan loncaların mallarının yanı sıra gezgin kuyumcuların çalışmalarını da gözlemlemişti. Kuyumcular ona seyahat ve hareketlilik sa­yesinde güç kazanan göçebe Berberi kavinden gibi görün­müştü. Oysa yerleşik loncalar, ona durağan ve “sahtekâr” gibi gelmişti. İyi bir usta, İbni Haldun’un sözleriyle, “seya­hat eden bir evin üzerinde yaşamalı”idi.
Otorite” toplumsal bir ağda itibarlı bir mevki işgal etmekten daha fazla bir anlama sahiptir. Benzer şekilde zanaatkâr için de otorite kendi becerile­rinin kalitesine dayanır. Ve kuyumcu örneğinde, usta ku­yumcunun otoritesini tesis eden iyi beceriler, kendi etik değerlerinden ayrılmaz bir haldeydi. Bu etik zorunluluk, teknolojik faaliyetin ortasında yani kuyumculuğa kendi ekonomik değerini kazandıran analiz işleminde ortaya çık­mıştı
Kant elbette yıkıcı ba­tıl inançların yetişkin zihnindeki etkisini yitireceğini umu­yordu ancak makinenin tıkır tıkır işleyişinin duanın yeri­ni alabileceğini tahayyül etmemişti.
54 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.