Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Ya Rabbi!
Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu.
Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde.
Bileyim hangi suyun sakasıyım
Ya Rabbelâlemin?
Tütmesi gereken ocak nerede?
Çeşmi tü hezar sihir mutlak dared
Sad can-ü hezar cani muallak dared
Zülfet küfrest-ü din ruyi çün dared
Ez küfr niger ki din çi revnak dared
Senin gözünün bin türlü sihri vardır.
Yüzlerce, binlerce can ona bağlıdır.
Sevgilim, senin siyah saçların küfürdür;
Din ise ay gibi olan yüzündür.
Küfürle kıyas et, bak ki din ne parlaktır.
Aşk öyle bir denizdir ki ne ucu bucağı ne de sahili ve kenarı vardır. Oraya düşüp boğulurlar; fakat "aman!" Diye bağırmak, "yarab" diye haykırmak yoktur.
Evliliği aşkın devamı zannetmiş nice safdil çiftler üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan hayret etmişlerdir. Aşk değişmeyince ölür. En eski edebiyattan en yenisine kadar her dilde şiirin konusu eş değil sevgilidir. Hayaller ve istiareler hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanı eş ve konusu evlilik olan hikâyeden daha tatsız ne olabilir?
Korkunç bir yoldan geçildiği zaman insan daima arkasına dönüp bakmaktan yüreğini engelleyemez ama siz daima önünüzdeki kurtuluş yoluna göz dikerek hiç arkanıza bakmamalısınız.
İnsan tabiatı iktizasınca birbirlerini kötülemek isteyenler sadece düşmanlarının hayatlarına baksınlar, yeter. Çünkü her insanın hayatında hiçbir muhayyilenin icat edemeyeceği kadar aksaklık vardır.
Bazen düşünüyorum da ne kadar garip mahlûklarız?
Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikâyet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?