Cengiz Aytmatov'dan okuduğum ilk kitap! Oldukça popüler ve güncelliğini her daim koruyan bir yazar olması nedeniyle bir yandan tuhaf bir önyargıyla yaklaştığım bir yandan da tersine beklentimi yüksek tuttuğum yazarlardan biriydi. İlk kez okuduğum bu kitabıyla ise beklentimi fazlasıyla karşıladığını net olarak ifade edebilirim. Orta Asya'nın zorlu coğrafyasında ve teknolojinin var olmadığı zamanlarda, geçen, insanı bir çok boyutuyla anlatan, biraz mistik ve mitolojik bir tarzı da olan bu hikaye oldukça etkileyici! Asıl hikâyenin kahramanı Yedigey'in; dostu Kazangap'ın ölümü ve onun naaşını Ana-Beyit topraklarına defnetme mücadelesiyle başlayan yolcuğu, iyi bir anlatım ve hikaye ilerledikçe öne çıkan flashbacklerle senaryosu iyi yazılmış bir film izlettiriyor gibi âdeta! Verdiği duygu ve anlamı tüm romana yayılmış olan Ana-Beyit Efsanesi (Mankurt Efsanesi) ise insanın aklına mıh gibi kazınan cinsten! Kitapta beni tek rahatsız eden unsur ise, aralara serpiştirilmiş olan uzay çalışmaları ve Parite projesi ile ilgili kısımlar! Biraz distopik bir hava yaratılmaya çalışılmış olsa da ben asıl hikayeyle iyi bir şekilde bağlandığını düşünmüyorum ve böyle güçlü bir hikaye içinde bu girişimi gereksiz bulduğumu da söyleyebilirim. Ancak onun dışında akıcı, anlatımı güçlü ve etkileyici bir roman okumak isteyen herkese tavsiye ederim.