Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
kitaplardanbahsetmisken
kitaplardanbahsetmisken
@kitaplardanbahsetmisken
Doktora
31 okur puanı
Nisan 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
"Hiç kimse buraya senin kadar ait değil." Miranda July'ın 16 hikayeden oluşan kitabı. July'ın stili okuduğum çoğu yazardan değişik ve maalesef benim tarzım değil.
Hikayeler aslında çok ilginç, ancak sanki hepsi en sonunda yaş farkı olan bir çifte bağlanıyor gibi hissediyorsunuz. Bazıları rahatsız edici çünkü öğrenci-öğretmen ya da psikolog-hasta ilişkisi okumak beni rahatsız ediyor. Yazar bazı hikayelere şaşırtıcı bir son yazmaya çalışmış ama ben çok etkilenmedim. Yazarın dili güzel ancak hikayelerin konusu benim ilgimi çekmedi.
'Mon Plaisir' ve 'Doğum Lekesi' en beğendiğim iki hikaye oldu. 'Bir Kapıyı Öpüyorum' ve 'Lam Kien'deki Çocuk' ise okurken "Ben ne okuyorum böyle?" diye düşünmeme neden olan ve kitabı neredeyse elimden attıracak iki hikaye ve ikisinin arka arkaya olması daha rahatsız ediciydi. Beğendiğim iki öykünün de kitabın sonlarında gelmesi benim şanssızlığım oldu.
Benim okumuş olmak için okuduğum bir kitap oldu. Herkese benden daha iyi kitap okuma deneyimi dilerim.
Rebecca, Daphne du Maurier'in 1938'de yayımlanan Gotik romanı. Kitabı herhangi bir kategoriye koyamıyorum, aşk romanı da diyebilirsiniz, polisiye de, dram da. Kitapta yaşlı bir kadına bakıcılık yaparken kendisinden büyük ve zengin bir dul olan Maxim de Winter ile tanışan anlatıcımızı takip ediyoruz. Anlatıcımız diyorum, çünkü kendisinin adı
Bugün sevdiğim bir söz yazarı/şarkıcının en sevdiği yazarlar arasında gösterdiği Seamus Heaney'nin şiir kitabı ile geldim.
Heaney Kuzey İrlanda'lı bir şair ve 1995'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü almış. Kitabın adı Heaney'nin büyümüş olduğu Kuzey İrlanda'dan geliyor.
Şiirleri okumadan önce Heaney'nin hayatı ve büyüdüğü yer olan İrlanda hakkında ufak da olsa bir fikir sahibi olmak faydalı olur diye düşünüyorum. Çünkü İrlanda'dada gerçekleşen İskandinav ve İngiltere istilasına dair birçok referans bulunuyor. Kitap Heaney ile ilgili kısmı başında sağlıyor.
Kitabın 1000kitap puanı düşük olmasına karşın ben çok beğendim. Heaney'nin en kötü görünen olaylarda bir güzellik bulabilmek gibi muhteşem bir yeteneği var. Şiirlerine mitoloji ve tarihi büyük bir ustalıkla kullanmış.
Herkesin mutlaka beğeneceği bir eser olmayabilir ancak ilgilenenin çok seveceğini düşünüyorum. Herkese iyi okumalar dilerim.
Okur Takip Önerileri
Kardeş internette bir video yorumunda beğenildiğini görüp aldığım bir kitaptı. Ne bekleyeceğimi çok bilmiyordum, kitaba başlarken çok bir fikrim yoktu, iyi ki yokmuş. Okurken kitabı ve karakterlerini anlamak öylesine güzeldi ki.
Kardeş temel olarak babaları tarafından terk edilmiş olan Francis ve Michael isimli iki kardeş ve onların annesi hakkında. Francis'in ölümünden bir yıl sonrasına gidiyor ve yasın Michael ve annesi üzerindeki etkilerine şahit oluyoruz.
Olaylar Kanada'nın maddi anlamda zorlanılan ve belalı bir mahalle olarak görülen Park'ta geçiyor. Kitabın anlatımını üstlenen Michael bizi çok kez geçmişe götürüyor dolayısıyla kendisini ve abisi Francis'i tanıma şansı bulmuş oluyoruz. Bunun yanısıra arkadaşları ile de tanışmış oluyoruz.
İmkansızlıklar ve ırkçılık arasında sıkışmış bu iki kardeşin ve annelerinin öyküsü beni o kadar etkiledi ki kitabı elimden bırakmakta güçlük çektim.
Gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir kitap. Yazarın henüz Türkçe'ye çevrilmemiş başka kitapları da varmış, umarım en kısa zamanda onlar da yayımlanır.
Merhamet, Bryan Stevenson'ın ilk kez 2014 yılında yayımlanmış kitabı. Otobiyografik olarak nitelendirilebilecek kitap Stevenson'ın yanlış şekilde idama mahkum edilen, müebbet hapis cezası verilen mahkumları savunmasını anlatıyor.
Stevenson hukuk fakültesinde staj yaparken bir idam mahkumu ile tanıştıktan sonra kendini bu işe adıyor. Kitap esas
The Queen's Gambit, Netflix'te mini dizi olarak çıktığında dünyadaki ve ülkemizdeki birçok kişi (ben de dahil) diziyi izlemiş ve çok beğenmişti. Kitabı okuduktan sonra söylemeliyim ki kitabın da diziden aşağı kalır hiçbir yanı yok.
Walter Tevis tarafından yazılan kitap ilk defa 1983 yılında yayımlanmış. Sekiz yaşında annesi bir trafik kazasında öldükten sonra kimsesizler yurduna yerleştirilen Beth Harmon'ın, yurtta çalışan bir hademenin kendisine satranç öğretmesi ile değişen hayatına tanık oluyoruz. Beth'in alkol ve ilaç bağımlılığının satranç üzerindeki etkileri kitapta daha detaylı incelenmiş. Bunun bir sebebi kitapta Beth'in zihnini görebilmemiz, neyi neden yaptığını daha iyi anlıyor olmamız. Beth okuması müthiş keyifli bir karakter, yanlışları ve doğrularıyla kendisine kızıyor ama yine de onu destekliyorsunuz. Dizi gibi kitabı da anlamak ve kitaptan zevk almak için satranç bilmeniz gerekmiyor. Satranç kitabın ana konusu değil, Beth'in bir tutkusu, Beth'i daha iyi anlamamız için bir araç.
Ben kitabı okurken çok zevk aldım ve ilgilenen herkesin okumasını tavsiye ederim. Herkese iyi okumalar dilerim.
Sally Rooney'nin ilk yazmış olduğu kitap olan Arkadaşlarla Sohbetler, okuduğum ikinci Sally Rooney kitabı.
Kitabı bir gün bile dolmadan çok hızlı okuyarak bitirdim. Son derece akıcı bir şekilde günlük dil kullanarak yazılmış.
Kitap Frances ve Bobbi isimli iki üniversiteli gencin Melissa isimli orta yaşlarda bir fotoğrafçı ve onun aktör eşi Nick ile tanışması ile başlıyor. Kitabın anlatımını Frances üstleniyor, olayları onun anlatımıyla dinliyoruz. Kitap daha çok Frances'in Nick ile başlayan ilişkisine odaklanmış durumda.
Kitapla ilgili tuhaf hislerim var. Durum şu ki bu karakterleri hem tanıdığımı hem de tanımadığımı hissediyorum. Olaylara ne tepki vereceklerini tahmin edebiliyorum ancak yine de onları tam olarak tanıyor gibi hissetmiyorum. Kitaptaki hiçbir insan "iyi" olarak tanımlayabileceğiniz insanlar değil. Hepsinin büyük kusurları var, okurken yaptıkları bazı şeyleri onaylamıyorsunuz. Bu durumun bazı insanları kitaptan soğuttuğunu okudum, ancak ben bunu sevdim çünkü Sally Rooney bu karakterleri sevmeniz için sizi zorlamıyor, kitapta böyle bir yönlendirme yok. Kitap aynı zamanda size bir son vaat etmiyor, daha çok Frances'in yaşamının bir kısmına tanık oluyorsunuz, hayat kitap bittikten sonra da devam ediyor.
Benim Normal İnsanlar gibi beğenerek okuduğum bir kitap oldu, türünün sevenine tavsiye ederim. Herkese iyi okumalar dilerim.
Lacivert Klasikler serisinden bugün okuduğum kitap yeni tanıştığım bir yazardan. Bir Noel Hediyesi, Dünya Vatandaşı, Polis ve İlahi, Ikey Schoenstein'ın Aşk Süzgeci, Hırs Tanrısı ile Aşk Meleği adlı beş hikayeden oluşan kısa bir kitap.
O. Henry'nin dilini beğendim, kitabı keyifle okudum. Hikayelerin bir kısmında sonda bir şaşırtma yapmaya çalışmış ancak çoğu zaman belirgin olmuş, üzülerek söylüyorum çok şaşırmadım. Bununla beraber diğer hikayelerini de okumak istedim, kendisiyle yakın zamanda yeniden görüşeceğimizi düşünüyorum. Bu kitapta en sevdiğim öyküsü Ikey Schoenstein'ın Aşk Süzgeci adlı kitap oldu.
Herkese iyi okumalar dilerim.
Edebiyat ve Patates Turtası Derneği çoğunluğu Mary Ann Schaffer tarafından yazılmış olan ancak kendisinin hasta olması sebebiyle yeğeni Annie Barrows'un bitirdiği bir kitap. Kitap tamamen mektuplar ve telgraflardan oluşuyor, dolayısıyla çoğu kitaba göre daha değişik bir okuma heyecanı sunuyor.
Kitapta II. Dünya Savaşı sırasında takma bir isimle savaşı nükteli bir şekilde anlatmış bir kitap yazmış olan Juliet Ashton'ı takip ediyoruz. Olaylar kendisinin Dawsey Adams isimli birinden bir mektup alması ile başlıyor. Yeni bir kitap konusu bulmakta biraz zorluk çeken Juliet, Guernsey Edebiyat ve Patates Turtası Derneği'ne üye olduğunu yazan bu adam ile mektuplaşmaya başlıyor ve derneğin diğer üyeleri de ona mektuplar yazarak savaşın kendilerini nasıl etkilediğini anlatıyorlar. Sadece mektuplar ile karakterleri bu kadar iyi tanıtabildiği için Mary Ann Schaffer'ı kutluyorum. Sanırım sadece Isola ile ilgili bir kitabı okumaya hayır demezdim.
Ben kitabı yaklaşık iki oturmada bitirdim, başlangıçta mektuplara alışmak vakit aldıysa da aktı gitti. Kitapla ilgili tek sıkıntım baskısı sanırım. Çoğu yerde -de ve -da eklerinin düzgün şekilde yazılmamış olması feci sinirimi bozdu, çünkü sosyal medya üzerinde bir şey okumuyoruz, bir kitap okuyoruz sonuçta.
Kitabın bir de aynı isimli Netflix tarafından çekilen bir filmi var. Ben öncelikle filmini izlemiştim ancak henüz ikisini de yapmamış olanlara öncelikle kitabı tavsiye ederim. Benim fikrime göre, kitap savaşın insanlar üzerindeki etkilerini daha iyi anlatırken, film kitap kapağından da anlaşılabileceği üzere daha çok Juliet'in aşk hayatına odaklanıyor.
Brontë kardeşlerin en küçüğü Anne Brontë'nin yazmış olduğu Wildfell Konağı Kiracısı'ndan bahsetmek istiyorum bugün biraz. Anne Brontë yakın zamanda okuduğum Edebiyat ve Patates Turtası Derneği kitabında adı fazlaca geçen bir yazardı ve iki kitabından sadece birinin Türkçe basımı var.
Kitap 1848 yılında gerçekçi bir üslupla yazılmış. Wildfell Konağı'na yerleşen, geçmişinden bahsetmeyi sevmeyen Bayan Graham'ın gelmesi ile kitaptaki olaylar başlıyor. Kitabın ilk kısmını kasabada yaşayan Bay Markham'ın arkadaşına yazdığı mektuplar ile takip ediyoruz, ortasına doğru anlatıcımız değişiyor.
Kitap Brontë kardeşlerin kitaplarında görmüş olabileceğinize benzer şekilde kadının toplumdaki yerine fazlasıyla odaklanıyor ve sizi bu konuda düşünmeye zorluyor. Kitabı okurken bundan 173 yıl önce yazılmış bir eserde geçen olaylara benzer şeyleri hala yaşamamız ne kadar üzücü diye sık sık düşündüm.
Benim anlatımını ve karakterlerini çok sevdiğim bir kitap oldu, büyük bir keyifle okudum. Umarım en kısa zamanda Anne Brontë'nin diğer kitabı da basılır ve onu da okuma şansını yakalarız.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi en sevdiğim filmlerden biridir. Kitabı daha önce okumamıştım ama İş Bankası baskısını görünce alıp okumak istedim.
Kitabı bir saat bile olmadan okuyup bitirmeniz mümkün, sadece 50 sayfadan oluşuyor ve son derece akıcı bir dille yazılmış. Filmi izlemeyen ya da kitabı okumayanlar için, kitap yaşlı bir insan olarak doğan ve yıllar gittikçe gençleşen Benjamin Button'ın hikayesini anlatıyor. İnsanlar doğar, yaşlanır ve ölür ancak Benjamin Button doğuyor, gençleşiyor ve ölüyor. Bana göre en üzücü yanı insanlar tarafından kabul görmediği zamanların fazlalığı.
Ben keyifle çabucak okudum, kesinlikle tavsiye ederim
Kitabı çok beğenmeme karşın, filmin kitaptan daha güzel olduğu nadir durumlardan biriyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Kitap kısa hikaye olduğu için çok detaya girilmiyor, buna karşın film 2 saat 45 dakika. En sevdiğim yönetmen olan David Fincher'ın yönettiği, Brad Pitt ve Cate Blanchett'in başrolünde oynadıkları filmi de izlemenizi tavsiye ederim. İnanın o üç saate yakın süre nasıl geçiyor anlamıyorsunuz.
Benjamin Button'ın Tuhaf HikayesiF. Scott Fitzgerald · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202021,5bin okunma
Theo'ya Mektuplar, Vincent Van Gogh tarafından kardeşi Theo'ya yazılmış mektupların bir derlemesi.
Van Gogh'u mektuplarından dolayısıyla kendi ağzından tanımak için muhteşem bir kitap. Onun ruh dünyasını, onun tanıdığı insanları, onun aşklarını ve onun yaşadığı zorlukla tamamen hissediyorsunuz bu kitapta. Van Gogh'un hayatı nasıl gördüğünü, bunu sanatına nasıl yansıttığına şahit oluyorsunuz. Resim malzemeleri almakta dahi zorlanan anca şu zamanda en iyi ressamlardan biri olarak görülen Van Gogh'u tanımak ne güzeldi.
