Âsâf’ın mikdarını bilmez Süleyman olmayan
Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan..
Zülfüne dil vermeyen bilmez gönül ahvâlini
Anlamaz hal-i perişanı perişan olmayan.
"Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünya
Dünya sana mahsûs ü müsellem mi sanırsın"
(Ey, bir günlük dünyanın devletiyle/zenginliğiyle gururlanan kişi
Bu dünya sana mahsûs ve sana teslim edilmiş mi sanırsın?)
Milleti nisyan ederek her işimizde,
Efkar-ı Firenge tebaiyet yeni çıktı.
Eyvah! Bu baziçade bizler yine yandık,
Zira ki ziyan ortada, bilmem ne kazandık?
-Ziya Paşa
Bir âfet-i hunhara esîr oldu gönül kim
Her nâzına her lâhzada bin kerre fedayız
Hatırda durur sohbetinin lezzeti hâlâ
Gerçi o şereften nice yıldır ki cüdayız
Her çevrine razılarız ey şâh-ı melâhat
Bizler ki kuluz mu'tasım-ı bâb-ı rızâyız
İster bize lutf eyle diler bizden ırağol
Dünyada heman sen şeref ü şân ile sağ ol
Yakdı nice cânlar o nezâketle tebessüm,
Şîrin dahi kasd etmesi câna gülerekdir.
(O kibarca gülümseme nice canları yaktı,
Aslanın can alması da gülerek olur.)
Çok mukbili gördüm ki güler içi kan ağlar
Handan görünen herkesi hurrem mi sanırsın
Bil illeti kıl sonra müdâvâta tasaddî
Her merhemi her yareye merhem mi sanırsın