Bir Japon klasiği olan Yaban Kazı kitabını Turk edebiyatı klasikleri gibi düşünebilirsiniz, geleneksel kültürün gölgesinde modernleşme çabaları, içe dönük yaşam biçiminden dışa dönük hayata yol alış yolculuğu.
Kurgu kişiler üzerinden ilerliyor, bir aşk hikayesine dönüşeceğini düşünürken birden bitiveriyor kitap.
Olayları bize bir anlatıcı aktarıyor. Kendi okul yıllarındaki anılarından yola çıkıyor. Okulda öğrencilere faizle borç para vererek zengin olan Suezo , onun metresi olmayı kabul eden O Tama ve öğrenci Okado bu anıların başrolünde.
Okurken, kah Japon mahallerinde kah göl kenarında dolaşıyor, evleri, insanları, insanların tepkilerini izliyorsunuz.
Ogai Mori'nin Japon edebiyatına katkıları yazarı ve kitabı değerli kılıyor.
Yaban KazıOgai Mori · İthaki Yayınları · 20212,714 okunma
Manguel'den Borges'i dinlemek ister misiniz? Ama öyle biyografi gibi değil, bir anlatı şeklinde. Bir dost size başka bir dostu anlatıyormuş gibi. En çok da yazarlığını.
Borges görme yetisini kaybedince ona kitap okumaya giden Manguel hem Borges ile yaşadıklarını, hem onun dost ve arkadaş çevresini hem de yazarlığını kaleme almış.
Kısa bir zaman diliminde bilgilendirici bir sohbet gibiydi kitabı okumak
Borges'in EvindeAlberto Manguel · Yapı Kredi Yayınları · 2013286 okunma
Hayatımız, bizi bir araya getiren ya da ayıran dış olaylardan daha derin bir akışa sahiptir; hayatın derin büyüsü sadece duygulara ulaşabilir, biz onu yönettiğimize inansak da duyulara ya da kadere hükmedemeyiz.
Toprağın mis gibi koktuğu yağmurlu bu güne şiirle günaydın diyelim o halde. Şiirler bana hep örgüleri çağrıştırır, ilmek ilmek dokunmuş gibidirler, satırlar yün bir dokumanın teninize dokunuşu gibi, bazen can yakarak, bazen ısıtarak sarar sarmalar sizi. Sokağın Zulası'nı da benzer duygularla okudum. Farklı duygu geçişleri ve yoğunluklariyla beni mutlu eden bir okuma oldu.
Biliyorum bir süre sonra bir iki dizeden başka bir iz bırakmayacak zihnimde, belki de bu şiirin yazarına nankörlüğüdür diye düşünebiliriz ama ben tam tersi olduğunu düşünüyorum, bu sayede iyi şiirlerle dolu kitapları yıllar içerisinde tekrar tekrar hiç okumamış gibi yeniden okuyabilir ve yeni anlamlar yukleyebiliriz. Roman ve hikayelerde ise bunu gerekmedikçe yapmayız çünkü sonları, olayları sıklıkla zihnimize kazınmış olur. Velhasılkelam şiirleri sevmek için nedenimiz çok.
Sağlıklı, keyifli, kitaplı ve bol okumalı günleriniz olsun.
Sade, anlaşılır bir dil, akıcı üslup ile bir solukta okunan Balıkçı ve Oğlu; ülkemizin yıllardır kanayan yarası olan zorunlu göç olgusu üzerine temelini kurarken, aile, aşk, toplumsal baskılar, çevrecilik gibi konularla da yükseliyor.
Bir derdi olan, rahat okunan, mesaj barındıran, "Sanat sanat için mi, halk için mi?" sorusuna, hııım bu halk içinmiş diye düşündüren bir kitap. Her gün dinlediğimiz haberlerden, okuduğumuz gazetelerden belli başlıkların altı doldurularak sunulmuş gibi. Okunur mu, okunur ama göç, göçmenlik, göçmen kaçakçılığı ile ilgili Hakan Günday'ın Daha'sının derinliğinin etkisinden kurtulamadigimdan olsa gerek bu roman bana biraz sığ geldi.
Sağlıklı, keyifli, bol kitaplı, okumalı günleriniz olsun.
Balıkçı ve OğluZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202126,1bin okunma